Dizi fabrikasına dönen ekranlarımızda birbiri ardına boy göstermeye başlayan yapımlara bir yenisi daha eklendi. Star TV’de uzun süredir tanıtımı dönen ‘Babalar ve Evlatlar’
Senaryosu İlker Barış’a, yönetmenliği Cemal Şan’a ait olan, Boyut Film’in dizisi Fatma Girik, Serdar Gökhan, Erol Demiröz, Taner Barlas, Kevork Malikyan’ın tecrübeli oyuncuların yanı sıra Ceren Hindistan, Murat Ünalmış, Sinan Tuzcu gibi sevilen isimlerden oluşturduğu başrol kadrosuyla ilgimi çekmişti.


İzlediğimde, içeriğinin de iyi olduğunu görüp bu dizinin, konusunu tüketerek Osman’a ve Mete’ye saran ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ye ciddi bir alternatif yaratacağını düşünmüştüm.
Ancak ne yazık ki, ‘İlk striptizi ben yaptım. Oyunculukta kural olmaz’ diyen Fatma Girik’i yeniden sevenleriyle buluşturan ‘Babalar ve Evlatlar’, aşk acıları sayesinde karakterlere duygu kattığını dile getiren ve ‘Dişiliğimi sonradan keşfettim’ diyen Ceren Hindistan’ın varlığıyla bile izleyicinin dikkatini hak ettiği ölçüde çekemedi.
‘Seksenler’, ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ ve ‘Ustura Kemal’ yetmiyormuş gibi bir de NTV’deki maç çıkınca, bu zorlu rekabet ortamında savaş veren dizi, beklentilerimin gerisinde kaldı. Oysa hapishane çıkışındaki kovalamaca hariç, kendi içinde gayet tutarlıydı.

Kabadayılardan toplumsal mesajlar…

Karakterlerini, ruhlarındaki kasveti yüzlerine yansıtanlardan oluşturan ‘Babalar ve Evlatlar’ın özü, âlemin kaideleri ve kabadayılık jargonuna nesiller arası fikir çatışmasıyla yaklaşması. İlk bakışta sert erkeklerin dünyasını anlatan bir hikâye gibi görünse de özünü oluşturan lezzetleri, benzerlerinden daha farklı işlenmiş.
Aslan Bey ile Tilki Tahsin’i buluşturan eskilerin kuralları… Yeni yetmeler için önemini gittikçe kaybeden şeref sözü ve güven konuları… Görüş ayrılıklarıyla yaşanan baba-oğul takışmaları… Düşman ailelerin gençlerinin umutsuz aşkı… Kapkaç yaptırılarak sömürülen evsiz çocukların durumu… Eğitimin, hayata bakış açısını değiştirip kan davası gütmeyi anlamsızlaştırması… Ve akılcı sunumlarla araya sıkıştırılan daha birçok toplumsal mesaj!
Bunların içinden en öne çıkanları saptayıp diğerlerini keşfetmeyi izleyiciye bırakalım…
Âlemin kaidelerinden olan kan parasını, yüksek faiz oranlarını eleştirmek için kullanıp bankacıları, taş yürekleri titreten zalimlerle başa çıkanları dahi korkutacak derecede zalim olarak tanımlamak ince bir fikir ürünü. Tıpkı işçileriyle birlikte çalışan ve muhtaç olanların doyurulmasını sağlayan Aslan Bey’in oğlu Burhan’ın duvarındaki resimle yollanan selam gibi!
‘Babalar ve Evlatlar’ aracılığıyla yollanan bu mesajlar karşısında; ‘Böyle halkçı kabadayılar dostlar başına’ mı desek yoksa herkesin çekindiği kabadayıların bile, ekonomi bahanesiyle sömürücülüğe dönüştürülen faizlerden ürktüğüne bakıp ‘Vay vatandaşın haline’ diye hayıflansak mı, bilemiyorum. Kim bilir belki de en doğrusu halkın, cümle sömürüye şerbetli olduğu gerçeğinden hareketle, ne dizideki dokundurmaların ne de bizim sözümüzün pek bir anlam ifade etmediğini düşünmek!

Erkeklerin dünyasında aşk motifi kadınlar yama gibi!

Terazi kefesinin tartamayacağı raconların olduğu âlemde mahallenin kadınına tecavüz edeni öldürüp hapis yatma özverisinden, iki kadını hak yemeden aynı anda idare etme becerisine uzanan sert bakışlı, sakallı-bıyıklı erkeklerin kavga üstüne kurulu dünyasında, havayı yumuşatan motifler her zamanki gibi yine ara yere sokuşturulan çocuk ve kadın sahneleri.
‘Erkek olmak şu sefil hayatımızdaki en zor şey’ sözüyle erkekliğin aslında ne menem bir şey olduğunu dile getiren ‘Babalar ve Evlatlar’, öyküsünü kurarken hiç zorlanmamış. Akıcılığı, iki aile arasına nifak tohumu serpip yolunu bulmaya soyunan Abdo aracılığıyla sağlayan dizide, Kambur, psikopat gibi ilginç tiplemelerle, dozunda espri de unutulmamış.
Silahlar, entrikalar ve nesiller boyu süren ümitsiz aşklar… Silahları bellerinden eksik olmayan erkeklerin sefil hayatını daha beter eden asıl olgu; ‘aşk’! Kimisi aşkını yıllarca yüreğine gömmüş, kimisi yitip gidenin ardından gözyaşı dökmekte… Kimisi de olmazın peşine takılıp hayatını riske etmekte… Burhan’ı içine çekecek olan Zeynep aşkı ise Yılmaz’la dostluğu dinamitleyecek gibi görünmekte.
Bu tabloda görünen bir başka gerçek, erkek olmanın zorluğu üstüne oynayan dizideki kadın karakterlerin çok zayıf bırakıldığı! Fatma Girik’in anne rolü hariç diğerleri sanki öykünün yamaları. Özellikle erkeğin sigarasını yakma(!) hevesiyle sürekli çakmak çakan Zeynep’in butiğinde kızların konuşmaları, kıyafetlerin baştan savmalığı gibi, laf olsun misaliydi. Aynı şekilde Yılmaz’la denk gelip makyaj muhabbetine girişmeleri de kadın karakterlerin içinin boşluğuna delalet. Bunlar dizinin konusuyla hiç bağdaşmıyor.
‘Babalar ve Erkekler’i daha çekici kılmak için kelimeler yerine bakışlarıyla konuşmayı seçen Burhan’ı, Alain Delon misali suskunlaştırmak yerine biraz daha dillendirip canlandırmalı. Daha olmadı, benzerlerindeki gibi kas gösterisine gidilmeli.
Sefil hayatta erkek olmak nasıl zor şey ise dizi bolluğu yaşanan televizyon dünyasında da ayakta kalmak kolay değil! Daha yukarıları hak eden ‘Babalar ve Evlatlar’ın bileğine kuvvet…


Anibal GÜLEROĞLU
KAYNAK: http://televizyongazetesi.com/babalar-ve-evlatlar-fark-edilemedi!_7_59461