‘Korku’, insanların baskın duygularından biri. Dolayısıyla korku yaratan unsurların tedirginliğe, yaşamı ve özgürlükleri baskılamaya yol açma gücü de oldukça fazla. Lakin insanların tehditkar durumlara boyun eğip sinmektense korkunun ve korkutucu konuların üstüne giderek kendilerini boyunduruktan kurtarmaları gerektiği de bir gerçek. Zira korkunun bizi ele geçirmesine fırsat tanıdıkça ipin ucu iyice kaçacaktır. Nitekim ‘Hayat, korkunun bittiği yerde başlar’ demiş Osho.
 
Öte yandan insan doğasının baskın duygularının başında gelen ‘Korku’nun hayatı renklendirme unsuru olarak bolca kullanıldığını da unutmamak lazım. Nasıl ki, kurgu dünyasının en gözde temalarının başında yer alması bu hakikatin bir yansıması. Bu doğrultuda kurgu sektörünün ve bu hizmeti satın alanların korku düşkünlüğüne baktığımızda sayısız ünlü örnek çıkıyor karşımıza. Gördükleri ilgiden dolayı seriye dönüşen bu örneklerden biri de halihazırda serinin altıncı filmiyle beyazperdede olan ‘Çığlık/Scream’.
 
Korkunun alt türü olan ‘slasher’ meraklılarının favorilerinden birine dönüşen ‘Çığlık/Scream’ serisinin mazisine kısaca göz atacak olursak...
 
 
 
 
İlk kez 1996 yılında Kevin Williamson imzalı senaryosuyla Wes Craven yönetmenliğinde beyazperdede yerini alan ‘Çığlık/Scream’, kurgusal bir yer olan Woodsboro’da, kurbanlarını telefonla arayıp korku filmleri hakkında sorular soran maskeli katil Gosthface’in kanlı hikayesini, popüler isimlerin yer aldığı kadrosuyla güçlendirerek, korkuseverlerin beğenisine sunmuştu. Nitekim tüm zamanların en yüksek gişe hasılatını yapan slasher korku filmi olmayı da başarmıştı. İşte bu başarı slasher türünü yeniden canlandıran filmin devamı için de bir garanti oldu.
 
‘İnsanları vahşete yönlendirdiği’ şeklinde eleştirilere de maruz kalan filmin ikincisi 1997’de geldi. ‘Çığlık 2’, başlangıç filminden de iyi bir performans sergileyerek seyircinin ‘Çığlık’ sevgisini perçinledi. Ancak 2000 yapımı ‘Çığlık 3’ hayal kırıklığına dönüşünce 11 yıllık bir ‘Çığlık’ molası geldi. Bu uzun soluklanmanın ardından sosyal medyayı ve interneti temeline alarak yola çıkan ‘Çığlık 4’ yeni bir ivme kazandırdı ‘Çığlık’ sevdasına. Öncekilere kıyasla daha kanlı ve vahşi cinayetlerle doldurulan içerik eleştiri ikilemi yaratarak kendi hayran kitlesini oluşturdu. ‘Çığlık 5’in beyazperdede yerini alması 2022 yılını bulurken yakalanan başarının ardından arayı çok açmadan ‘Çığlık atmaya devam’ isteği geliştiğinden ‘Çığlık 6’ vizyona giriverdi.
 
 
 
‘ÇEKİRDEK DÖRTLÜ’NÜN ‘ÇIĞLIK’ ZAFERİ Mİ?
 
Mekan seçimi kurgularda her daim önemli bir etken. Korku filmlerinde bu etken bir başka değer kazanmakta kuşkusuz. Zira mekanın atmosferi korku dozunu yükseltme gücüne sahip. Korkuyu yaratan özne ve objeler ne kadar tekinsiz bir atmosferde çıkarsa seyircinin üstündeki etkisi o denli başarılı oluyor... Ki bunun için de çoğunlukla ya ıssız yerdeki ürkütücü bir ev ya da garip komşularla çevrili küçük kasaba tercih edilir. Gel gör ki ‘Çığlık’ serisinin altıncı bölümü bu kalıpları kıranlar kanadında yer almayı seçenlerden olmuş.
 
Doğduğu Kaliforniya’nın Woodsboro kasabasından çıkmaya karar veren ‘Çığlık 6’ için seçilen mekan, başlıbaşına tekinsizlik ortamı olarak değerlendirilmeye fazlasıyla müsait, New York. Yeni Gostface’in avı durumundakiler de tüm yaşananları arkada bırakmak için eski kasabalarını terk edip kapağı New York’a atan Sam ve Tara Carpenter, Jasmin ve Mason ile oluşan ‘Çekirdek Dörtlü’. Peki ya içerikten doğan tablo? Onun yorumunu da içeriği kısaca özetlemenin ardından yapalım.
 
 
 
Tabelası olmayan popüler bir mekanın gösterişli ama doğallıktan uzak ortamından açılışını yapan ‘Çığlık 6’, kariyerine rağmen hayatındaki duygusal boşluğu doldurmaya çalışan bir öğretim görevlisi kadının buluşmaya heveslendiği adamla kanlı filmler üstüne sohbetiyle seyircisini ilk cinayete hazırlamakta. Kanlı filmler hakkında ders verip karanlık sokağa girecek kadar saf olan kadının delikdeşik edilmesiyle yüzünü gösteren ‘Çığlık 6’, bu pek heyecan vermeyen bu başlangıcın devamında kanlı bir ters köşeyle asıl karakterlerinin ‘Çığlık’ olayına dalmakta ve ‘Katil kim’ arayışıyla beklentileri karşılamaya çabalamakta.
 
Bu özetin ardından gelelim filmin vurgulanmayı hak eden detaylarına...
 
‘Çığlık 6’ için söylenecek ilk söz, filmin kendi kendini eleştirerek yol alan bir yapıda olduğuna dair! Şöyle ki; ‘Filmler kimin umurunda’ diyen ve bir seride olduklarını belirten kahramanlarının korku film söylemlerine oldukça ağırlık vererek kapanmış bir sinema salonunu da katliam müzesine çevirmeyi artı değer olarak sunan içerik, film serilerinin ancak beklentileri altüst ederek yaşayableceklerini dillendirmekte.
 
 
 
Seri katilin kızı omanın sıkıntısı yetmiyormuş gibi seri katilin sevgilisi olup insanların cani gözüyle baktıkları biri haline gelen Sam’i içindeki kötücül yönden ve maziden kurtulmaya çalışırken kızkardeş korumacılığına sokarak parlatmaya çalışan yapımın bir diğer sektörel mesajı, serilerde bölümler ilerledikçe ‘devam filmi’ olmaktan çıkıldığı için ana karakterlerin de kolayca gözden çıkartılabilir hale geldiklerine yönelik.
 
Peki, korku ve vahşet noktasında mekan olayının etkisiz eleman gibi bırakıldığı yapımda içeriğin tüm söylemi bu kadar mı? Tabii ki değil.
 
Korkutmaktan ziyade belli bir hedefe yani ‘Çekirdek Dörtlü’ye ‘Çığlık’ attırmaya odaklanan içerikte film sektörünün dışında insani ilişkilere dair mesajlar da bulunmakta.
 
‘Hayatta kalanlar bir arada kalmalı’ diyerek yaşanan felaketlerin ardından düze çıkmak için birlik-beraberlik gerektiği mesajını veren ve iyilerin birbirini tanıdığını söyleyen yapım, ‘Duygusal ilişkin olan birine asla güvenme’ diyerek de düşmanın en yakınındaki olabileceğine ve sevginin kişiyi savunmasız bırakabileceğine işaret etmekte.
 
 
 
Ayrıca cinayet işlerken dahi karşısındakinin ‘insan’ olduğunu hatırdan çıkartmamak ve onu nihayetinde değersiz ‘et’ dönüşen bir varlık olarak görmemek gerektiğini söyleyip adeta caniliğin raconunu ortaya koyan filmde psikopat öğrenci profilini bulmak da mümkün.
 
Dahası Cadılar Bayramı’nın tekinsiz ortamını, New York gibi şehirlerdeki insani duyarsızlıktan dolayı metro misali kalabalık ortamlarda dahi göz göre göre suç işlemenin ne denli basit olduğunu yansıtarak asıl ürkütücülüğü yaratan filmin eleştirel dilinden polislerin de paylarına düşeni aldıklarını belirtelim. ‘Polisler parayı çok sever’ diyerek New York polislerini hedef tahtasına koyan ‘Çığlık 6’, kirli polislerin bu zaaflarından dolayı her türlü delilin kolayca kaybolabileceğini hatırlatarak biryerlere mesajını yollamakta.

 
 
Ve aptal bir mirasın parçası olmak istemeyen Tara ile Sam’i zorlu bir ‘Çığlık’ mücadelesine sokarken acaba bahsedildiği gibi bu seride ana karakterler kayıp verecek mi diye düşündürürken hoş ama boş karşı pencere komşusunu da konuya eklemleyen ‘Çığlık 6’nın son mesajı, akla gelen ilk şeyin isabetli sonuç doğurduğu, şüphelenilen ilk kişinin çoğunlukla yanıltmadığı hakkında!
 
 
 
SONUÇTA; New York’u mekan tutan ve intikamcılığın yüzü olarak kendini geliştiren ‘Çığlık 6’, ‘‘Çekirdek Dörtlü’nün Çığlık zaferi mi’’ yoksa ‘Hayal kırıklığı mı’ diye sorguladığımızda... Kendi yolunu yeni bir anlayışla çizmeye çalışıp seriye farklı renk katan filmin hakkını yememek lazım.  Birtakım mantık hatalarına, sahne basitliklerine, etkisiz gerilim diline ve kolayca tahmin edilebilir gidişatına rağmen hayal kırıklığı değil. Tabii beklentiyi yüksek tutmadan izlemek kaydıyla!
 
 
 
Dolayısıyla kanlı cinayetleri maskeli şiddetle buluşturup bu sertliği absürt sahnelerin komedisiyle yumuşatmayı hakkıyla beceren ‘Çığlık’ serisinin son filmini, final bölümündeki sürpriz gelişimi dışında ekstra bir özellik taşımamakla birlikte sıkılmadan seyredilebilecek eğlenceli bir yapım, olarak değerlendirip koyalım noktamızı.
 
‘Çığlık’ atmaya devam...
 
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal