CENGİZ BOZKURT: SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK SORUMSUZ ŞAHSİYET YAPAR

                                                                                                                          

Erdal Bakkal tiplemesiyle fenomene dönüşen ünlü oyuncu Cengiz Bozkurt, her oyuncunun kırmızıçizgilerinin olması gerektiğini söyledi. 50’sine geldiği halde içindeki çocuğun ölmediğini belirten Bozkurt, “sanatı kutsamanın âlemi yok, hepimiz ölüp kemik torbasına döneceğiz” dedi.

 

Film Arası Sinema Dergisi, Nisan sayısında Erdal Bakkal tiplemesiyle fenomene dönüşen başarılı oyuncu Cengiz Bozkurt’u ağırladı. Suat Köçer’in sorularını yanıtlayan ünlü oyuncu, çarpıcı açıklamalarda bulundu.

 

İşte o açıklamalardan bazı bölümler:

 

FELEĞİN ÇEMBERİNDEN GEÇTİM

 

Kısaca söylemem gerekirse ben Londra’da feleğin çemberinden geçtim. Hayatı orada tanıdım diyebilirim. O zamana kadar baba parası yiyen, üniversiteye giden, altında babasının arabası olan tiyatro, oyunculuk ve siyaset dışında bir şey düşünmeyen biriydim. 25 yaşında yurt dışına gitmemle hayati sorumluluklar aldım. Sabah 8'den akşam 6'ya kadar çalışıyordum. Pazartesiden cumartesiye kadar... Bir tek Pazar boş. Böyle bir şey hayatımda hiç olmamıştı. Sabah kalk işe git, deli gibi orada otur, öğlen arası bile vermeden çalış... Tuhaf bir evrilmeye doğru gitti hayatım. Çocuk sahibi olmakla birlikte ağır sorumluluklar da yüklendi ama bunların hepsi beni olgunlaştırdı, bana çok şey kattı diyebilirim.

SANATA KUTSİYET YÜKLEMEK YANLIŞ

Bizim burada abarttığımız büyüttüğümüz mevzular aslında memlekete dışardan bakıldığında ne kadar tali sorunlar, ne kadar küçük mevzular. Hatırlarsanız Haluk Abi bir zıtlaşma sırasında 'Babam öldü ama gittim ondan sonra 5 kilo et kestim diyen bir kasap gördünüz mü?' diye bir açıklama yapmıştı. Baban annen ölürse durursun. İnsansın kardeşim! Bu kadar da kutsiyet yüklemene gerek yok! Oyunu iptal edemem, bilmem ne yapamam.

HEPİMİZ KEMİK TORBASINA DÖNÜŞECEĞİZ

Ankaralıyız memur çocuğuyuz. Ben de oradan gittim yani. İtikat sahibi ailelerden geliyoruz. Hepimizin ölümlü olduğunu, bir gün hepimizin birer kemik torbası haline dönüşeceğinin çok farkındayız yani. Bunu böyle abartmanın, çok kasmanın, yaptığın işe çok farklı farklı anlamlar yüklemenin falan bir anlamı yok. Ben aileden gelen terbiyemle hepimizin etten kemikten birer fani olduğumuzun farkındayım. Bu benim hayatımın belirleyici özelliklerinden bir tanesi. Çoluk çocuk, iyi zaman geçirmek, dürüst bir şekilde, ahlaklı bir hayat sürmek vesaire. Hayatta geriye kalan başka bir şey yok. İstediğin kadar çırpın, sette kendini kas, çok iyi yönetmen olduğunu, tiyatro oyuncusu olduğunu düşün falan, ölünce hoca elinde bir pamukla şeyediyor hepimize. Ağır takılıcam diye kasmanın bir manası yok, kaçış yok..

50 YAŞINDAYIM, İÇİMDEKİ ÇOCUK ÖLMEDİ

50 yaşına geldim ama gençliğimde öldüremediğim bu çocuksu yanım, sıkılıyor. Hani böyle aşırı ciddi şeyler oynamayı, böyle çok büyük dramlarda rol kesmeye filan gelemiyorum.  Bir süre sonra sıkıntı basıyor bana ve rolü bir yere doğru eğriltmeye başlıyorum. Çocuksu, böyle tilki ve insanın zaaflarını öne çıkartan bir tarafa… Ki oyunculukta aslında bu esastır.

HER ROLÜ OYNAMAM

Benim de oynamayacağım karakterler var. Kırmızıçizgilerim var. Her oyuncunun kırmızıçizgilerinin olması gerekiyor. Kırmızıçizgilerim ne mesela? Beni, halklar arasındaki düşmanlığı körükleyen karakterleri hiçbir zaman oynarken göremeyeceksiniz, ya da uluslararasında, milletler arasında kötülükleri körükleyen, milletleri birbirine düşman eden ya da bir ulusu diğerinden yüksek gören karakterleri yücelten bir oyuncu olarak hiçbir zaman karşınıza çıkmayacağım. Aynı zamanda pedofili var, pedofili bir insanı kötüleyen karakteri oynayabilirim.

SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK SORUMSUZLUKTUR

Aile babasıyım, çocuklarım var. Efendim “özgürlük özgürlük” falan ben oralarda değilim. Herkes her şeyi de yapamaz. Bir sürü zaaflı, yaralı karakter var hayatta, psikolojisi bozuk insanlar var. Yaptığınız işler onları tetikleyebilir. Sorumluluk sahibi olmanız gerekiyor. 'Özgürlükler sınırsızdır, insan her şeyi yapar, her şeyi çeker, her şeyi oynayabilir' diye bir şey söz konusu olmamalı bence. Böyle bir hayat yok, o sorumsuz bir hayat. Sorumsuz bir şahsiyetten öteye geçemezsiniz böyle bir tavır takınırsanız.

Söyleşinin tamamı Film Arası Dergisi’nin Nisan sayısında.

Editör: TE Bilisim