Bilinmeyene merak ve tedirginlikle yaklaşan insan doğasında, ‘karanlık’ daima korkuları tetikleyen bir etken olmuştur. Dolayısıyla, yılların dehşet izlerini taşıyan kasvetli mekânlarda gücünü artıran bu olgu, ‘korku filmleri’nde bolca kullanılır. Kimi zaman intikam peşindeki bir ruhla ya da çocukluğu sorunlu geçmiş bir sapıkla birleştirilir… Kimi zaman da diş ve kemikle beslenen, çocuk kaçıran ‘antik yaratıklar’la! Yer altının karanlık dehlizlerindeki ucubeleri çocukların başına musallat eden KARANLIKTAN KORKMA da bu kalıplara uyan bir yapım.

Az sonra bir musibete kurban gideceği, mumun titrek ışığında bodruma inmesinden belli olan hizmetçiyle açılışı yapan KARANLIKTAN KORKMA, öyküsündeki korkuyu geçmişten geleceğe taşır. Kopuk aile ürünü olan Sally, yaşına göre hayli olgun tavırlarıyla ‘Çökük Değirmen’ adlı malikâneyi restore edip kariyerini yükseltmeye çalışan babasının yanına gelir. Takıntılı olarak spiral çizen, annesinin verdiği ilacı yutan ve bu saptamalarla psikolojik problemi varmış gibi gösterilen Sally, müthiş bir araştırmacılıkla, mimar babasının ve ressam sevgilisinin bulamadığı gizli odayı keşfeder. Bununla da yetinmeyen küçük şeytan, ille de kül bacasının vidalarını sökmeye çabalar. O andan itibaren de karanlıkla dostluğa davet eden canavarlar ortalığa dökülür…

İlki 1973 yılında Amerikan ABC kanalı için televizyon filmi olarak çekilen KARANLIKTAN KORKMA, o yıllarda hayli beğenilerek korku kültleri arasına girmeyi başarmış. Yeni konu üretmek yerine, geçmiştekilerden nemalanmaya sıkça başvuran sinemacılar da bunu fırsat bilip tekrarını yapmak için kolları sıvamış. Ancak Troy Nixey’in acemi yönetmenliğinde, ‘Gelen, gideni aratır’ deyişine uygun bir yapım üretmenin ötesine geçilememiş!

Senaryosu, Guillermo del Toro’ya ait olan KARANLIKTAN KORKMA, ışık tasarruflu ortamında; gıcırtılar, müziği ve dönen atlıkarınca tasarımıyla gerilime katkıda bulunan gece lambası, ‘seni seviyorum’ diyen oyuncak ayı, iri gözleri ve ifadesiz bakışlarıyla gezinen çocuk, abartılı biçimde duyarsız davranan işkolik baba, binanın mazisini bildiği halde susmayı tercih eden işçi ve çocuk sesiyle iştahları kabaran ‘uzaylı-cin’ görünümlü garip yaratıklar kullanarak seyirciyi korkutmaya çalışıyor. ‘Acaba şimdi ne gibi bir saçmalık gelecek’ düşüncesinin rehavetine dalındığı anda da, ani hareket çıkışlarıyla boş bulunanları yerinden hoplatmayı başarıyor.
Sihirli oldukları efsanesiyle takdim edilen ‘Koi’ isimli Japon balıkları gibi güçlü davranmak zorunda olan ‘Sally’ karakteri üstüne yoğunlaşan öykü, bu özelliğiyle korku filmi olmaya çalışırken aile bağlarını irdeleyen bir hale dönüşüyor. Öyle ki, diş canavarlarına bile Sally’yi kandırmak için, anne-baba birlikteliğinden mahrum çocukların hassas oldukları ‘sevgi’ ve ‘istenme’ kavramları kullandırılıyor.
Annesinin gönlünce yaşamak için kendisini başından attığını, babasının da genç kadınla birlikte olmak için uzaklaştığını düşünen çocuğun asırlık ağacın kollarının arasına sığınması da filmin korkudan daha ağır basan çocuk psikolojisi yönünün ürünlerinden!
Vitray camları, olağanüstü güzellikte ahşap işlemeleri ve görkemli dış görünüşüyle görsel tatmin yaratan KARANLIKTAN KORKMA, bu olumlu yönlerini ne yazık ki zaman zaman komediye dönüşen mantıksızlıklarıyla hayli gölgeliyor. Her odada havalandırma çıkışı bulunduğu halde bunların dışa açılımını sağlayan bacasının yerini aramayan mimar baba, evin tanıtım yemeğinde de aynı bilinçsizliği sergiliyor. Odanın o hale nasıl geldiğini sorgulamak şöyle dursun kızının çektiği resimlere bakma ihtiyacı bile hissetmeyen baba (tabii bu umursamazlık diğer konuklar için de geçerli), kütüphane raflarının arasına sıkışarak ölen yaratığı da fark etmiyor. Bu da yetmezmiş gibi evin tüm sakinleri mışıl mışıl uyumaya çekiliyorlar. Kendini her an sorgulatan filmdeki mantıksızlık ve basitlikler, final bölümü başta olmak üzere yapımın tamamında bolca mevcut. Örnekleri burada noktalayıp kalanları da, fazla spoiler vermemek için seyircinin görüşüne bırakmak en doğrusu.

‘Korku türünün çocukları da çok cesur oluyor’ dedirten yapımda takdiri en çok hak eden, başarılı canlandırmasıyla Sally karakterini filme hâkim kılan, 1999 doğumlu Bailee Madison! Diğer karakterlerin işlevsiz ve eğreti duruşlarına karşın filmi sırtlamış götürüyor. Madison’ın sakin ve etkileyen çocuksu oyunculuğuyla seyirciyi kendine bağlayan KARANLIKTAN KORKMA’nın bu noktada yarattığı sakıncaysa, ışık yakmadan uyumamayı ve yastık altına konan dişlerin para bırakan ‘diş perisi’ yerine antik canavar getirebileceği fikrini empoze eden saptamaları!

‘Karanlıktan Korkma’ diyerek karanlıktan korkmaya yönlendiren KARANLIKTAN KORKMA, İngilizce konuşan ve insan yapımı aletleri insanlara karşı kullanarak onları kendilerine yem etmeye çalışan canavarlarıyla ‘korku aldatmacası’ olmanın ötesine geçemeyen bir çalışma şeklinde karşımıza çıksa da, ‘vahşileşmeden’ ve ‘kan dökmeden’ korku üretme deneyimini yaşamak isteyen korku tutkunlarına önerilebilir.


Anibal GÜLEROĞLU