‘Sinema; duygular, düşler ve içgüdü dünyalarını anlatmak için en iyi araçtır’
demiş senarist-yönetmen Luis Bunuel. İspanyol sinema insanının görüşüne katılmamak mümkün değil. Gerçekten de sinema söylenemeyenleri söylemek, hayalleri gerçeğe çevirmek için önemli bir yol. Dahası insanlarda gizli gizli yürütülen projelere, toplumları şekillendirme formüllerine karşı alışkanlık yaratmak; kültür, ideoloji gibi konularda algı yaratmak için de en pratik ve dünya çapında yaygın bir araç.

Nitekim robotların hâkimiyetindeki bir gelecek, uzayda kurulan koloniler gibi bilimkurgu yapımlarıyla ya da ‘İkizler Projesi/Gemini Man’, ‘Upgrade’ gibi insan bedenini olağanüstü biçimde güçlendirerek korkunç silaha döndürme projeleriyle içinde bulunduğumuz normal yaşamdan farklı bir noktaya odaklanan, dünyanın sonuyla ilgili varsayımlara dalan kurgu dünyasının, bu yolla bolca rağbet görmenin ötesinde, geleceğin olası gelişmelerine ve yaşam tarzlarına yönelik prototipler sunarak insanlığı henüz gün yüzüne çıkartılmamış projelere alıştırma görevini üstlendiğini düşünmüşümdür her daim.

Keza günümüzdeki virüs belasıyla uyumlu en popüler örnek olan ‘Salgın/Contagion’ misali yapımlar veya dünya nüfusunu azaltma projelerini dillendiren filmleri de ‘Fikri neyse zikri de odur’ mantığıyla üretilmiş işler olarak görürüm. Nasıl ki, yıllar öncesinin bilimkurgularında karşımıza çıkan ve o dönemde hayalden ibaret olan şeylerin çoğu teknolojik-bilimsel ilerlemeler sonucu gerçeğe dönüşmüş halde. Dahası bunlardan nicesinin topluma doğrudan yansıtılmadan, ‘gizli silah’ şeklinde varlık gösterme olasılığı da hayli yüksek. İlaveten kapalı kapılar ardında ya da yönetimler kademesinde bilim kurgu filmlerini aratmayacak deneyler yürütülmediğini yüzde yüz söyleyebilir miyiz? Hele de bazıları medyaya yansımışken!
Hal böyleyken farklı içerik örnekleriyle seyirciye sunulan filmlere sadece ‘kurgu’ gözüyle bakmasak yeridir. Bu noktada en taze örnek olarak da, Netflix yapımı olan ‘Proje/Project Power’ çıkıyor karşımıza!
Açıkçası ülkemizdeki izlenme oranı yüksek olan filmi izlerken aklıma gelen ilk şey ‘‘Proje Gücü’ gerçek olabilir mi?’’ sorusu oldu. Öyle ya, insanlar-devletler hep birbirlerini ezebilmek, başkalarından daha üstün olabilmek ve çarklarını döndürebilmek için dur durak bilmeyen bir ‘güçlü olma’ hırsının peşine takılmışlar nasılsa. Bu amaç uğruna fedakârlıktan, harcamadan da kaçınmıyorlardır. İllegal örgütlerin de bu hırs sarmalına katkıda bulunduğu, bunun için sıradan vatandaşların yasadışı amaçlara piyon yapıldığı da malum. O halde ‘Proje Gücü’ neden gerçek olmasın? En azından niyet ve deney aşamasında olabilir.

Neyse efendim… Şimdilik ‘‘Algıları alıştırma taktiği misali beyazperdeye salınan ‘Salgın’ filmiyle günümüz virüs salgını nasıl denkleşmişse elbet ileride ‘Proje’ filmini hatırlatacak gelişmeler yaşanabilir’’ diyerek tarihe notumuzu düşelim… Ve gelelim ‘Proje/Project Power’ filminin değerlendirmesine. Buyurunuz…
 
SAKLI GÜÇ ÖLÜMCÜL OLABİLİR!

Siyahî hareketin önemli önderlerinden olan ve gücü elinde tutanların ötekileri-zayıfları ezmesine karşı insan hakları savunuculuğuna girişen Malcolm X, ‘Gücümüzü hırlaşmak için değil, birleşmek için kullanmalıyız’ diyerek seslenmiş insanlara ama… Maalesef güçten anladıkları ‘Herkese, her şeye hükmetmek’ten ibaret olanlar ve güçlü olmayı zorbalıkla özdeşleştirenler bu seslenişi her daim kulak ardı etmiş.

İşte tam da bu noktada askeri lider olan Midillili Pittacus’un ‘Bir insanın özünü anlamak ister misiniz? O halde eline geniş kudret verin’ saptaması giriyor devreye… Ki bu söz, ‘Beş dakikalığına olağanüstü güçlere sahip olmak için neleri riske edersiniz’ sorusunu slogan yaparak yola çıkan ‘Proje/Project Power’ filmindeki hapla gelen değişimi de özetler nitelikte.
Şöyle ki; şimdiye dek hiç bilinmeyen bir güç hapının sokaklarda dağıtımını başlatma evresinden açılışını yapan film bizi New Orleans sokaklarına götürüyor. Buzdağının görünür yüzü olarak hapın dağıtımını sağlayan kişiyle ve torbacılarıyla tanışmanın ardından üç temel karakter çıkıyor ortaya… Hasta annesine destek için hiç kullanmadığı bu hapı satan okullu-Rap yapma heveslisi bir kız, Robin… Kimsenin ne olduğunu bilmediği, yasalarda da karşılığı olmayan bu hapı sokaklara salanların köküne inmek için mücadele veren bir polis, Frank… Ve kaçırılan kızını bulmak için sokağa dökülen ‘Binbaşı’ Art!
İçlerindeki, kendi karakterlerine has, saklı gücü beş dakikalığına açığa çıkartmak isterken bunun ölümcül olabileceğini bilmeyen insanlar, özellik arz eden hayvanlara has güçlerle özdeşleştirilen, hapları kullanıp soygun dâhil çeşitli marazlara sebep olurken bu üçlü de filmin ana macerasını ve dahi mesajını sunuyorlar izleyiciye.
Peki, aksiyon yönündeki görsellikle de dikkat çeken, konusunu kısaca özetlediğimiz ‘Proje/Project Power’ filminden ne tür çıkarımlar yapmak mümkün?

Senaryosu Mattson Tomlin’a ait olan, yönetmen koltuğunda Henry Joost, Ariel Schulman ikilisinin oturduğu… Başrollerinde Dominique Fishback, Jamie Foxx ve Joseph Gordon Levitt’in bulunduğu filmdeki en önemli mesaj, yönetimleri de yöneten güçlerin kafayı insan bedenini silaha çevirmeye ve sonsuz güce takmış oldukları gerçeği! Bunun için insan harcamaktan çekinilmeyeceği detayı çok net yansıtılmış.
Devlet okullarındaki eğitim sisteminin gençleri baskıladığına ve onların geleceğine pek bir katkıda bulunmadığına da kısaca değinen filmin ikinci olarak sözü, gençlere yönelik… Güçlü olmak, hayallere dalmak veya sorunlardan kurtulmak ya da sırf denemiş olmak için kendilerine yapılan hap-madde önerilerine kanmanın ölümcüllüğünü hatırlatan film, yanı sıra insanlara bilinmeyen maddeleri yuttukları takdirde kobaylığı peşinen kabul ettikleri gerçeğini de yansıtıyor.

Daha net ifadeyle, üste para ödenerek, türlü riskler alınarak temin edilen hapların bunları üreten gizli şirketlerce birer takip-gözlem aracı olarak kullanılabileceği varsayımını ortaya koyan senaryo, hapı yutanların, içlerindeki hayvani gücü ortaya çıkartırken, özünde dünyaya hükmetmek için yürütülen deneyin bir parçası haline geldiklerine de işaret ediyor. Nasıl yayıldığı bilinmeyen virüs ve etkisi test edilmemiş aşı konusu gerçek yaşamın orta yerinde dururken dikkate değer bir mesaj!
Filmde ayrıca güvenlik güçlerinin, makamları işgal edenlerin konu ‘Saklı güç’ olduğunda ipleri çok yukarılardaki araştırma şirketleri tarafından çekilen birer kuklaya dönüştükleri, o nedenle bunların vazifelerini yaparken tamamen bağımsız ve dürüst olamayacakları da ara mesaj olarak verilmekte.
Ve nihayetinde ortamlara saldığı kollarıyla insanları avlayan ve bilimde yenilikçi gelişim uğruna öncülerin fedakârlık yapması gerektiği mantığıyla beyinleri yıkayan ahtapotun karanlıkta saklanan gövdesini açığa çıkartmak için en iyi yolun ‘Özgür Basın’ ve ‘Sosyal Medya’ olduğu ayrıntısı da filmden yapabileceğimiz çıkarımlardan.
SONUÇTA; Sinema, virüs salgınından en çok darbe alan sektörlerden biri olurken bizim de vizyonda film izleme ve eleştirme olanağımız kısıtlandı. Bundan dolayı da yeni yapım hususunda Netflix öne çıktı. Hakiki manada normale ne zaman dönebileceğimizin bilinmezliğinde biz de bununla idare edip ‘Proje/Project Power’ misali, kurguyla gerçekleri sorgulatarak, değerlendirmeye layık gördüğümüzü paylaşacağız sizlerle.
Öneri bizden, takdir sizden.

Yazımızı noktalarken son söz filozof ve kültür eleştirmeni Slajov Zizek’ten gelsin… ‘Bugünün dünyasını anlamak için sinemaya ihtiyacımız var; yüz yüze gelmeye cesaret edemediğimiz ne varsa, anlamak için sinemaya bakmalıyız’!  

Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal