Hayri Kozakçıoğlu da Hakk'ın rahmetine kavuşmuş.
Nur içinde yatsın...    
Kederli ailesine, yakınlarına, sevenlerine sabır dilerim.

Hayri Kozakçıoğlu dönemin iktidar partisi ANAP’ın en seçkin yöneticilerindendi.
Her yönetici gibi o da yaşadığı yıllardaki 'göreve uygun adam'  olmasının yanında bir vali olarak yönetimin atardamarı sayılırdı.

Kendisi ile ilk olarak görevim gereğince 1983'te Adana'da eski valilik binasında tanışmıştım.
Kesinlikle işini bilen, mavi gözlü, keskin bakışlı, gerektiğinde esip gürleyen bir kişiliği vardı.
1990'da ise Diyarbakır'daki Olağan Üstü Hal Valiliği makamında kendisinin isteği üzerine gittiğimde bir süre sohbet etmiştik.
İstanbul Valisi olduğunda da Diyarbakırlı iş adamların düzenlediği bir toplantıda yeniden karşılaşmıştık.
Hayri Kozakçıoğlu tanıştıktan sonra kendisi ile yeniden karşılaşmayı istediğim sayılı kişilerden biri idi.

Görevine düşkün, konuşkan, bilgili, açık sözlü, cesur, toplumcu ve karşısındakini dinlemesini bilen bir yönetici idi.
Kitleleri peşinden sürekleyebilecek yapıda, gösterişli, kendisine güvenen ve bilgili bir kişi idi.
Sanırım onun bu özelliğinden dolayı içinde bulunduğu çevreden bazı kıskanç kişiler onu ötelemiştir. Onun hakkında çıkartılan 'para dedikoduları' da bu kapsamda düşünülemez mi?

Her ölüm gibi Hayri Kozakçıoğlu da vakitsiz bir biçimde aramızdan ayrılmış bulunuyor.
Umarım hayatını ve anılarını yazmıştır.
Bana göre onun gibi değişik görevlerde bulunmuş ve Milletvekilli de yapmış olan kişilerden öğreneceğimiz çok şey vardır.
Özellikle Hayri Kozakçıoğlu‘nun görevi sırasında yaşadıkları bilinmez ise bazı konular da karanlıkta kalacaktır.

Bence kaymakamlar ile valiler topluma en yakın yerlerde bulunan kişiler olmaları bakımından çok önemlidir.
Yasalar ile yönetmelikler yanında onların başlarından geçenler bilinmez ise toplumdaki değişimin nerelerde zorlandığını bilemeyiz.
Kamu yönetimi okulları ile İçişleri Bakanlığı kaymakamlar ile valilerden bu konuda raporlar istemek yerine anılarını yazmayı da şart koşmalıdır.
Türkiye ikide bir ortaya çıkarak konuşmayan önemli bir yöneticisini ve siyaset adamını yitirmiştir.
Onun bu bir anlık ölümü günden güne daha çok tartışılacaktır.

Bazı yorumcuların yazdığı gibi Hayri Kozakçıoğlu sıkıntısı ne olur ise olsun kendisine kıyacak bir kişi değildi.
Bu acı olaya kendisi ile tanışıklığımızdan dolayı böyle duygusal yaklaşıyor olabilsem de bu konunun çok iyi araştırılması gerekir.
Onun bu ani ölümü, son yıllardaki subay, polis, iş adamı nitelikli kişilerin intiharı gibi Türkiye’deki son gelişmelerden de ayrı düşünülemez.

Hayri Kozakçıoğlu bugüne kadar geçim sıkıntısı çekmediği, her hangi bir suçlanması, cezası ya da yargılanması gibi bir sorunu da olmadığına göre neden kendi canına kıyabilir ki?

Peki bir de şöyle düşünelim: Hayri Kozakçıoğlu şöyle ya da böyle bir nedenle karanlık ellerden birilerince susturulmuş olamaz mı?

Kişilerin canlarına kıyma özgürlüğü var olsa da bazı üst düzey görevlilerin son yıllardaki kuşkulu cana kıyma eylemleri, bir salgından ya da kişilikleri ile ilgili bir zorunluluktan çok, değişik amaçlı suikastların birer yansıması olarak görülemez mi?

Merhum Hayri Kozakçıoğlu eğer yazıyor idiyse, üstlendiği görevleri sırasında başından geçenleri anlattığı anılarına bu kuşkulu ölümü sırasında el konulmuş olmasın?

Sevgili Hayri Kozakçıoğlu nur içinde yat…


Ömer Faruk YILMAZ