Yonca Evcimik: Albüm bekler can beklemez önceliğim hayvanlar!
 
Burcu Çetinkaya
 
Yoncimik her zaman önyargısız tutumuyla ve enerjisiyle çok sevdiğim bir sanatçıydı. "Bandıra Bandıra", çocukluğumda en sevdiğim şarkılarındandı... Yoncimik ile yıllar sonra tanıştık. Hatıramda mütevazı ve samimi karakteriyle, neşe dolu sanatçı olarak sakladığım bu sanatçının yerini, tatlı ve iyi kalpli insan aldı.
Hayvan hakları için verdiği mücadeleyle son yıllarda oldukça fazla dikkat çeken Yoncimik'ten sonunda yeni albüm geldi. Bu albümdeki "İstanbul" isimli şarkısına çekeceği klibin bir sahnesinde benim otomobil kullanmamı isteyince, mutlulukla kabul ettim. İstanbul'un karmaşa, güzellik ve farklılıkları bir arada barındırmasıydı şarkının ve klibin çıkış noktası.... Sevgili Nihat Odabaşı'nın sihirli zekası da yönetimde olunca, bence harika bir sonuç çıktı ortaya. Umarım sizler de beğenirsiniz. Biz ise, klip vesilesiyle Yoncimik'le tatlı bir sohbet yaptık.

> Hayatınızdaki dönüm noktalarını merak ediyorum.
3 tane var aslında. Birisi olumlu, diğerleri kötü... İlk dönüm noktalarımdan bir tanesi konservatuarı kazandığım ilk gün. Bale ve dansa devam etmeyi çok istiyordum ama ailem kesinlikle normal bir okula gitmem taraftarıydı. Konservatuarı kazanınca yaşadığım mutluluk annemi o kadar etkilemiş ki, 'bu kızcağız bunu yapmak istiyor, önüne geçmeyelim' deyip izin vermişler. Bir diğeri 1987 yılında babamı kaybetmem. Babamdan önce daha az sorumluluk sahibi, hiçbir şeyin farkında olmayan bir insandım ve babamın vefatından sonra kendimi ailenin erkeği gibi hissetmeye başladım. Sonra da 1999 Gölcük Depremi benim için ciddi bir dönüm noktası oldu. Öncesinde hayat harikaydı benim için. Sevdiğim işi yapıyor, eğleniyor ve sorumsuzca davranıyordum. Anın kıymetini bilmeye, ileriye çok fazla şey yüklememeye, kimseyle dargın kalmamaya, herkesi olduğu gibi kabullenmeye o zaman başladım. Bundan sonra çok büyük travmalarım olmadı. Olmasın da inşallah.

> Hayvanlarla ilgili mücadeleniz nasıl başladı?
Ben doğduğumdan beri hayvanları çok seviyorum. Etrafımızdaki kedi ve köpeklerle dost oldukça da olayı başka bir gözle görmeye başladım. Hatta bazen 'bir önceki hayatımda kedi veya köpek miydim' diye de düşünüyorum. Sonraki dönemde de, "Yonca Evcimik olmamın esas sebebi toplumda önce bir yer edinip, ardından onlar için kapıları daha rahat açabilmek" diye düşünmeye başladım.

> Şov dünyasının yetmediğini, hayatınıza daha farklı bir mana yükleme ihtiyacı duydunuz mu hayatınızda?
Kesinlikle bu da var. Kendi hayvanlarım çoğaldıkça (şu anda 10 kedi, 1 köpeğiz), etraftakileri de daha çok fark etmeye başladım. Sorumluk üstlendikçe bakış açısı da değişiyor. Onlara yapılan hoyratlıklar rahatsız ediyor. Aynı Yaradan tarafından bu dünyaya getirildiğimiz, aynı haklara sahip olduğumuz halde insanlar tarafından hor görüldüklerini, tecavüze uğradıkları fotoğrafları gördüğüm gün tetiklendim. O dönemin bir süre öncesinde de kendi amacımı sorguluyordum. "Sadece albümler yapıp, konserler vermek, insanları eğlendirmek midir bu hayattaki görevim?" diye düşündüm ve 2-3 gün yoğunlaştıktan sonra da görevimin ne olduğunu anladım. O gün de yalvar yakar Başbakanımızı aradım ve "Bu işe el koymak lâzım. Bir grup sanatçı arkadaşımla gelip bunları konuşmak istiyorum" dedim. Çok kısa bir süre içinde 2 ayda da randevu verdiler. 40 dakika ayrılan süre yerine 2.5 saat konuşarak oradan ayrıldık. Aşağı yukarı 2.5 seneyi geçti. Yıllardan beri ulaşılamamış noktalara geldi hayvan hakları meselesi. Aslında tam istediğimiz noktaya geliyor. Bu ay içinde tamamlanması gerekiyordu ama bazı rantlar amaçlarından dolayı erteleniyor. Yunus parklarının kapatılması istenmiyor. Çünkü "Turistler ilgi gösteriyor ve down sendromlu çocuklara iyi geliyor" diyorlar. Ama böyle bir araştırma yok. "Petshoplar hemen değil, bir sene sonra kapansın. İnsanlar ellerindeki hayvanları bitirsin" diyorlar. Oysa böyle bir şey olmayacak. İnsanlar daha fazla hayvan alıp satacaklar sadece. Bu rant olayı, şu anda hayvan hakları yasasının önüne geçmek üzere gibi. Daha da çok hırslandım şimdi. Daha da çok saldırıyorum. İyisi olsun diye inşallah.

> Özlemiş misin albüm yapmayı?
Çok özlemişim... Aslında bu şarkıların çoğu 1.5 senedir hazır. Başbakan'ın hayvan hakları yasasıyla ilgili "Hadi gelin" dediği dönemde albüm yapıyordum. O sırada tamamen rafa kaldırdım albümü. Önceliğimi hayvan hakları projesine verdim. Çünkü albüm bekler ama can beklemez. Hâlâ istediğimiz şekle gelmedi gerçi kanun ama ben şimdi karar verdim. Tekrar Başbakanımızın peşine düşeceğim. Çünkü onun bir lâfıyla harekete geçti her şey. Eğer kendisi, gidişatın böyle olduğunu bilirse, eminim müdahale eder. Hayvan haklarının bu şekilde çıkmaması için elimden gelen her şeyi yapacağım.

> Albümdeki en özel parça hangisi senin için?
Bu albümde olan bütün şarkılar benim için çok özel. O kadar büyük travmalardan geçerek, kanlı gözyaşları dökerek hazırlandı ki o şarkılar... Ama klip şarkısı olarak öne çıkan şarkı İstanbul'u anlatan şarkım. Senin de içinde bulunduğun klip. Hakikaten İstanbul çok ciddi bir dünya şehri oldu. Mesela ben yabancı dizileri çok seyrediyorum, özellikle bu sene bütün yabancı dizilerde bir Türkiye ve İstanbul sahnesi geçiyor. Bu bizim kendi şehrimiz. Ben ülkemi ve şehrimi çok seviyorum.

> Hayat, evlilik ve çocuk?
Evliliğe karşı bir insan hiç değilim. Ama sadece çocuk yapmak için evlenen çok arkadaşım var. Bende öyle bir şey olmadı. İstedim bir dönem. Olmalı mı diye düşündüm aslında ama o arkadaşlarım kadar çok büyük istek olmadı. Belki de hayvanlara düşkünlüğüm biraz sebep oldu. Hayatta benim başka görevlerim varmış gibi düşünüyorum. Anne olmak varsa kaderde, olur zaten. Benim görevim hayvan hakları meselesini en azından ülkemde bir noktaya getirmek. Buna eminim.

> Evlat edinmeyi düşünür müsün?
Evet, düşünebilirim. 

> Sence sevgi nedir?
İnsandan çok hayvana olan sevgi bende bazen ön plana çıkıyor. Aileye olan sevgi, ülkeme olan sevgi.. Nasıl güzel bir şehirde oturduğumuza şükürler ederek o güzelliğin daima farkına varmaya çalışarak; büyüyen ağacın, açan çiçeğin güzelliğini görerek sevmek. Sevgi bu... İlahi sevgi bu zaten.