Kölelik… İnsanlık tarihinin kara lekelerinden. Sömürüyle beslenenlerin, savunmasızları esir edip kendi hizmetleri için kullanması yüzyıllardır hüküm sürmekte dünya üstünde. Kuşkusuz bu kölelik düzeninin varlık göstermesinde kendi insanlarını sömürüye kurban eden çıkar odaklarının payı büyük. Dahası köleliği benimseyenlerin tepkisizliği-suskunluğu da dayatılmış-kabullenilmiş kölelikte büyük etken. Nasıl ki, ‘Özgürlüğün en büyük düşmanı, halinden memnun olan kölelerdir’ demiş Ernesto Che Guevara.

Nitekim kabullenilmiş köleliğin gerçeklerinin en bariz örneği, geçmişten günümüze alabildiğine sömürülerek gelişiminin ve ilerlemesinin önü kesilen Afrika toplumlarında çıkıyor karşımıza. Kendini üstün gören ve sahip olduğu teknolojik gelişmelerin gücüne güvenen beyazlar, sadece bölgenin zenginliklerini sahiplenmekle kalmamış aynı zamanda Afrikalıları da kendi malı haline getirmiş. İç kargaşadan beslenen iktidar heveslisi yöneticilerin ‘ticaret’ adı altında kendi insanlarını beyazlara satma gönüllülüğü ve köle olmak için yaratıldıklarına inandırılan halk sayesinde de kölelik doğallaştırılmış adeta.

Öte yandan ‘köle’ kavramının sadece belli ırktan insanların sömürülmesiyle sınırlı kalmadığı, cinsiyet bazında kendilerini daha üstte tutup her konuda hak sahibi gören erkeklerin kadınları köleleştirdiği gerçeğini de unutmamak lazım.

Anlayacağınız yaşamın içinde çok çeşitli kölelik ve gönüllü esaret örnekleri mevcut… Ki, beyazperdede yerini alan ve kadın gücüyle her türden köleliği sonlandırmanın mümkün olabileceğini anlatan ‘The Women King/Kadın Kral’ filmi kölelik mantığını çok etkileyici biçimde yansıtarak vurguluyor bu gerçekleri.

kişi, zemin, açık hava, dik içeren bir resimAçıklama otomatik olarak oluşturuldu
 

KADIN KRAL’IN ETKİLİ MESAJLARI…

Dana Stevens, Maria Bello’nun senaryosu ve Gina Prince-Bythewood’un yönetmenliğiyle yaratılan ‘The Women King/Kadın Kral’ filminin baştan sona mesaj niteliğinde bir yapım olduğunu söyleyerek başlayalım sözümüze.

Gerek yapımı gerekse içerik yönüyle ‘Kadın dayanışması’ örneği olan… Dahası son dönemlerde yükselen değere dönüşen kadın kahramanlığı-savaşçılığı tablosuna hatırı sayılır bir katkıda bulunan filmin bize ne söylediğine gelince…

1823 yılının Batı Afrika atmosferinde Dahomey Krallığı ile daha üstün konumdaki Oyolar arasındaki çekişmenin anlatımıyla açılışını yapan film, Oyolar tarafından esir alınanları kurtarmak için yapılan köy baskınının vahşi ve kanlı aksiyonuyla giriyor konuya. Afrika’nın yol ayrımı denilebilecek bir süreç yaşanırken Avrupalılara ve Amerikalılara köle satan Oyo Kralı’nın atla-silahla donatılmış askeri gücüne karşı gizli silah olan kadın savaşçıların performansını ilk andan seyircisinin takdirine sunan film, aynı zamanda kadınların erkeklerden daha vahşi olabileceği gerçeğini de hissettiriyor bizlere. Agojie adlı kadın savaşçıların kıyımcı-kurtarıcı zaferinin ardından krallıklar arası savaşta odaklanmaktan ziyade örselenmiş kadın kimliği ve kölelik üstünden mesajlarla ilerlemeyi seçen senaryo, duygusallıkla savaşçılığı aynı potada başarıyla harmanlıyor.


Özetle; Disiplini ve aklın gücünü her şeyden önde tutan General Nanisca’nın liderliğinde gizli silaha dönüşebilen kadın ordusunun hem Dahomey Krallığı’nın geleceğini belirlemedeki hem de Afrika’nın kaderini yönlendirmedeki rolünü en baştan ortaya koyan ‘Kadın Kral’, bir yandan da Afrika’daki toplumsal yaşamdan kısa kesitler vermeyi ihmal etmeyen içeriğini özgürlük için mücadele eden kadınlara destek çıkan erkeklerle güçlendiren bir film niteliğinde.

Filmin devam içeriğini izleme zevkine bırakıp ‘Ya savaşırız ya ölürüz’ söylemiyle yetişen kadın savaşçıların hikayesini anlatan ‘Kadın Kral’ın etkili mesajlarına geçecek olursak…

Afrikalı Amazonlar kıvamında karşımıza çıkartılan ‘Agojie’ adlı kadın savaşçıların ilk mesajı, kadın gücü üstüne. Erkeklerle yaptıkları savaşlardaki taktikler bunun öncelikli yansıması. Ayrıca zorlu eğitimlerinden renkli savaş danslarına… İnancı pekiştiren kan yeminlerinden kazanma hırsının ön plana çıktığı mezuniyet yarışmasına… Sergiledikleri başarılı performanslarla kadınların erkeklerden hiç de aşağı kalmayacaklarını net biçimde hissettirdiklerini de söyleyelim.

Kadın general önderliğinde savaşırken cesaret öykülerini de yazan ‘Agojie’lerin bir diğer mesajı, erkek özgürlüğüne karşın kadınların kısıtlanma haksızlığına dair! Şöyle ki; erkek savaşçılar evlenip çocuk sahibi olarak aile kurabilirken tüm bunlar kadın savaşçılara yasak. Duygularını bastırmak zorunda kalan ve flört dahi edemeyen kadın savaşçılardan hayatlarını sadece mensup oldukları orduya adamalarının istenmesi de filmin, erkek-kadın olayında ibrenin erkeklerden yana kaydığını ortaya koyan detaylarından. Yani kadın istediği kadar güçlü olsun erkekler bir şekilde avantajlı diyor ‘Kadın Kral’!


Dahomey Sarayı’ndaki gün batımından sonra sadece hadımların girebileceği kadın bölümüyle ve ilerici sayılabilecek genç kralın hırslı eşiyle çok tanıdık bir tablo çizen filmde kız çocuklarının aileleri için ne anlam taşıdıkları da ele alınan konulardan… Ki, babası tarafından zorla yaşlı bir adamla evlendirilmek istenen Nawi’nin durumu bunu çok net izah etmekte.

‘Kocan için çalışacaksın. Kocana itaat edeceksin’ diyerek kendine eş değil köle aradığını ortaya koyan ve ‘Hayır’ cevabını alınca da tokadı basan ‘Efendi’ye karşı geldiği için babası tarafından ‘İşe yaramaz’ görülüp Saray’a savaşçı olması için teslim edilen Nawi, aileleri tarafından çocuk yaşta erkeklere peşkeş çekilen kızların acı gerçeğini kısa ama öz biçimde vuruyor yüzlere.


‘Güç sahibi olmanın yetmeyeceğini… Gücü etkili ve kalıcı kalıcı olabilmek için vizyon gerektiği’
mesajını sıkça dillendiren ‘Kadın Kral’ın dikkate değer mesajlarından biri de sömürenlerin algı oyunlarını kabullenmemek gerektiği! Cahil ve ekonomik bakımdan güçsüz insanların kaderlerinin kölelik olduğu motivasyonuyla başlarına gelenleri sessizce kabullenmelerini işleyen yapım, böylesi sömürülere karşı çözüm yolunu da sunuyor. Bu nokta senaryo insanlara korkup kabullenmek yerine sorgulamalarını, mücadele etmelerini ve akıllarını kullanıp alternatif çözümler bularak güçlerini birleştirmelerini öneriyor.

Ve kadına değer vererek ‘Kadın Kral’ı ilan eden Dahomey Kralı Ghezo’nun akıl-vizyon-güç denkleminden doğan mesaj… Onun tahta geçmesini sağlayan General Nanisca’nın ticari önerisini dinlemesi farklı zenginliklere sahip ülkelerin ekonomik köleliğine çare niteliğinde bir mesajcılık. Avrupa ve Amerika’nın tüm Afrika’yı köleleştirmeden durmayacağı gerçeğine karşı kendi insanlarını köle olarak satmak yerine altın gibi değerli madenleri ve palm yağı üreterek satmayı öneren ‘Kadın Kral’, ülkeleri yönetenlere kendi halklarını sömürmek yabancılara esir etmek yerine ellerindeki zenginliklerden faydalanma yolunu gösteriyor.

 

SONUÇTA;
Avrupa ve Amerika’ya ellerini Afrika insanından, Afrika’nın kaynaklarından çekmelerini söyleyip kadınların toplumların varlığındaki gücünü ortaya koyup ilerlemenin yolunun kadın-erkek dayanışmasından geçtiğini yansıtan… Beyazların ırkçı bakışlarını ve Avrupa’da da ara yere sıkıştıran… Kadınlığın anlamını, ötelenen Afrika ülkelerinin potansiyel gücünü ve ilericiliğin yolunun boyunduruktan kurtaracak vizyon sahibi olmaktan geçtiğini anlatma görevini üstlenen ‘Kadın Kral’, ufak tefek aksaklıklarına rağmen odak noktasına aldığı ‘kadın ve kölelik’ konularında farkındalık yaratan bir yapım.

Mesajcı söylemi, savaşçı kadın karakterleri, etkileyici aksiyon sahneleri ve duygusal detaylarıyla ilgiyi diri tutmayı başarırken kölelikle çıkarcılığı bağdaştırıp uyarılarını yapan ‘Kadın Kral’ yorumumuzda son söz Mustafa Kemal Atatürk’ten gelsin… ‘Uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır’!
 
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal