“Resim çizmek Asya için çok fazla anlam taşıyor…”
“Konuşamadıklarını, içine attıklarını, görmek istediklerini çiziyor…”
“Kağıtla kalemle dertleşiyor, ailesinde yaşadığı açığı kapatmaya çalışıyor…”
TRT 1 ekranlarına geldiği ilk günden bu yana izleyicilerin gönüllerinde taht kuran Gönül Dağı, usta oyuncu kadrosunun yanında büyük performans sergileyen genç yetenekleriyle de dikkat çekiyor. İşte bu genç yeteneklerden biri de Buse Orcan. Asya karakteriyle geçtiğimiz günlerde diziye kadrosuna katılan güzel yıldız, hem Gönül Dağı hem de özel hayatının bilinmeyen yönlerini anlattı.
-TRT 1’in sevilen dizisi Gönül Dağı’ndan teklif geldiğinde neler hissettiniz? Daha önce izlediğiniz bir dizi miydi?
-Teklif geldiğinde oldukça heyecanlandım. Bu kadar güzel bir ekibin bir parçası olmayı çok istedim. Daha önceden de değerleri ve hissettirdiği duyguların samimiyeti sayesinde severek izlediğim bir diziydi.
-Gönül Dağı, ilk bölümden itibaren TRT 1 izleyicilerinin ilgisini çeken ve çok iyi reyting alan bir dizi. Siz bu başarıyı neye bağlıyorsunuz?
-Başarı hiçbir zaman tesadüf değildir; Gönül Dağı’nın başarısı da öyle. Konunun içtenliği, insanların hayatından izler taşıması ve kalplere dokunması; kimi zaman izleyeni çocukluğuna götürmesi kimi zaman da hali hazırda yaşananları birebir yansıtması, doğal olması diziyi çok başarılı yapan faktörler… Senaryoda aile olmak, bağlılık, aidiyet, sevgi, emek ve daha sayamayacağım kadar değere değinen çok güzel mesajlar var. Öncelikle TRT’ye ve senaristlerimiz ile yapımcımız Ferhat Eşsiz’e tüm bunlar için teşekkür ederim. Ve tabii görünen kadar arka planda da çok disiplinli bir şekilde çalışan bir ekip var bunun etkisi de göz ardı edilemez. Tüm bunlar bir arada olunca ortaya böyle güzel bir iş çıkıyor.
-Gönül Dağı’nda Mezarcı İlyas’ın kızını canlandırıyorsunuz. Üç de ağabeyi var Asya’nın. Özellikle ağabeylerinden çok çekiyor Asya. Onlardan dayak yiyor, psikolojik şiddete uğruyor. Babası olmasa onun için durum çok daha vahim olacak. Asya bu ortamdan kaçmayı deniyor ama her seferinde yine evine geri dönüyor. Asya’nın bu çilesi bitecek mi?
-Asya hayatı boyunca ailesinden zulüm görerek büyümüş, sevmeyi, değer görmeyi, öğrenciliği bile deneyimleyememiş bir genç kız. Bu, onun en büyük yarası aslında ve yaşadıkları her seferinde bu yarasına tuz basarcasına canını acıtıyor. Annesini kaybettiğinden beri evde her denileni yapmış, korkusundan, saygısından ve iyi niyetinden boyun eğmek zorunda kalmış. Şöyle bir durup bakınca Asya’nın hayatı maalesef çok alışık olduğumuz bir tablo... Bir gün gelip de babası onu hiç tanımadığı biriyle zorla evlendirmek isteyince de, içinde bir çığ gibi büyüyen annesinin yaşadıklarını yaşama korkusuyla beraber çözümü evden kaçmakta buluyor. Babasını seviyor ama kendinde sabredecek gücü bulamıyor ki kaçmak da onun için hiç kolay olmuyor. Her seferinde sorun çıkmasın diye geri dönmeye eğilimli halde görüyoruz onu. Tabii bu da öğrendiği boyun eğmenin başka bir şekli…Tüm bunlara rağmen kendisini ifade etmesi gerektiğinde yaşadıklarını ifade edip, yardım isteyecek ve yardım edenlere vefa besleyecek gücü kendinde buluyor; bu yüzdendir ki Asya’nın bir şekilde üstesinden geleceğine inancım tam.
-Anadolu’da, görücü usulüyle ailelerin zoruyla evlilikler çok yaygın. Gençlerin sevdikleriyle değil de zoraki evlilik yapması da mutsuz ailelerin, boşanmaların artmasına yol açıyor. Sizce bu önemli sosyolojik sorunun çözülmesi için neler yapılabilir?
-Evet maalesef günümüzde hala devam eden sorunlardan biri görücü usulü evlilik. Bir insan birlikte hayatını kuracağı kişiye kendi karar vermelidir, aksi olduğu zaman da belki en başta sorun olmuyor gibi gözüküyor ama yıllar geçtikçe sorunlar kendini belli ediyor ve mutsuz ebeveynler dolayısıyla mutsuz, kendine güveni olmayan çocuklar yetişiyor. Bence bunun bir nebze de olsa önüne geçebilmek için gençler kendi özgürlükleri hakkında daha fazla bilinçlendirilmeli, belki eğitim programlarında bu kazanımlar altı daha da çizilerek verilmeli, kişi güvencesi olduğunu bilmeli, korkmamalı.
-Asya, küçük bir kasabada eğitim imkanları kendisine verilmediği halde kendisini yetiştiren özellikle sanata meraklı bir genç kız. Çok güzel kara kalem resim çiziyor. Asya’nın bu özelliği sizce zaman içinde ona yeni kapılar açacak mı?
-Resim çizmek Asya için aslında daha fazla anlam taşıyor. Üretken olmak kesinlikle onu iyi hissettiren bir duygu. Konuşamadıklarını, içine attıklarını, görmek istediklerini çiziyor; kağıtla kalemle dertleşiyor, ailesindeki açığı kapatmaya çalışıyor diyebiliriz. İlk bölümlerde gördüğümüz resimlerde pencere detayını vurgulamak istemesi, yaşadıklarına bir tepki. Bunun yanında resimlerinin de bu kadar güzel olması elbette onun hayatında bir etki yaratacaktır ne de olsa herkes hayatını ilgi alanları ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek ister.
-Babası ve abileri, onu zorla Ramazan’la evlendirmek istiyor ancak Asya ve Ramazan bu evliliği istemiyor. Ancak izlediğimiz son bölümlerde Asya, Ramazan’a karşı platonik duygular beslemeye başladı. Asuman’a hala aşık olan Ramazan da Asya’ya bir abi şevkatiyle yaklaşıyor ikisi için önümüzdeki günlerde yeni bir aşk doğacak diyebilir miyiz?
-Asya, senelerce hiç dışarı çıkamadan, insanları tanıyamadan yaşadığı için birinden bu şekilde değer görünce, ilk defa birisi onun haklarını savununca Ramazan’a istemsizce duygular beslemeye başladı. En başta birbirlerini istemezken sonrasında Asya’nın son derece masum ve saf duygularla, kimseye zararı olmadan sevgi beslediğini görüyoruz; aslında hissettiği duygunun ne olduğunu kendi de tanımlayamıyor. İkisi için önümüzdeki günler hakkında net bir şey söylemek çok zor, Asya’nın da kendine itiraf etmekte zorlanacağı, farkında olmadan kapılacağı bir durum bu…
-Asya, Anadolu’da ve büyük şehirlerde özellikle aile içi şiddete maruz kalan ve eğitim hayatı sona erdirilen binlerce genç kızdan biri. Siz bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Bu şiddetin sonu gelir mi sizce?
-Maalesef Asya durumunda olan çok fazla genç kız var. Biraz da olsa onların sesi olabilir, ne hissettiklerini, aile içi psikolojik ve fiziksel şiddetin etkisinin ne denli yıkıcı olabileceğini yansıtabilirsek ne mutlu …. Bu durumu normalleştirmek hiç doğru değil. Şiddet ve eğitimsizlik hiçbir şekilde kabul edilemez, buna boyun eğen tüm aile fertleri de aynı derecede bundan sorumludur. Dilerim en kısa zamanda bu şiddetin sonu gelir, aileler bilinçlendirilir ; bu şekilde toplumsal refah, huzur ve gelişimimizin düzeyi de artacaktır.
-Siz 2018 Best Model ikinci güzelisiniz. Birçok defilede sahneye çıktınız, birçok reklam filminde oynadınız. Gönül Dağı ilk diziniz. Siz oyunculuğu mu yoksa mankenliği mi daha çok sevdiniz? Hangi alanda kariyer yapmak istiyorsunuz?
-Küçüklüğümden beri sahnede olmak benim için en güzel duygulardan biriydi.12 sene boyunca bale yaptım ve modern dansla ilgilendim. Sonrasındaysa Notre Dame de Sion Lisesi’nde İngilizce ve Fransızca eğitim aldım, bu süreçte de ailemin de teşviğiyle Best Model Yarışması’na katıldım, Türkiye ikincisi seçildim. Lise boyunca modellik yaptım, pek çok tasarımcıyla çalışma fırsatım oldu ama oyunculuk bende her zaman başka bir merak uyandırıyordu. Her alanda olduğu gibi oyunculukta da eğitim gerçekten çok önemli ve oyunculukta özellikle eğitim süreci hiç bitmiyor; her gün yeni bir şey öğrenmen gerekiyor. Bu yüzden 3 sene boyunca temel tiyatro eğitiminin devamında Süeda Çil Studio’da Fulya Şirin ve Süeda Çil’den kamera oyunculuğu eğitimini büyük bir zevkle aldım. Pandemi sürecinde kendimle inanılmaz bir keşif gerçekleştirdim ve bu benim bazı kararlar almamı sağladı. Oyunculuğun üstüne gitmeyi, daha çok, daha çok çalışıp projelerde yer almayı hedefliyordum. Kariyerimi oyunculuk üzerine kurmam gerektiğine karar verdim. Bugün de çalışmalarımın karşılığını almaya başlamış olmaktan, öğrendiklerimi yaşayarak deneyimleme fırsatı bulmaktan, Gönül Dağı’nda yer alıyor olmaktan çok mutluyum.
-Siz aynı zamanda enstrüman çalan bir müzisyen ve dansçısınız. Bu konuda kendinizi geliştirmek istiyor musunuz?
-Evet aslında sahneye olan tutkum beni müziğe ve dansa teşvik etti diyebilirim. Piyano ve gitar çalmaya, sonrasında da solfej ve şan eğitimine başladım. Şarkı söylemek, enstrüman çalmaktan çok zevk alıyorum. Oyunculukta ses ve diyafram kontrolü son derece önemli ; bu yüzden şu anda hâlâ her hafta şan dersine gidiyor, sesimi geliştirmeye çalışıyorum. Bir gün yer aldığım projede müzikal anlamda projeye katkı sağlamayı da çok isterim, buna hazırlıklı olmaya çalışıyorum.
-Asya, dizide evde oturan çalışmayan ancak boş zamanlarında çok güzel resimler çizen bir genç kız. Sizce Anadolu’daki yetenekli genç kızları topluma kazandırmak ve yeteneklerinden gelir elde etmelerini sağlamak için neler yapılabilir?
-Dizideki mucit amcaoğulları gibi sanat konusunda da yetenekli bilmediğimiz gençlerin de önünü açmak için bazı sosyal projeler düzenlenip her seferinde başka bir gencin eğitimine destek olunabilir, büyük şehirde okuma, burs alma fırsatı tanınabilir; böylece kendilerini geliştirme fırsatı bulabilirler.
-Üniversite eğitiminiz devam ediyor. Oyunculukla, set ortamıyla bir arada zor oluyor mu?
-Kolay olduğunu söyleyemem tabii ama üniversite eğitimini son derece önemsiyorum. Derslerimin bir kısmının online olması durumu kolaylaştırıyor, sette işim olmadığında da katılabiliyorum. Yabancı dilde eğitim görüyorum, bu benim için çok kıymetli çünkü amaçlarımdan biri de gelecekte oyunculuğu yurtdışında, uluslararası platformda, yabancı dillerde de yapabilmek.
-Sosyal medya ile aranız nasıl? Gelen olumlu ya da olumsuz yorumları dikkate alıp cevaplandırıyor musunuz?
-Sosyal medyayla aram oldukça iyidir. Paylaşım yapmayı ve insanlarla etkileşim içinde olmayı seviyorum çünkü aslında içinde bulunduğumuz dönemde dijital mecraların önemi artmış durumda ve insanlar kendilerini ifade edebiliyor. Fakat ölçüsünde kullanılması gerektiğini, insanların tüm hayatının merkezi olmaması gerektiğini düşünüyorum. Yorumları okur, bilmek isterim ama orada yer alan her yorum benim yapacaklarıma yön vermemelidir .
-Dizi Eskişehir’de çekiliyor. Devam eden bir diziye sonradan dahil olmak zordur. Siz kolay adapte olabildiniz mi?
-Kesinlikle en başta devam eden bir diziye dahil olmanın zorluğunun farkındaydım. Zaman zaman endişelerim olmuştu fakat burada çok güzel bir ekip var ; reji, tüm oyuncular ve yapım ekibi sağolsun beni sıcakkanlılıkla karşıladı ve adapte olmam için yardımcı oldu, kendimi yabancı hissetmememi sağladılar . Ben de içimdeki gelişme isteğine tutundum ve adapte oldum diyebilirim. İnsan yürekten isteyince daha kolay adapte olabiliyormuş.
-Dizi ve okul dışındaki boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz? Hobileriniz var mı?
-Müziğe ve dansa olan ilgimin yanısıra psikolojiye de çok ilgim var. Psikoloji kitaplarını okuyor, filmler izliyorum. Hem zevk aldığım, hem de enerjimi tazelemek için spor yapıyorum. Oyunculukta da gelişmek istediğimden yerli ve yabancı birçok projeyi takip ediyorum. Uygulama kadar gözlemi de önemli buluyorum. Ve tabii ailem, arkadaşlarım benim için çok önemli. Onlarla görüşüyor, ilgi odağımı değiştiriyorum… Sosyal biriyim, dışarda vakit geçirmeyi, yeni yerler görmeyi oldukça seviyorum.PERA 77’DE CAZ VE FUNK DOLU BİR AY
PERA 77’DE CAZ VE FUNK DOLU BİR YILBAŞI DENEYİMİ!
“YENİ BİR YILDIZ DOĞUYOR”...
“Kendi Düşen Ağlamaz”a 2 Ödül Birden
MİCHAELA ASTRO ÖNGÖRÜLERİYLE 2024 GELİYOR
Hayko Cepkin Night Flight Symphony ile VW Arena’da
'Kendi Düşen Ağlamaz'a sürpriz oyuncu...
Grammy ödüllü İngiliz sanatçı Seal, D Maris...
Bu habere yorum yapan ilk siz olun!