Sabah yürüyüşlerim sırasında görüyorum onları. Mağrur bir edayla, ekip halinde yürüyüşteler. Onlar da spor yapıyor olsa gerek. Liderleri durduğunda, ekibin tüm üyeleri inanılmaz itaatle duruyor, liderleri yürüdüğünde yine bir izci havasında yürüyüş yapıyorlar mağrur ve süzüle süzüle.

Kim mi onlar? Bizim mahallenin sevimli sakinleri. Küpeliler. Ben onlara küpeliler diyorum. Kulaklarında birer küpe ile, bazen dünyayı ben yarattım edasını takınarak, bazen dünyanın en şirin yaratığı olarak çıkıyorlar karşıma..

Ne gamları var, ne kasvetleri.. Üçü beşi geçmiyor sayıları.. Gruplar halinde dolaşan küpeliler, birbirinden ayrılmayan, her cins köpekten oluşuyor. İçlerinde çobanı da var, dalmaçyalısı da… Kırma bunlar tabii.. Terrieri de, finosu da bir olmuş, aile olmuş dolaşıyorlar birlikte… İnsan nasıl da imreniyor onların birlikteliklerine… Cinslerin birarada aynı dili konuşuyor olması ve üstelik de, hayvandır onlar diye düşünen biz insanlara ne güzel bir ders….
Sabah gün yeni yeni ağarırken, onlar sabah yürüyüşüne mi giderler, bir hainlik peşinde midirler? Bilemem. Bildiğim o ki; renk körü dediğimiz bu köpeklerin; kırmızı ışığı bekleyip, yeşil ışıkta geçiyor olmaları, bir insan olarak şaşırtıyor ve düşündürüyor beni…
İçlerinden birinin sürüden ayrılıp, pervasızca yol üzerinde uyuduğunu görür, imrenirim. Ne malda gözü var, ne mülkte.. Yatacak bir yer bulmuş, karnını da doyurmuş, mutlu olduğu her halinden belli… Uyuyor, dinleniyor.. Ne okutacak çocuğu, ne de yetişmeyen maaşı, ne ev kirası, ne de borcunun olması sözkonusu değil.. Evi de yok, egosu da… Ne bulursa yiyor, uyuyor dinleniyor yol üzerinde..
Bazılarını da balkonlara hapsedilmiş görüyorum. Ne köpekliğini yaşayabiliyor, ne insan olabiliyor. İki arada bir derede bir garip yaratık olarak veriyor yaşam mücadelesini.

Zincirle bağlanan bir tanesi var bir demir parmaklıklı dükkan içinde.. Her geçişimde üzülürüm o güzel kurt köpeğine.. tasmalanmış, bağlanmış... Ve her geçişimde onun o heybetli halini, ulumaya çalışmasını görüp, üzülürüm doğasından ayrı yaşamasına... Demir parmaklıklar arasında hangi çileyi dolduruyor bilmiyorum? Gözgöze geldiğim oluyor bazen. Hırçın bir ruh hali içinde olduğu her halinden belli olan bu siyah kurt, masum bakıyor gözlerime... Bilemiyorum belki de bana öyle geliyor? Ulumaya çalışırken çok da heybetli görünüyor ama gözüme... Belli ki; demir parmaklıklar engel olamıyor içindeki duygulara... Hangi zincir kırabildi ki duyguyu, düşünceyi, dürtüyü?
Seviyorum ben köpekleri. Hem dost oldukları için, hem kötü kötü planlar yapmadıkları için, her zaman, her koşulda sevgi dolu oldukları için...
Seviyorum ben kedileri, kuşları, böcekleri, yılanları bile…

Hayvanların da yaşamımızda bir renk olduğunu unutmamamız dileğiyle,

Seray DEREN