Emek Sineması’nın kapandığı  2009 yılından, 2013’teki yıkımına giden süreçte, yıkım projesini savunanlar ve gerçekleştirenler Emek Sineması’nın son işletmecisi Süheyla Kurtuluş adına birçok kere söz aldılar. İşletmenin, Emek Sineması’nın son döneminde yaşadıklarını yanlış sebep-sonuç ilişkileri kurmak amacıyla çarpıtarak yıkım projesini meşrulaştırmak amacıyla kullandılar.


Bugün kadar kendisi söz almayan Emek Sineması’nın son işletmecisi Süheyla Kurtuluş 10 Şubat 2015 tarihin Hürriyet gazetesinde İzzet Çapa’nın projeyi yürüten inşaat şirketinin ortağı Levent Eyüboğlu ile yaptığı röportajın ardından söz hakkını kullanmaya karar verdi. Önce aşağıdaki tekzip yazısını ardından da Emek’in kapanma ve yıkım sürecini kendi gözünden anlattığı yazıyı kaleme aldı.


Hem tekzip metinini hem de Süheyla Kurtuluş’un sürece dair yazısını dikkatinize sunarız.


 

Teksip Metini:

 

10.02.2015 tarihli gazetenizde çıkan İzzet Çapa’nın Levent Eyüboğlu’yla gerçekleştirdiği röportajda ara başlık olarak kullanılan “ ‘beni kurtarın, battım buyrun anahtarlar’ dedi.” Cümlesi ve devamındaki, “Kadın kendi gelip,  ‘Beni kurtarın, battım! Buyrun anahtar. Sokakta projeyi protesto etmek için yürüyenler bir kere film izlemek için sinemaya gelselerdi ben batmazdım’ diye ekledi.” Cümleleri gerçekdışıdır.  Levent Eyüboğlu denen şahısla gerçek hayatta değil konuşmak bir kez dahi karşılaşmamışımdır. İşbu sebeple yukarıdaki cümlelerin içeriği kamuoyunu yanıltıcı bilgiler ve gerçeği yansıtmayan öğeler içermektedir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.


Bu açıklamanın, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 14. maddesine istinaden aynı sayfada, aynı sütunlarda, aynı puntolarla, aynı şekilde yayımlanmasını kanuni haklarımız saklı kalmak suretiyle rica ederim.


SÜHEYLA KURTULUŞ  

 



Emek’in Kısa Bir Seyri

2000’lerden sonra AVM’lerin açılmasıyla Emek -tek sinema oluşu nedeniyle-  tercih edilmeyen ve düşüşe geçen bir sinema salonu haline geldi.  

Bu süreçte, yeniliklere ayak uydurmak amacıyla dokusunu bozmadan fuaye yenilendi, salon içinde tadilat yapıldı, koltuklar değiştirildi.


Tüm Bunlara Rağmen

İstanbul Kültür Başkentine başvurduk. Sonuç alınmadı.  ‘Dört beş haftadan aşağı film vermiyoruz’ diyen şirketler de tek sinema olmanın dezavantajlarını perçinledi. Neyse ki festivaller vardı. Zamanla onlar da sinemayı ayakta tutan tek etkinlik haline geldi. İKSV, en büyük salon olmanın avantajını bize hep yaşattı. Bu süreçte tek amacımız sinemayı döndürmek, kâr amacı gütmeden ayakta tutmak oldu.


Davalar

Takip edenlerin bildiği, bizde hala belgeleri duran, davalar da bu arada uzadıkça uzuyordu. Mülk sahibi Emek İnşaat (Emekli Sandığı’nın inşaat bölümü) SGK-BAĞKUR’la birleşince SGK’ya geçti. Ancak bundan önce Kamer İnşaat’la Emekli Sandığı anlaşmış olduğundan tüm bölgeye ihbarname gönderilip tahliye davası açılmıştı. Bu süreçte de binaların tarihi eser olduğu ortaya çıktı.


Son Perde

Davalar sürerken maddi olarak hiçbir şey daha iyiye gitmedi. Başta sevgili Hale olmak üzere herkes birtakım yardım ve destek arayışındaydı. Tabii kültüre ve sanata sahip çıkan bir devlette böyle bir sinema salonuna, ilgili devlet birimlerinin destek olması beklenirken burada neredeyse tam tersi bir süreç işledi. İKSV, birçok banka ve Turkcell’le görüşüldü. Sonuç çıkmadı. Aynı süreç içerisinde zarar etmekte olan bir işletme haline gelen Emek, festivaller dışında, tek kişiye film oynayan ısıtılamayan boş bir yapıya dönüştü. Emek’i devretme süreci böylelikle kaçınılmaz bir hal aldı. Mars Cinema Grubu’yla yapılan görüşmeler sonucu; eski makineler sergilenecek, tarihi doku korunacak ve sinema salonu sinema olarak kalacak denerek SGK üzerinden devir işlemi gerçekleşti.  


Emek, perdesini en son 2009 ‘Film Ekimi’nde açtı. Daha sonraki süreci hepimiz biliyoruz. Evet, biraz da isyanla  “Niye bizi ayakta tutmadılar?” diye sorduk, ama buna ne bir aile işletmesinin ne sinemaseverlerin ne de İKSV gibi kurumun tek başına gücünün yetmeyeceğinin de farkında olarak.  


Uzun bir süre boyunca davalarla uğraşırken de sinemayı kâr amacı gütmeden açık tutmaya çalışırken de sponsor ve destek ararken de bir anlamda tek başımızaydık ve bir sonuca varamadık. Kısacası, kaybettik. Bu noktada ciddi bir yılgınlık ve kırgınlık oluştu. Kendi çabamızla yapabileceğimiz en doğru şey Emek’i piyasadaki sinema salonları işletme zincirlerinden birine devretmekti. Ancak gelişmeler karşısında, adımızın karşı taraftaki iddiaları desteklemek amacıyla kullanıldığını gördük. Hürriyet’te çıkan röportajda:  “Kadın kendi gelip,  ‘beni kurtarın, battım! Buyrun anahtar. Sokakta projeyi protesto etmek için yürüyenler bir kere film izlemek için sinemaya gelselerdi ben batmazdım.’” gibi söyleyenin seviyesizliğini yansıtan yalan ifadeler de açıkçası bardağı taşıran bir damla oldu. Röportajı veren şahısla hiç tanışmamış olmamızın yanı sıra Emek’in anahtarını bir şahsa ya da inşaat şirketine teslim etmemiz söz konusu değil. Nihayetinde mülk SGK’ya geçmişti, ve onlar dışında muhatap olduğumuz tek merci bir “sinema salonları işletmesi”ydi.


Emek’i yıkmak isteyenler belli ki engellenemeyecek kadar güçlüler ama en azından bu gibi yalan yanlış ifadelerle; İKSV, sinemaseverler ve Emek sineması arasında ihtilaf oluşturarak yol alamayacaklarını da bilmelerini isteriz.


Saygı ve sevgiyle, 

Emek Sineması adına 

Süheyla Kurtuluş