İstanbul Modern, kuruluşunun 10. yılında Türk sinemasının 100.yıldönümüne ithafen “Yüzyıllık Aşk: Türkiye’de Sinema ve Seyirci İlişkisi” başlıklı bir sergi sunuyor. Sinemayı yaşatan unsur olarak seyirciye odaklanan “Yüzyıllık Aşk” sergisi, sinemanın seyirciyle buluşma anlarına, bu buluşmanın yarattığı şaşırtıcı ve büyülü kolektif ve kişisel dünyalara yer veriyor. “İstanbul Kalkınma Ajansı 2014 yılı Kâr Amacı Gütmeyen Kuruluşlara Yönelik Küresel Turizm Merkezi İstanbul Mali Destek Programı” kapsamında desteklenen ve Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla gerçekleşen bu araştırma sergisi, ülkemizde ilk kez düzenleniyor. Türk Tuborg A.Ş.’nin de katkı sağladığı sergi, Türkiye coğrafyasında seyircinin bakışından sinema olgusunu değerlendirmeyi amaçlıyor.

Serginin basın toplantısına İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, İstanbul Modern DirektörüLevent Çalıkoğlu, sergi küratörleri Müge Turan ve Gökhan Akçura katıldılar. 

İstanbul Modern Sinema’nın kavramsal çerçevesini belirlediği,  25 Eylül 2014- 4 Ocak 2015 tarihleri arasında gerçekleşecek olan serginin küratörlüğünü İstanbul Modern Sinema Yöneticisi Müge Turan ve araştırmacı yazar Gökhan Akçura üstleniyor. “Yüzyıllık Aşk” sergisi sinema tarihimizde seyirciye dair yazılı ve görsel arşiv malzemesini dijital platforma aktararak, kaynakları iyi korunmamış ve kişisel çabalarla yaşatılmaya çalışılmış bir tarihin belleğini görünür kılmaya çalışıyor.

 

Seyircinin sinema ile buluşma noktası sinema salonlarını “seyirci mabetleri” olarak değerlendiren “Yüzyıllık Aşk”, Türkiye’nin ilk sinema salonlarından günümüzün festival sinemalarına kadar uzanan nostaljik bir sunum yapıyor. Seyircinin sinema ve filmlerle ilişkisini sağlayan gazete ilanları, film broşürleri, afişler gibi unsurların yanı sıra sinema seyircisinin fanatizmini de ayrı bir bölümde ele alıyor.

 

Sinema seyircisinin “fanatik” olduğu saptamasını yapan “Yüzyıllık Aşk” sergisinde; ciklet, çikolata gibi tüketim malzemelerinden çıkan resimler başta olmak üzere, sinema konulu kitaplar, romanlar, yıldız takvimleri, Türkan Şoray resimli çay tabağı, Filiz Akın resimli cüzdan benzeri  her tür sinema belgesi ve objesi yer alıyor.

 

Sergi aynı zamanda fanatik olarak adlandırılabilecek üç kişiyi Sinema Seyircisi Fanatiktir başlıklı bölümde büyüteç altına alıyor. Bu seyirciler Türkan Şoray, Filiz Akın ve Yılmaz Güney’in hayranları: 54 yaşında hala “çocukluğunun hayal kahramanı” olarak gördüğü Filiz Akın’ın öldüğü filmlerden rahatsız olan Pınar Çekirge, “hayatının anlamı” olarak nitelendirdiği ve gururla “Şoraykolik” lakabını taşıyarak bugün Türkan Şoray

Fan Kulübü’nün başkanlığını yürüten Metin Şamdan ve sevdası uğruna “evrensel halk kahramanı” olarak tanımladığı Yılmaz Güney için “beş kamyonluk” bir arşiv oluşturan Vadullah Taş. Serginin bu bölümünde fanatiklerin kişisel dünyalarından eşyalara ve hayran oldukları yıldızları anlattıkları videolara yer veriliyor.

 

Sergide sinema ve seyircinin “büyülü” ilişkisi, yıldızlardan imzalı fotoğraflar, aktris HümaşahHiçan’a yazılmış hayran mektupları, dergi kapakları, sinema dergilerinin düzenlediği yıldız buluşmalarından örneklerle aktarılıyor.

“Yüzyıllık Aşk” sergisi için 50’ye yakın filmden, Türkiye’deki sinema ve seyirci arasındaki özel ilişkiyi yansıtan sahneleri bir araya getiren özel bir çalışma hazırlandı. Bu video, 1950’li yıllardan bugüne seyircinin sinema deneyiminin tarihine dair önemli bir belge niteliği taşıyor.

Aynı zamanda sergi kapsamında seyircinin film müzikleriyle kurduğu ilişkiyi, nostaljik bir deneyime dönüştürenözel bir alan tasarlandı. Ziyaretçiler Türk filmlerinde yer alan unutulmaz şarkılar arasından seçtikleri plağı dinlerken, o filmdeki sahneyi eş zamanlı izleyebiliyor.

Önemli ölçüde kişisel arşivlerden yararlanılarak hazırlanan sergiye destek veren koleksiyoncular arasında Agâh Özgüç, Burçak Evren, Gökhan Akçura, Ömer Durmaz, Turan Tanyer, Cengiz Kahraman, Ali Özuyar gibi isimler bulunuyor.



 

BASIN TOPLANTISI

İstanbul Modern Yönetim Kurulu Başkanı Oya Eczacıbaşı, İstanbul Modern’in benimsediği disiplinlerarası yaklaşımını, kuruluşunun 10.yılında yenilikçi projelerle görünür kılmaya devam ettiğini vurguladı: “11 Aralık 2004’te açılan İstanbul Modern, Türkiye’de bir müze çatısı altında hizmet veren sinema salonu ve bölümüne sahip ilk kurum. İstanbul Modern Sinema, hem dünya sineması hem de sinemamızdan örnekler sunuyor, sıra dışı film ve belgeselleri sinemaseverlerle buluşturuyor. 10. yılını kutlayan İstanbul Modern’in, Türk sinemasının 100. yılında sinema ile seyirci arasında yüzyıldır süren aşk öyküsünü gündeme getiren ve Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen bu araştırma sergisine ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyuyoruz. Ülkemizde sinema kültürünü ve sinema sevgisini ‘seyirci’nin bakış açısıyla inceleyen sergi, geniş bir yazılı ve görsel arşiv araştırmasıyla, sinema tarihimizin belleğini görünür kılıyor.Sinemanın bizi nasıl değiştirdiğini ve dönüştürdüğünü yansıtarak, sayısız sosyo-kültürel dinamiği yeniden değerlendirmemize olanak sağlıyor. Yazılı ve görsel arşiv belgelerinin dijital ortama aktarılması ve hazırlanan kapsamlı sergi kataloğu sayesinde, yapılan araştırmalardan gelecek kuşakların yararlanacağını umuyorum. Sergiye emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.”

İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu, müzenin “Yüzyıllık Aşk” ile daha önce el değmemiş, birbirinden kopuk duragelmiş arşivleri yine daha önce düşünülmemiş bir kavramsal çerçeve ile bir araya getirdiğini, sinema ve seyirci arasındaki yüzyıllık ilişkiyi derinlemesine ele aldığını söyledi: “Yüzyıllık Aşk: Türkiye’de Sinema ve Seyirci İlişkisi” başlıklı bu yeni araştırma sergisi ve arşiv çalışmamız, Türkiye coğrafyasında sinema tarihinin doğuşu olarak anılan 1914 yılından bugüne uzanan 100 yıllık serüvene ışık tutuyor. “Yüzyıllık Aşk”, modern zamanlarda doğmuş bir sanat dalı olarak sinema ile seyirci arasında kurulmuş olan o sihirli, görsel, kültürel, hayali ve politik bağa Türkiye coğrafyasında odaklanıyor. Sinema tarihimiz, yaşadığımız yüzyılı anlamak için anahtar niteliğinde sosyolojik bir tartışma alanı açıyor. Sergi ve araştırmanın elde ettiği veriler, bu tarihi yeniden yorumlama ve anlamlandırmamız için de önemli bir yol haritası sunuyor.”

Sergi küratörlerinden araştırmacı yazar Gökhan Akçura, “Yüzyıllık Aşk” sergisinde sinemanın Türkiye serüveninden ‘seyirci bakış açısıyla’ bir seçki sunulduğuna değindi: “Türkiye’nin sinema tarihine ‘seyirciyle birlikte’ baktık. Neler yaşanmış, görülmüş, sevilmiş... Bir anlamda günlük yaşam tarihi bu ama kuşbakışı da olsa bazı bilimsel veriler sağlıyor. Seyircinin filmlerle ve sinemayla ilişkisinin tarihi başlangıçta çok daha güçlü. Sinema o zamanlar çok ‘özel’, yeni, inanılmaz, sihirli bir dünya. İnsanları etkileyen, değiştiren bir olgu. Günümüzde ise sinema-seyirci ilişkisi eskisi gibi değil. Önce video sonra DVD sinemayı evlere taşıdı. Ardından televizyonun sinemayla ilişkisi geldi. Artık sinema gündelik yaşamımızda her dönemden daha fazla yer alıyor ama eski sihirli ilişkiden söz etmek mümkün değil.”

İstanbul Modern Sinema Yöneticisi ve serginin küratörlerinden Müge Turan, sinemada her şeyden önce seyirci olduğumuz fikrinden yola çıktıklarını söyledi: “Bugüne kadar üzerinde durulmamış, çalışılmamış bir konu. Sinema tarihini seyirci gözünden okumaya çalıştık. Biz zaten eksik yazılmış bu hikayede seyircinin izini sürmeye, ulaşabildiğimiz kadarıyla arşivlerde seyirciye dair yazılı ve görsel malzeme adına ne bulabildiysek bir araya getirmeye uğraştık. Seyirci nasıl doğdu, gelişti, şekillendi, şekillendirdi - o ilişkileri görmek, göstermek istedik. Eskilere gidince kaçınılmaz olarak duygusal bir sergi oldu. Bu büyük aşkın izini sürmek hiç kolay olmadı. Türkiye’de sinema tarihinin arşivi farklı ve kişisel kaynaklar arasında dağılmış, çok parçalı bir bulmaca gibi. Uzun araştırma ve ön çalışma döneminde tanıdığımız koleksiyonerlerden yardım istedik, onlar aynı zamanda sinema tarihimizin hafıza bahçeleri. Agâh Özgüç, Necip Sarıcı gibi danışmanların rehberliğinde ilerledik, sinema tarihiyle ilişkili kurumlara, uzmanlara gittik.”

Yüzyıllık süreçte en büyük kaybın, sinema ve seyirci arasındaki aşkın yaşandığı sinema salonlarında olduğunu vurgulayan Müge Turan, bunun serginin de en hüzünlü bölümü olduğunu belirtti: “Koltuklarından fuayelerine, yer göstericilerinden lobilerine ne muazzam bir büyü dünyasıymış! Sinemaya gitmek, her ne kadar kodları sosyal tarih ile değişse de, hem şehir hem de taşra hayatının çok önemli bir parçası. Toplumsal bellek meselesi bir hasret uyandırıyor. Sergi için hazırladığımız kolaj film çalışmasında seyirciye dair edebiyat ve anılarda iz sürdüysek de, asıl belleğimiz yine sinemanın kendisi oldu. İçinde sinema seyircisi ve sinema salonu geçen Türk filmlerinden kestiğimiz sahneleri bir araya getirdik, iyi bir sosyal tarih çalışması oldu. Bugün artık var olmayan onlarca sinema salonu, sinema ritüeli sergide gözümüzün önünden ‘bir film şeridi’ gibi geçecek.”

 
 



SERGİ ETKİNLİKLERİ

SERGİ KATALOĞU

Sergiye, konusunda uzman yazarların sinema ve seyirci ilişkisini ele alan yazılarının yanı sıra görsel arşiv malzemesinin sunulduğu kapsamlı bir katalog eşlik ediyor. Bir kitap niteliği taşıyan sergi kataloğu, Osmanlı topraklarındaki başlangıcından başlayarak sinema seyircisine bakmayı amaçlıyor.

Ali Özuyar, sinemanın ilk günlerine ve Osmanlının sinematografı ilk gören seyircilerine ışık tuttu. Özge Özyılmaz, Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte girilen modern olma fantezisini, aslında bir nevi ürün olarak yaratılan yeni insan prototipini Hollywood tutkusundan “sinomani” sözcüğünün doğuşuna dek tanıttı. Gökhan Akçura, seyirci tarihini irdeleyen yeterli kaynak olmadığından, gazeteci, yazar, sinemacı ve iş adamlarının anılarından seyirci olma hallerine dair notları derledi. Gökhan Akçura ayrıca seyirci ile sinema ilişkisini güçlendiren, çoğaltan bir araç olan dergilerde yıllarca okuyucularına bir tür seyirci olmayı öğreten, sevdiren Dert Ortağı köşesini ve Müge Turan ise Ses dergisinin giriştiği Yeşilçam yıldızlarıyla hayranlarını buluşturma kampanyalarını ele aldı. Agâh Özgüç, sinemamızın tarihsel akışında özel bir önem taşıyan 1960’lı yılları; seyircinin rekorlar kırdığı, birbirine benzer filmlerin art arda vizyona girdiği, çocuk starlardan komiklere, sosyal gerçekçi filmlerden melodramlara uzanan Yeşilçam’ın “altın yıllar”ı yazdı. Naim Dilmener, Mardin’deki gençlik dönemini anımsayarak, seyircinin sinema tutkusunun genişletilmiş dünyasında özel bir yere sahip fotoğraf isteme furyasını anlattı.  Sevin Okyay,  İstanbul Film Festivali’ne odaklanarak, kendine has bir tanımı, karakteri olan festival seyircisi olmanın “inceliklerini” tarif ettti. Fatih Özgüven ise salt “seyirci” kavramı üzerinde durarak, seyircinin “kıpırdayan resimle arasındaki saf ilişkiyi” kurcaladı.

 

YÜZYILLIK AŞK – DİJİTAL BELLEK

 

İstanbul Modern, "Yüzyıllık Aşk"sergisinde ilk kez bir araya getirilen ve kaybolmaya yüz tutmuş arşiv malzemelerini kalıcı bir belleğe dönüştürmek amacıyla projeye özel bir internet sitesi hazırlıyor. Sergilenen arşivlerden önemli bir seçkinin dijitalleştirilmesi sayesinde, bu görsel belleğe sergi sona erdikten sonra da ulaşılabilecek. Türkçe ve İngilizce olarak çift dilli hazırlanan bu mikro site, hem sinemaseverler hem de araştırmacılar için değerli bir kaynak oluşturuyor. Fotoğraflar, gazete ilanları, biletler, dergi kapakları gibi arşiv belgelerinin yanı sıra, sinema fanatikleriyle yapılan özel röportajlar ve sinema tarihine ışık tutan nadir afişler de site üzerinden erişilebilir olacak. 

 

Online sergi deneyimi sunan ve projenin çıkış noktasına sadık kalarak izleyiciyi merkez alan bu dijital platform, ziyaretçilerin kendi sergilerini oluşturup sosyal medyada paylaşmalarını mümkün kılan etkileşimli özellikler içerecek. "Yüzyıllık Aşk – Dijital Bellek” sitesi, akıllı telefonlarla da uyumlu olacak. 

 

www.istanbulmodern.org/yuzyillikask 

 

 

SERGİYE PARALEL EĞİTİM ETKİNLİĞİ: SİNEMANIN BÜYÜSÜ

 

İstanbul Modern Eğitim Bölümü, Eğitim Programı Ana Destekçisi Garanti Bankası’nın katkılarıyla “Yüzyıllık Aşk” sergisine paralel 7-12 yaş grubu çocuklar için Sinemanın Büyüsü adlı özel bir eğitim programı tasarladı. Program, Türkiye’de sinemanın geçmişine ve sinemanın hareketli görüntü prensibine dayalı mekanik doğasının keşfine odaklanıyor.

 

Sinemanın Büyüsü’nün ilk adımında çocuklar, bir müze uzmanı ile “Yüzyıllık Aşk” sergisini gezerek sergide yer alan nesneleri inceliyorlar. İkinci adım sinemanın mekanik doğasını konu alıyor. Hareketli görüntü ve görüntünün gösterimindeki teknik unsurları keşfetmek için çocuklar önce, tarihi uzun bir geçmişe uzanan; iki farklı görüntünün hızla değiştirilmesi ile hareket yanılgısı yaratan oyuncaklar tasarlıyor ve ardından İstanbul Modern Sinema’da sinemanın makinisti ve gösterinin gerçekleşmesini sağlayan araçlarla tanışıyorlar. Programın son adımı ise Türk sinemasından çocuk filmlerinden kareleri içeren kısa bir gösterimin seyredilmesi ile tamamlanıyor. Sinemanın Büyüsü, perşembe günleri okul grupları için, 10.00’da başlayıp, 11.30’a kadar devam ediyor.

Rezervasyon ve detaylı bilgi: 0212 334 73 41

 

İSTANBUL MODERN MAĞAZA’DA SERGİYE ÖZGÜ ÜRÜNLER

 

İstanbul Modern Mağaza’da “Yüzyıllık Aşk” sergisine özel olarak Reyhan Karacadağ tarafından ülke sinemasının unutulmaz film repliklerinden esinlenerek tasarlanmış anahtarlık, bozuk para cüzdanı, yastık, defter, iPhone kabı, cep aynasının yanı sıra, eski sinema bileti temalı çantalar ve Eren Üretmen tasarımı, el yapımı özel maskeler de yer alıyor. Müze mağazası, Point Hotel Barbaros mağazası ve sanal mağazada sergi kataloğu ve sergi temasını yansıtan hatıra eşyalarının yanında özel kitap ve DVD seçkisi de bulunuyor.

www.istanbulmodernmagaza.com

 

TAŞ PLAKLARDA FİLM ŞARKILARI

İstanbul Modern’in kuruluşunun 10. yılı kapsamında hazırlanan iki sergi, “Yüzyıllık Aşk: Türkiye’de Sinema ve Seyirci İlişkisi” ile Çok Sesli: Türkiye’de Görsel Sanatlar ve Müzik” için, Gökhan Akçura ve Cemal Ünlü taş plak arşivlerini elden geçirerek Türkiye sinemasının ilk dönemlerinden bu yana kayıtlara giren şarkıları bir araya getirdiler. “Yüzyıllık Aşk” sergisinin ilk gününde yer alan etkinlikte, Muhsin Ertuğrul’un operet filmlerinden Münir Nurettin’in, Nazım Hikmet’in “Mineli Kuş” filmi için okuduğu şarkılara, Hafız Burhan ile Müzeyyen Senar’ın Arap filmleri için seslendirdikleri plaklara uzanan çok çeşitli taş plak seçkisi, gramofondan canlı dinletiliyor. Kapanışı ise, Zeki Müren’den Beklenen Şarkı oluşturuyor. “Çok Sesli” sergisinin “Repertuar” projesi, Zeki Müren’in Beklenen Şarkı’yı aynı isimle yer alan filmde seslendirmesine yer veriyor, etkinliğe konu olan dönem operetlerine ve Nazım Hikmet’e başka görsel ve işitsel malzemeler üzerinden bakıyor. 25 Eylül Perşembe, saat 19.00’da  “Çok Sesli” sergisinin girişinde yer alan “Repertuar” alanında gerçekleşecek etkinlik ücretsizdir.

 “5 GENÇ YÖNETMENDEN 5 KISA FİLM”

“Yüzyıllık Aşk: Türkiye’de Sinema ve Seyirci İlişkisi” projesi  kapsamında düzenlenen sergiye ek olarak seçilen beş yönetmen; Erdem Tepegöz, Emre Akay, Belmin Söylemez, Merve Kayan ve Zeynep Dadak, Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu,  Türkiye’de sinemayı referans alan birer kısa film çekiyor. Özellikle bu proje için üretilen ve güncel bir bakış açısıyla tarihe yeni ve kalıcı bir katkı sağlayacak olan bu kısa filmler, müze ziyaretçileri ile paylaşılıyor. Bunun yanı sıra yurt dışındaki festivallere de gönderilmesi için bağlantılar kuruluyor, filmlerin bu platformlarda gösterilmesi için başvurularda bulunuluyor. Filmlerin ayrıca belirli bir süre için online platformlarda da paylaşılması planlanıyor.

“İSTANBUL’UN ORTA YERİ SİNEMA”

İstanbul Modern Sinema, Türk sinemasının 100. yıldönümüne ithafen İstanbul Kalkınma Ajansı desteği ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı katkılarıyla gerçekleşen  “Yüzyıllık Aşk” sergisine paralel olarak Sinema Sponsoru D-Smart’ın katkılarıyla “İstanbul’un Orta Yeri Sinema” başlıklı programı sunuyor. 25 Eylül - 2 Ekim 2014 tarihleri arasında, Necip Sarıcı ve Müge Turan’ın seçtiği farklı tür ve dönemlere ait İstanbullu filmlerden oluşan programda tarih boyunca içinde İstanbul’un mekân veya bazen tema olarak başrolü üstlendiği 10 film yer alıyor. Program, şehrin hem eski günlerinden bugüne geçirdiği estetik dönüşümü yansıtıyor hem de sosyal tarihine, mimarisine dair bir tür belgesel görevi görüyor. Gecekondu mahallelerinden saraylarına şehrin binbir yüzünü gösteren bu programda birbirinden farklı yaşamlar, hikayeler İstanbul’da buluşuyor. Programda Ömer Lütfi Akad’ın “Yalnızlar Rıhtımı” (1959),  “Yangın Var” (1960), “Meyhanecinin Kızı” (1958), Sami Ayanoğlu’nun “Allahaısmarladık” (1951), Yavuz Turgul’un “Muhsin Bey” (1987), Mustafa Altıoklar’ın “İstanbul Kanatlarımın Altında” (1996), Reha Erdem “Hayat Var” (2004), Ömür Atay, Kudret Sabancı, Yücel Yolcu, Ümit Ünal ve Selim Demirdelen’in “Anlat İstanbul” (2005), Viktor-Lam’ın “Karateciler İstanbul’da” (1974), Pelin Esmer’in “11’e 10 Kala” (2009) ve Necip Sarıcı’nın “Türk Sinemasında İstanbul” başlıklı filmleri gösterime sunulacak.

27 Eylül Cumartesi saat 18.00’de Lale Film’in sahibi ve yapımcı Necip Sarıcı “Türk Sinemasında İstanbul” başlıklı sohbeti İstanbul Modern Sinema’da yapacak. “Yangın Var” ve “Yalnızlar Rıhtımı” filmlerinin gösteriminin ardından Necip Sarıcı, sinemanın doğduğu günden başlayarak İstanbul sokaklarındaki macerasını anlatacak, anılarını paylaşacak. Etkinlik ücretsizdir.

Editör: TE Bilisim