19 Kasım 2025 Çarşamba

GENÇLERİN HAYAL GÜCÜ STOP-MOTION İLE HAYAT BULDU

SİSTEME, ÇOCUKLA BAŞKALDIRAN ‘SIR’…

12 Eylül 2012 Çarşamba 16:00
SİSTEME, ÇOCUKLA BAŞKALDIRAN ‘SIR’…
Çocuk kavramı, fazlasıyla geniş bir etki gücüne sahip olduğu için her alanda rahatlıkla kullanıma müsait. Korku, aile, istismar ve daha pek çok ana tema içinde çocuk motifini başköşeye oturtmayı bilen sinema da bunlardan biri. Korku-gerilimi, çocuk karakterlere odaklanıp işleyen Fransız yönetmen Pascal Laugier, ilk kez boşaltılmış bir yetimhanedeki dramı gerilimleştiren 2004 yapımı ‘Saint Ange’ ile eğildiği ‘çocuk’ kavramını, 1971’de Fransa’da kaçırılan 14 yaşındaki bir kızın hikâyesinden geliştirdiği 2008 ürünü Martyrs’te kan tutkusu, işkence ve gizli teşkilatların inanç karmaşasıyla bütünleştirmişti. Bu türdeki çalışmalarını Hollywood’a taşıyarak sürdüren Laugier’in dört yıl aradan sonra gelen yeni filmi ‘The Tall Man/Sır’ da aynı yolun yolcusu. Cold Rock Kasabası, üstüne yerleştiği madenin kapatılmasının ardından büyük bir terk edilmişlik içindedir. Altı yıldır ölü halde bulunan Cold Rock’ta en büyük sorun hiç iz bırakmadan kaybolan küçük çocuklardır. Kasabalılar tarafından efsaneleştirilmiş ‘Uzun Adam’a bağlanan bu kayıplardan hemşire Julia da nasiplenir. Bir gece oğlu David’in Uzun Adam tarafından kaçırıldığını gören Julia’nın başlattığı takip öykünün yepyeni bir platforma taşınmasına sebep olacaktır. Açılış sahnesindeki polisiye havadan 36 saat öncesine giderek başlangıcını yapan ‘Sır’, Laugier’in kendi türünden vazgeçmeyeceğini gösteren bir yapım. İnsan olgusuna ağırlık veren Avrupa Sineması tarzını Hollywood’a taşıyan yönetmen, burada da iki parçadan oluşmuş izlenimi veren kombine bir film üretmiş. Tıpkı ‘Martyrs’teki gibi istatistiklere dayalı çarpıcı bir giriş sonrası psikolojik gerilime yönelen bir akış, sonuca ulaşıldı sanılan noktada yeni bir başlangıçla farklı yönde gelişim ve içeriğine göre hafif kalan ucu açık bir final! İlk bölümde gerilimi belli bir düzlükte tutan yönetmen, yarattığı merakı tatmin edecekmiş gibi bir izlenim uyandırıp yine orta yerde çark ediyor. Finale doğru merakı tırmandırmaya çalışan yönetmen, kısa süreliğine gerçeği sorgulatmayı başarsa da ne yazıktır ki algılaması güçlü izleyiciler için öyle büyük bir sürpriz yaratamıyor. Bu düz yansımada basite indirgenen ‘Sır’, çocuk kaçırmaların ardındaki sırrı çözmeye uğraşırken bir yandan da sistemin çocukları yozlaştıran yönlerine ayna tutmaya çalışıyor. Kasabalıların sefil yaşamı, birlikte olduğu adamın adiliklerini gülerek karşılayan, kızını hamile bırakmasına aldırmayan kadın karakterle sergilenmeye çalışılan ahlaki çöküş… Bu ortamdaki çocukların çaresiz başıboşluğu… İstenmeyen doğumların aile içinde halledilme alışkanlığı… Ve yetkililerin olaylara müdahale etmesinin maddiyata bağlı olduğunu yansıtan ‘Kasaba zengin olsa ülke seferber olurdu’ söylemi… Şeytanla özdeşleştirilen sistemin aksaklıklarını sergileyen bu saptamalara karşı gösterilen çözüm ise insanları Tanrı yoluna çağıran radyo programındaki konuşmanın içinde saklı. Yönetmenin gizli tarikatlarla sistemin aksaklıklarını giderme ve insanları hizaya sokma takıntısını ‘Martyrs’tin aksine gayet kansız ve şiddetsiz bir sunumla aktaran ‘Sır’, bu bakımdan onun kadar çarpıcı ya da kimilerine göre itici değil. Jessica Biel’in tatminkâr olmayan oyunculuğuyla yer aldığı ‘Sır’da, derinliği olmayan bir gizemli tarikat yaratan Laugier, bir önceki yapımındaki şeytanilik ve işkenceden uzaklaşıp çocukları kaçıran Gulyabani benzeri bir karakter kullanarak kafaları karıştırmayı tercih etmiş. TV’nin büyük şirketlerin şeytani icadı olarak sunulduğu, çocuklara çizgi film izlettirmenin dahi sakıncalı olduğu görüşünü dikte eden, brokoli seven çocuk imajıyla fast food alışkanlığına cephe alan ‘Sır’, Fransız Yeni Ekstremist akımından sayılan yönetmen Laugier’in sistemi düzeltmeye yönelik farklı bir bakış açısı! Sisteme bu yolla başkaldırmanın ne derece yerinde olduğu sorusunu düşündüren temanın, iyiliğe mi yoksa kötülüğe mi işaret ettiği yoruma açık. Çocuk-ebeveyn ilişkisi üstüne kurulan bu psikolojik gerilim, kanlı korku arayanları tatmin etmeyebilir. Ancak dönüşümlü konusu ve bir noktaya kadar ‘Acaba mı’ dedirten kurgusuyla izleyiciyi kavradığını da belirtelim.       Anibal GÜLEROĞLU gulernibal@yahoo.com www.twitter.com/guleranibal

Bu habere yorum yapan ilk siz olun!

  • Ad Soyad:

  • Yorum:

  •  

    @name x

  • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
    EN ÇOK OKUNANLAR
    BUGÜN
    BU HAFTA
    BU AY
    EN ÇOK YORUMLANANLAR
    BUGÜN
    BU HAFTA
    BU AY
    SAYFALAR
    e-gazete
    • Sinematur - 05 Ocak 2015 Manşeti
    KARİKATÜR
    ARŞİV