Girişimcilik ile ilgili birçok seminer, konferans ve eğitim programı yaptık. Bu vesile ile Türkiye’de girişimciliğin soruları nelerdir, Çözüm önerileri nelerdir, neler yapılabilir gibi birçok durumu yerinde görme fırsatı oldu.

Sahada edindiğimiz bu deneyimleri ve akademik birikimlerimiz ile bundan sonra ekran başınızdayız. Dünya Gazetesi’nin yayın organı olan Dünya Ekonomi TV’de Girişimcinin Nabzı programıyla, girişimcilik destekleri, girişimciliğin sorunları, çözüm önerilerini  ele alıyoruz.

Şimdiye kadar ki programlarımız da; CeBIT Eurasia Direktörü Murat Özer- İstanbul Melek Yatırım Merkezi Kurcu Ortağı Gülsüm Çıracı Keiretsu Forum (Melek Yatırım Ağı) Genel Müdürü Aslı Işınak Gözören-Kent Planlamacısı/ Yüksek Mimar Burak Kaan Yılmazsoy, İsviçre Ticaret Odası Başkanı Doğan Taşkent- Akademisyen Dr. Efe Dünar, Avea Genel Müdür Yrd. Coşkun Şahin, Hazine Müsteşar Yrd. Ali Arslan, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Eski Başkanı Ali Müfit Gürtuna, Uluslar arası Sivil Toplum Konseyi Başkanı Servet Engin, Mali Müşavir- Eğitimci Yazar Nevzat Erdağ gibi birçok konukla, E- Ticareten yerel yönetimlerde girişimciliğe, melek yatırımcılığa kadar birçok konuyu ele aldık.  

Önümüzdeki haftalarda girişimcilik ile ilgili değişik konu ve konuklarla ekran başında olacağız.
Türkiye’deki girişimcilik kültürünün gelişmesi ve büyümesi için bu tür programların faydalı olduğuna inanmaktayım. Özellikle Türkiye’deki işletmelerin iflas nedeninin önemli bir kısmının bilinçsizlikten kapandığını görünce bu tür çalışmaların daha da arttırılması gerektiği kanaatindeyim.

NASIL BİR TASARIM?

Son iki haftada 3 farklı üniversite de konferanslar verdim. Ve öğrencilerle bir araya geldim. Genel edindiğim hava şu ki; öğrencilerin büyük bir güven sorunu var. Daha büyük bir problem var ki, o da ne yapacaklarını bilmemeleri ve mezun olduklarını da onları çok iyi bir hayatın bekliyor olacağı kanaati. Ama maalesef ki, öyle bir Dünya yok. Okul süresince gözü hiç bir şeyi görmeyen o öğrencilerin mezun olduktan sonra sudan çıkmış balık gibi olduklarını maalesef ki görüyoruz.  Bir ülkenin geleceğini görmek için müneccim olmaya gerek yok. Bir ülkenin geleceği o ülkenin yetişmiş ya da yetişememiş gençliğidir. Hep bahsederiz ya, Avrupa Avrupa diye, bence sihir Avrupa cümlesinde değil. Yetişmiş, kendini ifade edebilen ve ne istediğini, ne istemediğini bilen, aydın, girişimci ruhlu gençlerindedir.

Almanya İkinci Dünya harbinden sonra küllerinden yeniden doğduysa bunu girişimci ruhlu gençliğine borçludur. Avrupa bugün Dünyanın en kalkınmış ve refah seviyesi yüksek kıtasıysa bunu Rönesans hareketlerine, reform hareketlerine ve tabii ki sanayi devrimine borçludur. 

Bir düşünelim sizce Avrupa bu kadar acılar derin buhranlar ve savaşlar yaşamasına rağmen kısa zamanda toparlandı da, biz ortalama yüz yıldır büyük bir savaşa girmememize ve açlık- kıtlık yaşamamamıza rağmen hala yerimizde neden sayıyoruz? Ve neden söylemlerimiz hep yapay şeyler üzerinden ilerliyor?

Aslında sorulması gereken önemli bir soru var; Dünya, bilgisayar ve internetle ikinci sanayi devrimini yaşarken, yeni ekonomik güçler baş gösterirken, ekonomi farklı alanlara doğru evrilirken, biz nerede olacağız? Ve daha da önemlisi, Geçmişin ağırlıklarını üstümüzde taşımaya devam mı edeceğiz. Yoksa yeni bir düşünce tasarımıyla mı yola devam edeceğiz?
 

Remzi DURMUŞ