Elini kolunu bir bayan gibi sağa sola  evirip çeviriyor konuşurken,  bakıyorum eli yüzü düzgün bir genç. Denizden çıkarken, neredeyse bir bayan gibi yürüyor… Görüntü erkek. Bakışlarımı kaçırdım. Yanımda yılların arkadaşı Handan… O kendine has bilindik meraklı tavrıyla kafasını çevirdi, neredeyse yakalanacaktı. “Handan önüne dön!” diye uyardım. “Aman Seray, baksana bu kesin eşcinsel!” dedi. “Eşcinselse eşcinsel sana ne?”“Tamam tabi bana ne de… ne bileyim pek yok etrafımızda işte, çok kızarım ne gerek var ya!” dedi. Gözlerinin içine kararlı bir bakış attım, derinlerine ruhunun taaa en derinlerine bir mesaj vermek isiyordum, dik dik  bakarak:”Sadece sana ne diyorum? dedim. “Önyargılısın! Yadırgamak değil belki ama tuhaf işte!” dedi. Ona başımdan geçen bir olayı anlattım…  yazalım bakalm kim bundan ne çıkaracak?
“Yıllar önce; bebeğim minicikti, daha elli günlük falandı. Doğduktan sonra hiç uyumayan bir bebek. Sürekli sancılanıyor, sürekli ağlıyordu. Uykusuz geceler, yorgun bitkin günlerdi. Zormuş anne olmak. Hele hele cahilseniz çok daha zor. Anne olmuştum ama nasıl karar vermiştim, beni neler bekliyordu hiç bilemeden?
O minicik bebek hayatımı allak bullak etmişti. O günleri hatırladıkça, ikinci çocuğu hiç istememiştim. Öyle yorgun, öyle çaresizdim ki. Loğusa yatağı falan bilmemiştim.  Aksilikler üst üste gelmişti. Minik bebeğim doğarken, ben ölecektim. Son anda onun nabızları yavaşlamış, ben komaya girmişken acilen ameliyata alınmıştım da o da kurtulmuştu ben de… Fakat o hiç huzurlu değildi. Sürekli ağlayan bir bebek.
Kendi ağrılarımdan acılarımdan kurtulmam uzun sürmüştü. Yapayalnızdım. Hastanede refakatçi yasaktı, 6 gün boyunca deyim yerindeyse canımla cebelleştim. Bebeğimi eve gidince rahatça kucaklayabilecektim. Taburcu olduğum gün kardeşim acilen ameliyata alınmış, annem onun başında geçirmişti günlerini. Ben ise kimsesiz bebekle tek başıma… Eşim mi? O ise ayrı bir hikaye.Ben hastanede yatarken o izin kullanmış, ben eve çıktığımda ise işe başlamıştı. Annem de yok yanımda. Yerimden kalkamıyorum. Bebek hiç susmuyor… Yaklaşık yirmi gün sonra ayaklanabilmiştim. Çok acı ve zor günlerdi. Ayaklandım bebeği hastane hastane dolaştırıyorum. Anlaşılmıyor sebebi.
Olacak iş değil. Ağzı yok dili yok, derdini anlatamıyor masum bir bebek… 20 dakika uyuyor uyumuyor bir çığlık atarak uyanıyordu… Allahım gitsin bu günler bitsin bu günler derken, bir gün televizyon izliyorum. Tesadüf bu ya, bir doktor anlatıyor:”Bebeğiniz aniden sıçrayarak uyanıyorsa, hemen bezini çıkarın bakın, kasıklarında yumru gibi bir şişlik varsa, fıtık olabilir…” Bunu duyup kulağa küpe yapmışım, ilk ağlamada doktorun dediği gibi yaptım. Evet kasıklarında yumru gibi bir şişlik vardı. Hemen eşimi aradım, “Koş gel Öykü’nün kasık fıtığı var. Hemen doktora gidelim.” Dedim.  Acelece geldi, doktorun yolunu tuttuk. Genel Cerrahi doktoruydu gittiğimiz doktor. Teşhisi ben koymuştum, evet doktor da onaylamıştı. Bebeğimiz daha 50 günlük, yaklaşık 4 kilo civarında… Ameliyat olacaktı. Öyle çok ağladım ki… Emzirirken neredeyse ağıtlar yakarak emziriyordum. Teselli edemiyordu kimse beni. “Nasıl olur, daha minnacık, nasıl ameliyat olacak?”
Bu arada annem de kardeşimi ayaklandırmış, bana yardıma gelir olmuştu. Kadıncağız iki arada bir derede kalmıştı. Hem erkek kardeşimle ilgileniyor, hem benimle, şimdi de torunla… aynı anda peşpeşe gelen ameliyatlar… Yüreği nasıl dayandı kimbilir?
Derken önden tahliller yapılacaktı biz hastanedeyiz. Bebeğimin ağzından  salya aldılar tahlil yapacaklarmış. Niçin bu? Dedim. Onu ağlata ağlata ağzından salyasını aldıklarında öyle kızmıştım ki tahlil yapanlara… “Bu tahlil bebeğiniz kız mı, erkek mi bunu tespit etmek için çok önemli!” dedi. Şok olmuştum. “Ne saçmalıyorsunuz, görmüyor musunuz bebeğim kız!” dedim. Bir de bağıra çağıra söylüyorum. “Siz gidin iki gün sonra gelin o zaman konuşuruz!” dediler… Başka bir açıklama yok!
 “Sinirlerim harap zaten, bunlar benle kafa mı buluyor ya?” diye  etrafı kırıp geçiriyorum… Sonuçları almak üzere ayrılmıştık oradan. Annem de şaşkın, eşim de, ben de… Hastaneden nefret etmiştim… “Adam gibi bir açıklama da yapmıyorlar…. Lafa bak, bebeğiniz kız mı erkekmi ona bakacağız! Devenin nalı!(ne demekse)!...”
Derken geçti iki gün. Sonucu almaya gittik. “Gözünüz aydın bebeğiniz kız oğlu kız!” “Hoppalaaa ya ne demek istiyorsunuz siz? “ dedim ve neredeyse tekme tokat dalacağım. Dalga mı geçiyo bunlar benle. Ameliyatlı olmasam, ah o dikiş yerlerim acımasa belki de tekme tokat dalmıştım. O günlerde  çok sinirliydim.  Tahlili elimize bir zarfla veren kadın:”Fıtık ameliyatlarında, iç organların ne olduğu çok önemli. Bazı bebeklerin dış görünüşünde cinsiyeti kız olsa da, tamamen bir erkek bebeğin organlarına sahip olabiliyor,  ya da tam tersi. Bu durumda yapılacak ameliyatın hayati önemi var… Bu nedenle bu tahlil çok önemliydi!” dediğinde çok şaşırmıştım…
Peki ya, fıtık gibi bir sorunu olmayan bebekler? Onların iç organları neydi? Bunu bilmeden, ileriki yıllarda cinsiyetini değiştirenler hep bu yüzden mi değiştiriyordu? Vay bee öğrenecek daha ne çok şey vardı şu hayatta…. O günün şokunu çok zor attım üstümden. Kızım kız oğlu kızdı. Ne mutlu ki öyleydi….”
Handan “AAAA!”
Ben:”Yaaaa!” dedim gülümsedim… ikimiz de uzaklara daldık. Uzunca bir süre konuşmadan düşünüp durduk… Sonra:“Ee kız ameliyat oldu mu? “ diye sordu Handan. “Evet oldu da kurtuldu, çift taraflı fıtıktı. Ama kız oğlu kızdı. O gün bugün ben cinsiyet değiştiren hiç kimseyi yadırgamadım…”dedim…
Evet sevgili okurlar, ya siz, ya sizin çocuğunuz? Kaçımız bunu biliyor ki?
Kimbilir  şu kocaman hayatlarımızın içinde neler saklı neler?
Seray DEREN – Hür Kalem