Prof. Dr. Kibaroğlu:“NATO ve ABD çatışmayı göze alamaz”

 

Ukrayna’da yaşanan son gelişmeleri değerlendiren Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı ve Avrasya Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu, NATO ya da ABD’nin tek başına Rusya’ya karşı tehditkar bir tutum takınamayacağına dikkat çekerek, “Rusya Federasyonu, çok değişik askeri platformlarda güvenlikli ortamlarda bulundurduğu 10 bin civarında nükleer başlığa ve bunları dünyanın her noktasına gönderebilecek imkan ve kabiliyetlere sahip bir ülkedir. Batı’da hiçbir ülkenin Ukrayna için Rusya ile nükleer silahların kullanılmasına kadar gidebilecek bir çatışmayı göze alabilmesi mümkün değil” diye konuştu.

 

Prof. Dr. Kibaroğlu, Rusya’ya yakınlığıyla bilinen Ukrayna Devlet Başkanı Victor Yanukovich’in devrilmesinden büyük rahatsızlık duyan Vladimir Putin’in siyasi ve askeri alanda son günlerde atmakta olduğu adımların uluslararası ortamda ciddi gerginliğe ve endişeli bekleyişe sebep olduğunu söyledi. Sürecin bundan sonra nasıl gelişebileceği konusunda kesin bir hüküm vermenin mümkün olmadığını belirten Prof. Dr. Kibaroğlu,  “Ancak, bir yanda Putin liderliğinde Rusya’nın, diğer yanda Obama önderliğinde NATO ittifakının karşılıklı olarak pozisyon belirleme arayışında oldukları gözlemlenmektir. Sürecin gelişimini büyük ölçüde tayin edecek olan tarafın Rusya olacağını ve ulusal ve bölgesel güvenliği bakımından endişelerini giderecek adımların Batı ittifakı tarafından atılabileceğini göreceği noktaya kadar krizi tırmandırma yetisini kendisinde göreceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu çerçevede sorunu analiz edersek, hem sürecin nereden, nasıl ve neden başladığını anlamak mümkün olabilir, hem de hangi yönde ilerleyip nasıl bir çözüme kavuşturulabileceğini, en azından “stabil” noktaya varılabileceğini öngörmek mümkün olabilir. Bu bağlamda Türkiye’nin süreçten nasıl etkilenebileceğini ve manevra alanının ne kadar olduğunu yorumlamak da mümkün olabilecektir” diye konuştu.

Ukrayna ve Rusya arasında yaşanan sorunlarda diplomasinin etkin bir şekilde kullanılmasının zor olduğunu da sözlerine ekleyen Prof. Dr. Kibaroğlu, “Çünkü iki ülke arasında pazarlık yapmayı mümkün kılabilecek bir denge yoktur. Aksine, Rusya, gerektiğinde güce dayalı dış politika (“coercive diplomacy”) yöntemiyle sorunlara yaklaşmakta ve üçüncü tarafları konunun dışında tutmaya gayret etmektedir. Nitekim, Gürcistan ile yaşanan sorun ve takip eden kısa süreli savaş süresince de gerek ABD, gerek NATO’nun Avrupalı üyeleri süreci dışarıdan izlemenin ve kısmi insani yardım yapmanın ötesinde bir adım atamamışlardır” dedi.

 

Rusya 10 bin nükleer başlığa sahip”

Prof. Dr. Kibaroğlu, NATO ya da ABD’nin tek başına Rusya’ya karşı tehditkar bir tutum takınamayacağını da vurgulayarak, “Çünkü Rusya Federasyonu, çok değişik askeri platformlarda güvenlikli ortamlarda bulundurduğu 10 bin civarında nükleer başlığa ve bunları dünyanın her noktasına gönderebilecek imkan ve kabiliyetlere sahip bir ülkedir. Batı’da hiçbir ülkenin Ukrayna için Rusya ile nükleer silahların kullanılmasına kadar gidebilecek bir çatışmayı göze alabilmesi mümkün görülmemektedir.  Batı’nın, uzun soluklu ancak kararlı bir siyasi duruş sergileyerek, geri adım atmadığı takdirde, Rusya’nın zaman içinde siyaseten yalnızlaşacağı, ekonomik açıdan kısmen zarar görebileceği bir tutum sergilemesi daha fazla olasılık dahilinde görülmektedir” dedi.

 

“Olumsuz gidişat Esad’a yarar”

Yaşanan süreçlerde gerileme yaşanmasının Türkiye bakımından olumsuz gelişmelere yol açabileceğini de belirten Kibaroğlu, “Türkiye tarafından Suriye’de kalması istenmeyen Esad rejiminin daha da güçlenmesi yüksek bir ihtimal olabilecektir. Öte yandan, İran’ın uluslararası kontrol baskısı olmadan nükleer kapasitesini daha da ileri seviyelere çıkartması ve nükleer silah yapabilecek yeteneği tümüyle kazanması Türk-İran ilişkilerindeki dört yüz yıldır süregelen stratejik dengeyi İran lehine bozabilecektir” diye konuştu.

 

“Türkiye aklı selim davranmalı”

ABD savaş gemilerinin boğazlardan geçişi ile Montrö Antlaşması bağlamında Türkiye’nin Rusya ile karşı karşıya gelebileceğini de sözlerine ekleyen Prof. Dr. Kibaroğlu, “Türkiye, uzun yüzyıllara dayanan devlet tecrübesi ile bölgesel ve bölge dışı aktörlerle olan ilişkilerinde kendi ulusal çıkarları kadar soydaşlarının çıkarlarını da koruyabilecek adımlar atma başarısını defalarca sergilemiştir.  Türk diploması ve askeri çevreleri siyasi karar vericilerin önüne aklı selim ile değerlendirilmiş önerilerle gittiğinde doğru stratejiler üretebilecek bir hükumet tutumu ve devlet politikası ile bu sürecin de en az hazarla atlatılması umulmaktadır” dedi.

Editör: TE Bilisim