Popüler kahramanlık öykülerine yönelik içerikleri ve gelişmiş teknoloji avantajlarıyla seyirciye cazip gelen yabancı filmlerin yanı sıra, ünlü komedyenlerin seriye çevirdikleri yerlilerin sinema salonlarını doldurduğu ülkemizde kendi yağıyla kavrulmaya çalışan yerli yapımların beyazperde yolculuğu büyük oranda şansa kalmış. Hele ki kış sezonunda değil de yaz rehavetinin tatil boşluğunda gösterime girenler için durum daha da zor ve düşündürücü.

Üç boyutlu animasyon ‘Cesur Zebra’nın 140, gerilim filmi ‘Arınma Gecesi: Anarşi’nin 106 kopya ile vizyona çıktığı haftada, 24 kopya ile ‘Çöldeki İzler’i geçip beyazperdede yer alan ‘Bir Don Juan Öldürmek’, bu zorlukla başa çıkmak mecburiyetinde kalan yerlilerimizden!

 
ZORAKİ DON JUAN…

Hepimizin malumu olduğu üzere Don Juan, kadınları baştan çıkartan ve sonunda da öldürdüğü adamın hayaleti tarafından Cehennem’e sürüklenen efsanevi bir karakter…

Defalarca farklı biçimde yorumlanarak seyirciye sunulan Don Juan şimdi de bizim sinemamızda. Ne var ki, şimdi bu karaktere bakıp ‘Bir Don Juan Öldürmek’ filminde de yaptığı zamparalıklardan pişmanlık duymayan acımasız Don Juan gibi bir tip beklemek yanlış olur. Çünkü buradaki Don Juan’lık karakterin kendisinden kaynaklanmayan, sadece magazinsel habercilik zihniyeti tarafından atfedilen bir sıfat. Dolayısıyla Sabahattin Sakman imzalı yapımda Teoman Kumbaracıbaşı tarafından canlandırılan karakteri, icraatla gelişen değil zoraki Don Juan şeklinde değerlendirmek gerek.

Pervin Bağdat ve Pelin Batu’nun da başrollerde dikkat çektiği filmin konusuna kısaca değinmek gerekirse… ‘Bir Don Juan Öldürmek’, duygusal analizlere yoğunlaşmış içsel yolculuktan, cinayet çözümlemesine uzanan, yer yer kara mizah tadı veren, nüktedan-analizci bir öykü.

Yakışıklı Doktor Kenan’ın kendisine âşık olan eski hastasının kısa bir not bırakarak intiharının ardından haberciliğin devreye girmesi ve olayda hiçbir sorumluluğu bulunmadığı halde Kenan’ı ‘Don Juan’ olarak adlandırmasıyla gelişen öykü, doktorun bilimsel araştırmalar yapmak üzere, internet’ten ruhsal sorunlu üç kadın bulup onlarla buluşmaya başlamasıyla derinleşiyor.

Şizofren, obsesif-kompulsif ve manik-depresif belirtiler gösteren bu kadınlara ilaveten homoseksüel bir erkek de bulup onlarla buluşmalarında gözlemlediği arazları not eden Doktor Kenan’ın öldürülüp cesedinin buzdolabında bulunmasıyla başka bir boyuta taşınan film, bu cinayetin ardından sağduyusunu, psikolojik sorgulama aleti olarak kullanan Komiser Ahmet’in canla başla didindiği çözülme hikâyesine dönüşüyor.
‘Doktor Kenan kim tarafından öldürüldü’ sorusunun peşine takılan Komiser Ahmet, Dr. Nalân ve gazeteci Perihan’la işbirliği yapıp olayın üstüne giderken, senaryoya konulan kadın-erkek ilişkilerine dair cesur söylemler, Nazi tarihi üstüne bir TV programı ve kafa karışıklığıyla yaşanan mizahi durumlar hem cinayet çözümüne yardımcı olur hem de içeriğe renk katar.

 
ANALİZİN FAZLASI AKIŞA ZARAR

‘Rasyonel İnsanın Felsefesi’ isimli kitabın yazarı olan Sabahattin Sakman tarafından kaleme alınıp yönetilen filmin konusu, benzeri yabancı yapımlarda görülmüş olsa da bu tip analizlere pek girmeyen sinemamız için bir deneyim tadında…

Aşkın akılla birlikte güzel yaşanabileceği gerçeğinin altını çizen, çocukluk travmalarının yetişkinlikte sebep olabileceği olumsuzlukları irdeleyen ve zihinsel rahatsızlıklara sahip insanlara karşı toplumun nasıl davranması gerektiğini sorgulayan içerik yapısıyla bu deneyimi sinema filmi olmanın ötesine taşıyan ‘Bir Don Juan Öldürmek’, Devlet Tiyatrosu kökenli oyuncularıyla elini güçlendirmiş durumda.

Ancak Rus klasiklerindeki gibi felsefi ve psikoloji yönü ağır basarak sürekli analize yönelik roman benzeri bir tablo ortaya koyan yapımda, kişilik bozuklukları ya da kadın kimliğinin çeşitli saptamalarla didiklenmesi gibi detaylara yoğunlaşılırken gereksiz uzatmalarla seyir keyfini kıran bir süreç de ortaya çıkartılmış.

Bu olumsuzluğu bir ölçüde ‘ilk’ olmaya bağlasak bile asıl sorun, filmi izlerken kendini psikiyatri seansında hissetmesi kuvvetle muhtemel seyircinin, sinema dilinin süslerinden yoksun bırakılarak yaratılan bu akıştan memnun olmayacağı gerçeğiyle kendini göstermekte. Kısacası, yerli sinema seyircisi için ‘analizin fazlası, akışa ve dahi akla zarar’!

 
SÜLEYMAN ATANISEV FAKTÖRÜ

Cinayetin, kadın-erkek veya eğitimli-eğitimsiz ayırt etmeden herkes tarafından gerçekleştirilebilecek bir olgu olduğunu açığa çıkartarak finale giden ‘Bir Don Juan Öldürmek’te en parlak ayrıntı, Komiser Ahmet’i seyirciye hissettiren Süleyman Atanısev’in oyunculuğu.

‘O Hayat Benim’ dizisiyle ekran yolculuğunu sürdüren Süleyman Atanısev, ‘Bir Don Juan Öldürmek’ filmiyle beyazperdede çok güzel bir iş çıkartmış.

Tiyatro başarısını 2013’te hem Afife Jale hem de Sadri Alışık Ödüllerine layık görülerek ispatlayan Atanısev, dizidekinden çok farklı bir karakterle kendini izlettirmekte.

‘O Hayat Benim’de hırslı karısının gölgesinde kalıp bir anlamda oyuncak olan ezik koca-çaresiz baba kimliğini başarıyla canlandıran Süleyman Atanısev’in dizideki bu öfke uyandıran silikliğine öyle alışmışız ki ‘Bir Don Juan Öldürmek’teki çözümleyici cevvalliği, ortaya çıkarttığı ipuçlarını birleştirme şovu bir başka etkileyicilik yaratıyor.

Anlayacağınız, her durumu akıl süzgecinden geçiren, sakin ve nüktedan kimliğe sahip Komiser Ahmet duruşu, farklı unsurları bir araya getirmeye çalışırken durağanlaşan filme büyük katkı sağlamış!

Sonuçta; Çağımızda erkekler için en kolay kadın bulma yolunun internet olduğunun altını çizen ve aşk-seks konularındaki kimi yorumlarıyla kadınların erkeklerden daha fettan olduğunu hissettiren ‘Bir Don Juan Öldürmek’ filmi, efektlerle bezeli aksiyona ihtiyaç duymayanlara ve ‘Ben, uzun psikolojik analizlerle gelişen cinayet bulmacalarını severim’ diyenlere bu alanda yerli deneyimini yaşatacaktır.

 
Anibal GÜLEROĞLU

www.sinematur.com