Farklı olandan, kendine benzemeyenlerden ürküp çekinmek, sıradanlığı ‘güven verici’ bulma mantığındaki insanların tarih boyunca sergilediği davranışlardan… Özellikle de yetişkinlik çağında! Çocukluğunda farklılıklardan çekinmeyen, merak eden ve hatta farklılıklarla karşılaştıkça mutluluk hisseden insanlar yaşları ilerledikçe farklılıklardan ürküyor-korkuyor hatta anlamaya çalışmadan nefretle yaklaşıp yok etmeye çalışıyor. Ne acı!

Oysa dünyayı güzelleştiren şeylerin başında farklılıkların geldiği bir gerçek… Dahası toplumları oluşturan bireylerin tek kalıptan çıkmışçasına aynı yapıda ve düşüncede olmasını beklemek ne derece mantıklı? Kuşkusuz bu noktada bilinç ve sevgi olgularının önemi çıkıyor ortaya. Çoğunluktan farklı olanı, görünüşüyle veya yaşam tarzıyla değişiklik göstereni benimseme bilinci, yaratılanı sevme öğretisiyle birleşince farklılıklardan korkma, onları canavar gibi görme zihniyetinin kendiliğinden yok olacağı muhakkak. Kuşkusuz farklılıkların da gerçek anlamda zarar verici mahiyette olmaması şart!

Hal böyleyken büyüdükçe masumiyet duygusunu yitirip farklılıkları tehlike olarak gören ve içlerindeki korkuyu daha sert şekilde dışa vurmaktan çekinmeyen, kitlesel motivasyonla acımasızlaşan insanların algısını değiştirmede… Dışlayıcılığı ortadan kaldıran bilinci ve sevgiyi geliştirmede kurgulara büyük rol düştüğünü söyleyebiliriz.

Nitekim vizyonda yerini alan ve içerik diliyle farklılığı normalleştirme becerisi sergileyen ‘Addams Ailesi/The Addams Family’ filmini bu hususta güzel bir örnek olarak görebiliriz.
 
ADDAMS AİLESİ ‘SÜRÜ’ PSİKOLOJİSİNE KARŞI!


Karikatürist Charles Addams tarafından 1938’de The New Yorker Gazetesi için çizilerek hayat bulan ‘Addams Ailesi’, 1968’de diziye dönüştürülerek ABD televizyonlarında yerini almanın ardından efsaneleşti adeta. 1991’de sinema filmi yapılan ve 1993’te ‘Addams Family Values’ isimli filmle devamı getirilen bu efsane ailenin maceraları günümüzde animasyon filmiyle beyazperdede boy gösterirken, sinemanın en uzun soluklu fantastik ailesinin mesajcı yönü de bir kez daha çıktı ortaya.

Karikatürist Charles Addams’ın tüm korku unsurlarını ustaca yedirerek görünmez kıldığı ‘Addams Ailesi’nin genel yapısına kısaca değinerek filmin içerik değerlendirmesine geçecek olursak…


Karikatüristin kendi soyadını verdiği aileyi irdelerken ilk etapta gözümüze çarpan özellik, kötülük ve korku kavramlarının ikilemi… Zira Addams karakterleri, farklılıkları sıradanlaştırırken aynı zamanda gerçek yaşamın yozluklarına ve aksaklıklarına da göndermeler yapıp hayal dünyasının gerilimini, yaşamınkiyle harmanlayarak ‘Sıradan insanlar mı, yoksa canavarlar mı? Hangisi daha ürkütücü, zararlı ve kötücül’ sorgusunu akıllara düşürme özelliğinde!

Karikatürden sinemasal kurguya dönüşen ‘Addam Ailesi’nin bir diğer genel özelliği, her yaşa hitap edebilme becerisi. Yani karakterlerin etkileyici biçimde ötelenen yaratık halleri o denli doğal biçimde yansıtılıyor ki, yetişkinler kadar çocuklar da hiç ürküntü hissetmeden bu ailenin maceralarına ilgi duyabiliyor.

Dolayısıyla bu özellikleriyle canavar ve farklılıklar üstünden yaratılan korku olgularına, rutini kıran bir pencere açan ve ürkütücü farklılık arayanlar için adeta ‘Dışarıyı bırakın, kendi içinize bakın’ diyen ‘Addams’ların her devrin ve her kuşağın favorisi olmayı sürdüreceğini söyleyebiliriz. Şimdi bu saptamaların ardından gelelim 2019 model ‘Addams Ailesi’ne…


Kendilerini uzunca bir süre özleten ‘Addams Ailesi’nin macerası, gördükleri karşısında ürküp kaçışan-pencerelerini kapatıp evlerine çekilen kasaba halkının Morticia ile Gomez’in aile kurma yolundaki ilk adımlarını yani evlilik törenlerini basmalarıyla açılışını yapıyor. Kasabalarında canavar(!) görmek istememe gerekçesiyle silahlanıp, kendi hallerinde tören yapan Addams klanı fertlerine saldırarak asıl canavarın normal görünümlü insanlar olduğu gerçeğini vurgulayan kasabalıların yaşattığı bu kargaşanın ardından Morticia, Gomez ve Şey(Thing) rahatsız edilmeyecekleri yuva arayışına girişiyorlar. Aklı başında kimsenin gitmek istemeyeceği yer olarak New Jersey eyaletini seçen kahramanlarımızın kısmet ayağına geliyor. Akıl hastanesinden kaçan Lurch anında uşak yapılırken tepedeki Asylum da onlar için tam anlamıyla sığınak ve yuvaya dönüşüyor. Evin hırçın ruhunu sabah kahvesi ikram ederek sakinleştiren Morticia ile ona ölümüne âşık kocası Gomez, iğrenç ve korkunç yerde yuva kurup çocukları Wednesday ve Pugsley ile birlikte aile olurken sisler altındaki vadinin insansızlığından destek alıyorlar. Lakin aradan 13 yıl geçince emlak sektörü ve medya eliyle medeniyeti(!) kucaklar hale getirilen vadide işler değişiyor ve ‘Addams Ailesi’nin insanlarla imtihan öyküsü de başlıyor.


Öykünün devamını filme bırakıp gelelim bu içerikten yansıyan mesajlara…

Eski eserlerle dolu atmosferinin güzelliğini, duvarlardan sızmaya yeltenen kan damlalarıyla ve evin ruhunun misafir kovan sesiyle ürkütücü hale getirmeye çalışan ‘Tepedeki Ev’de yıllar boyu kendi haline yaşam süren ‘Addams Ailesi’nin farklılığı normalleştiren öyküsündeki baş mesaj, olayın insan kanadından gelmekte… ‘Büyük hayallere büyük reytinglerle ulaşılır’ diyen mahalle müdahalecisi Margaux, bu noktada öne çıkan karakter konumunda.

Televizyon şovlarının arka planındaki yönlendirici ve tek tipleştirici zihniyeti, evleri yenileyen televizyon şovu üstünden yansıtan Margaux, sansasyonel bir sezon finali ararken Addams Ailesi’nin evini keşfettikten sonra insan acımasızlığı iyiden iyiye gösteriyor yüzünü. Asimilasyon projesiyle planlı topluluklar yaratmaya odaklananların medya yüzü sıfatında karşımıza gelen televizyoncu Margaux, doğanın dört bir yanını binalarla dolduranların bir yandan çıkar elde ederken bir yandan da insanları kalıplaşmış ve tekdüze yaşama mahkûm ederek yönetme hedefini sergiliyor bize.


Bu dayatılmış sıradanlığı yıkma potansiyelindeki Addams Ailesi’ni farklılık olarak görüp projelendirilmiş insan formlarına örneklik açısından tehlikeli bulan Margaux’nun davranışlarından çıkan bir diğer mesaj, günümüz insanının sosyal medya paylaşımlarıyla nasıl kolayca provoke edilebileceği ve bu yolla farklılıkları canavar olarak gösterip yok edilmesi gereken hedef haline getirilebileceği gerçeği!

Tek tip yaşama özendirilen insanların sinsice yürütülen algı operasyonları sayesinde ‘Sosyal medyada böyle bir haber varsa ve paylaşılıyorsa gerçektir’ mantığıyla hiç sorgulamadan kabullenmeye müsait hale getirildiğini de vurgulayan ‘Addams Ailesi’nin içeriğinden yapılacak bir başka çıkarım, toplu konutların taşıdığı ‘gözetlenme’ riskine dair! Binaların inşa sürecinde rahatlıkla gizli kameralar yerleştirilebileceği ve tek merkezden en mahrem anların bile gözetlenebileceği hatırlatılıyor seyirciye.


En ücra yerlerdeki yapay kentleşmelerin renkli televizyon programlarının aldatıcılığı aracılığıyla pazarlanma taktiğini de yansıtan içeriğin insan kanadından alabileceğimiz bir diğer mesaj, kalıplaşmış yetişkinlerin çocuklarını da kalıplaşmış bireylere dönüştürme merakı içinde oldukları… Ki, okul ortamı ve davranış dayatması bu noktada önemli araçlar!

Filmin Addams kanadına baktığımızdaysa… Burada da yetişkinlerin çocuklarını olduklarının ötesinde görme ve yeteneklerinin dışındaki yarışmacılığa zorlama merakı çarpıyor gözümüze. Nasıl ki, yetişkinliğe geçiş töreni olan Mazurka’da ailesini küçük düşürmeme sorumluluğunun baskısını hisseden Pugsley ile babası Gomez arasında yaşananların yanı sıra kendine insan arkadaş edinen Wednesday ile annesi Morticia’nın takışması bu merakı örneklemekte.


SONUÇTA;
Başkalarının algı operasyonuna alet olmadan kendi düşünce ve değerlendirmeleriyle farklılıklara yaklaşanların, karşılarındakinin barındırdığı güzellikleri ve iyilikleri görebileceği gerçeği üstünden yol alan ‘Addams Ailesi’, bilinç ve sevgi sayesinde el ele verilerek tüm farklılıkların aşılabileceğini, grup psikolojisinin yıkıcılığının ötelenebileceğini kara mizah anlayışıyla ortaya koyan bir yapım. Kırmızı balon imgesiyle ‘O/It’ filminin ruh emiciliğine gönderme yapması da cabası.


Modern yaşam dayatmalarıyla sürü psikolojisine karşı savaş açar nitelikteki ‘Addams Ailesi’nin çocuklara da farklılıklardan kaçmamak gerektiğini gösterdiğini ve korkudan ziyade mesajcı bir eğlencelik üretme özelliğinde olduğunu hatırlatarak koyalım noktayı.

Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal