Az önce okuduğuma göre AKP iktidarınca hazırlanan ancak Aralık 2012’den beri bekletilen yeni Türk Petrol Kanunu Tasarısı TBMM Genel Kurulu’na gönderilmiş. Gerçekte 21.12.2012 günü Başbakanlıktan TBMM Başkanlığı'na yazılan Türk Petrol kanunu Tasarısı' bugün ilgili Komisyon tarafından üzerinde gerekli değişiklikler yapılarak TÜRKİYE PETROL KANUNU TASARISI adı ile TBMM Genel Kuruluna gönderilmiş bulunuyor.
Tasarıya göre ülkemizdeki bütün toprak alanları ile maden alanları gibi ‘petrol alanları’ da Yabancı Sermaye’ye açılıyor. Yapılan ilk açıklamalara göre yeni tasarının ‘milli menfaatleri yok saydığı ve petrol alanlarının özel sektöre terk edildiği’ öne sürülüyor.
Türk Petrol Kanunu Tasarısına ilgili meslek odalarından Jeoloji, Jeofizik, Petrol ve Petrol Jeologları Odası ile Petrol-İş Sendikası itiraz etmiş. Basın açıklamasında, ‘Tasarıyla milli menfaatlerin göz ardı edildiği vurgulandı. Açıklamada ayrıca yeni tasarı ile Türkiye Petrollerinin özelleştirilmesinin önü açılıyor’ tespitine yer verilmiş.
Tasarıya göre ‘kara ve deniz bölgeleri’ içerisinde yer alan doğal gaz ve petrol arama işlerinde yerli şirketler gibi Yabancı Sermaye de etkin rol oynayabilecek. 19.04 1926 gün ve 815 sayılı Kanunun bir maddesine ekleme yapılarak ve 07.03.1954 gün ve 6326 sayılı Petrol Kanunu yürürlükten kaldırılarak 1964 tarihli Damga Vergisi Kanunu ile 18.04.2001 gün ve 4646 sayılı Doğal Gaz Piyasası Kanunun ile 2002 tarihli Özel Tüketim Vergisi Kanununda yeni eklemeler ve düzenlemeler yapılarak hazırlanan yasa taslağı önümüzdeki günlerde çok ses getireceğe benziyor.
TBMM’ne yollanan tasarıya göre, ‘19.04 1926 gün ve 815 sayılı Türkiye Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Kara Suları Dâhilinde İcrayı Sanat ve Ticaret Hakkında Kanunun:
a) 3. Maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir:
‘Ancak, petrol hakkı sahibi yabancılar da Türk karasuları dâhilinde petrol arama ve üretim faaliyetlerini icra edebilirler.
b) 4. Maddesinin birinci fıkrasına ‘ecnebi tahlisiye gemilerinin’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘ve petrol arama ve üretim faaliyetlerinde kullanılan deniz vasıtalarının’ ibaresi eklenmiştir.’
Anlaşıldığına göre eski yasalar Yabancı Sermayenin istediği işleri görmesi için baştan sona güncelleniyor.
Üç kıtaya egemen Roma İmparatorluğunun izindeki Batı özellikle Haçlı Seferleri sırasında uyguladığı gibi yine parçala ve yönet (divide et impera) siyaseti ile ülkemizdeki en stratejik alanlardan doğal gaz ve petrol arama işleri için gerekli kolaylıkları ve muafiyetleri elde ederek kazanmaya devam edecektir.
Söz konusu yasa tasarısının gerekçesindeki çok dayanaklı (!) arama, depolama, pazarlama, müzayede ve üretim işlerini kolaylaştırıcı (!) ve 'yatırım indirimi ve vergi muafiyeti getirilmesi' (!) gibi genel yaklaşımlara göre, ‘Ülkemizde bugüne kadar (5040) adet ruhsat başvurusu yapılmış, bunlardan (3190) adedi, başka bir ifade ile %63’ü yerli yabancı şirket tarafından çalışılmıştır. Bu şirketlerin %77’sini yabancı yatırımcılar %33’ünü ise yerli yatırımcılar oluşturmuştur. 2011 yılı sonu itibarıyla verilen ruhsatların yaklaşık %30’unda (1700) adet arama kuyusu açılarak petrol ve doğal gaz aranmıştır. Bunun sonucunda (118) adet ham petrol, (51) adet doğal gaz olmak üzere (169) adet üretim sahası keşfedilmiştir. Arama kuyularındaki keşif isabet oranı %10 olup, yatırımcılar açısından ülkemiz riski yüksek ülkeler sınıfında değerlendirilmektedir… 6326 sayılı Petrol Kanunu kapsamında elde edilen sonuçlar ve tecrübeler; dünyadaki benzerlerine uygun olacak şekilde, yerli ve yabancı sermayenin petrol arama ve üretim faaliyetlerine daha fazla katılımını sağlamak için… günün koşullarına ve objektif kriterlere göre düzenleyen yeni bir kanun yapılması gereği ortaya çıkmıştır’ açıklamaları da yer almaktadır.
Oysa bütün toplumlar gibi Türk toplumu için, özellikle en pahalı tüketim maddelerimiz olmaları bakımından doğal gaz ve petrol çok önemli. Kaldı ki bugüne kadar siyasi içerikleri ile arama teknolojilerini üretememek bakımından da bu alandaki başarısızlıklar saymakla bitmez. Ülkemizin ekonomisi ve güvenliği açısından da önemli olan bu ürünlerin, çok yönlü 'stratejik ürünler' olarak adlandırıldığını bilmeyenimiz yoktur. Bu bağlamda yerli şirketler ile devletin güç birliği yolu ile bu alanlarda yoğun çalışmaları yerine, mali yönden çok güçlü Yabancı Sermaye için gerekli bütün kolaylıkların sağlanmaya çaışılması akıl alacak bir iş değildir bence. Başta ABD, Çin, Rusya, Almanya, Hindistan ile Fransa gibi ülkeler olmak üzere sanırım hiç bir ülke ne kömür ne çelik ne petrol ne de doğal gaz için Yabancı Sermaye için bu kadar esnek imkanlar sağlamamıştır. Gelinen bu aşamda 'çağ atladığı' ve 'dünyanın en güçlü 17. ekonomisi' olmak gibi övünçleri bulunan bir ülke neden böyle bir 'teslimiyet' içerine düşebilir inanın, anlamakta zorlanıyorum.
Bana göre önce Kapitülasyonlar sonra ise 1838 İngiltere-Osmanlı Ticaret Anlaşması ile diğer gizli ya da açık ikili anlaşmalar ile usul usul parçalanan Yarı Sömürge Hasta Adam Osmanlı Devleti'nden sonra Türkiye ne yazık ki Küresel Liberal Kapitalist Muhafazakâr Demokrasi nitelikli AKP İktidarı ile yeniden Küresel Yarı Sömürge Türkiye olarak finans kuruluşları ile iletişim yanında stratejik yer altı kaynakları bakımından da Küresel Sermaye'ye teslim olmak yolunda bir kaç basamak daha öne çıkmıştır.
Atalarımızın dediği gibi bazı gerçekleri görebilmek ve anlayabilmek için bence de 'her işte bir hayır vardır!'
Ömer Faruk YILMAZ
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir, teşekkür ederiz.
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!