Bize ne oldu böyle? Birileri bizim genetiğimizle oynayıp, içimizdeki sevgiyi, insanlığı mı koparıp aldı? Hele genç kızlarımız, kadınlarımız, sizleri kim, kimler böyle acımasız yaptı? Türkiye yüzde elli, elli bölündü diye söylenip, hırsla birbirimizden nefret etmek, Anadolu topraklarının binlerce yıllık hoşgörüsü ile yetişen bizlere yakışır mı? Bu nefret ve karşılıklı kin ve öfke karşısında hayret ediyorum, üzülüyorum, söyleyecek söz bulamıyorum.

 

Geçen gün sizlerle paylaştığım Amman’da ailesiyle birlikte yaşayan bir minik kız çocuğu bile içimizdeki insani duyguları harekete geçiremiyorsa vay halimize…Tam yazımın ertesi Anadolu Ajansı'nın bütün dünya ile paylaştığı SOYKIRIM görüntülerini kimilerimiz görmezden geliyorsa yazık bize.. Eğer üzülemiyorsak, içimiz yanmıyorsa tarihin karanlıklarında kalmış barbar toplumlardan ne farkımız kalıyor? Bu mu gelişmişlik, bu mu eğitim, bu mu uygarlık? Hele kızlarımız, hele kadınlarımız, anne olmaya hazırlanan genç kızlarımız… Onlardaki nefret beni daha çok ürkütüyor. Bu hırsla, kinle, nefretle nasıl evlatlar yetiştireceklerini düşünmek bile istemiyorum.

 

“Benim fikrim doğrudur, benim fikrimi benimsemeyen insanlar ölsün, işkence görsün, önemli olan sadece benim huzurum, benim rahatım, gerisinden bana ne” diyenler... Biraz düşünün, kalbinizi açın, kalbinizin içindeki saf ve tertemiz ışığı yansıtın. Anadolu bozkırlarına gidin, kırkikindi yağmurlarının altında durun, rahmetle ıslanın...Hırslarınızdan arının, insanın en büyük erdeminin sevgi, şefkat, kâinattaki tüm canlılara yardım ve iman olduğunu hatırlayın…

 

Aç kalanlara, kimsesiz kalanlara kim olduğunu düşünmeden yardım edin, çocuklara, hele çocuklara, çocuk gelinlere, şiddet gören kadınlara, evine ekmek parası götürmek için küçülen, ezilen, erken yaşta hayatından olan erkeklere merhamet gösterin… Cezaevlerine tıkılıp kalmış haksız yere dünyadan koparılan insanlara yüreğiniz sızlasın… “Oh” demeyin, “Acaba” diye düşünün, “Bir gün benim de, benim yakınlarımın başına gelebilir mi?” diye düşünün.

 

Bu dünyaya geldik, gidiyoruz… Bizden geriye kalan elden ele sonraki kuşaklara taşınan bir sevgi meşalesi olsun… Bir ışık olsun. Eliniz bu ışığı taşımaya uzanmasa da, zorlayın kendinizi… Gönlünüzün kilitlerini kırıp ışık saçmaya başladığınız anda taşlaşmış gövdenizin nasıl canlandığını hayretle göreceksiniz...

 

SAYGILARIMLA... TULUYHAN UĞURLU

Editör: TE Bilisim