Günümüzde sıkça gündeme gelen ‘Popüler kültür’ kavramının efsaneler yaratmakta, alışkanlıklar yaygınlaştırmakta ne denli etkili olduğu malum. Toplumsal gerçeklikleri anlamada hareket noktası olarak değerlendirilme potansiyelindeki bu kavramın sanatsal değerleri-yüksek kültürel vasıfları aşağı çektiği, basitlikleri öne çıkartıp yücelttiği de pek çok örnekle ortaya konabilecek bir gerçek. Toplumsal modernleşmenin yan etkisi olarak görülen bu kavramın, kültürel değerleri ‘hızlı üretilen-hızlı tüketilen’ noktasına çektiği de aşikâr.

Dolayısıyla popüler kültürün kaliteyi, yaratıcılığı ve algıları olumsuz etkilediğini söyleyebiliriz. Öte yandan bilinçli kesim tarafından eleştiriyle karşılanan popüler kültür öğelerinin sosyal hayatta kitleleri peşinden koşturduğunu, insanların ilgi alanlarını tek tipleştirme-bireyleri birbirine benzetme gücüne sahip olduğunu da vurgulamak gerekir. Nitekim dünyanın hemen her köşesinde ilgi gören, fanlar yaratan diziler-filmler bu açıdan oldukça işlevsel popüler kültür olguları! Nasıl ki ‘Star Wars’ çılgınlığını da bu çerçevede değerlendirilmek gerek.

Kurgusal evrene yeni bir soluk olarak 1977 yılında ortaya çıkan ‘Star Wars/Yıldız Savaşları’, serinin ilk bölümünden itibaren yarattığı ‘Galaktik Cumhuriyet’ ve ‘Güç’ ile dünya çapında popüler kültür fenomenine dönüştü. Temelinde doğaüstü yeteneklerin bulunduğu ‘Güç’ olgusunu iyilikle kötülüğün hesaplaştığı bir evren kurmak için kullanan seri, bölümler boyu, kendilerine bahşedilen gücü iyilik için kullanan ‘Jedi’lar ile karanlık tarafın hırslarını temsil eden ve güçten kötülük doğuran ‘Sith’lerin mücadelesini olabildiğince şatafattan uzak bir dille anlattı seyircisine.
Bundan dolayı ‘Indiana Jones’ serisinin de mimarı olan George Lucas tarafından yaratılan ve ‘A New Hope/Yeni Bir Umut’ ile başlangıcını yapan ‘Star Wars’ macerasının bu denli popüler olmasında, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesini sunarken bilim kurgunun özendirici-gösterişçi unsurlarından uzak… Popüler kültürün algısına hitap eden türden karanlık-kirli bir gelecek yansıtmayı seçmesinin payı büyük desek yeridir.

Bu saptamanın ardından ‘Skywalker’ efsanesini ‘‘Star Wars: Rise of Skywalker/Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ ile noktalayan filme geçecek olursak…


‘SKYWALKER’ UÇUYOR AMA YÜKSELEMİYOR

Ölülerin konuştuğu ve intikam tehdidini savurduğu söylemiyle açılışını yaparak Palpatine ile mistik bir giriş yapmaya yeltenen… Ama bu arada daha en baştan efsanevi varlığında cevap boşluğu yaratan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, bir savaş meydanında gücün karanlık tarafının galibiyetini yansıtmanın ardından, kadim kötülüğün ‘Jedi’ın yok edilmesine karşı yeni bir imparatorluk vaadiyle başlatıyor final konusunu.

‘Son Düzen’i kurmanın ancak iyiliğin tarafındaki ‘Jedi’ın Ren eliyle karanlık tarafa çekilmesi suretiyle mümkün olacağını işleyen başlangıç evresinden, önceki Jedi’ların sesini duymaya çalışan Rey’in eğitim sürecine geçen içerik, bu noktada umutsuzluk ve pes etme duygusu üstünden yol alıp bir parça sıkıcılaşıyor. Ancak bu evre çok uzun sürmüyor. Zira dostluklarla pekişen mücadele hırsı ağır basıyor ve ardından kötülükle iyiliği karşı karşıya getiren süreç bir kez daha kendini gösteriyor. Rey, üstüne düşeni yapıp Luke’un başlattığını bitirmeye ve gizli Sith gezegeni Exogal’i bulmaya koyulurken Ren de Rey’in peşine düşüyor. Tabii bu sürecin bilgisayar oyunu misali yaşanan uzay aksiyonunu beraberinde getirdiğini söylemeye gerek yok. Kısacası ‘Star Wars’ filmlerinin akış klişesi burada da tekmil mevcut.


Ancak gerçek şu ki, akış boyunca serinin klişelerine alabildiğine başvurmaktan çekinmeyen J. J. Abrams, anılarla canlandırmaya çalıştığı ‘Skywalker’ı finale yakışır biçimde gerektiği gibi yükseltemiyor! Neden derseniz… Hemen sıralayalım.

-Öncelikle kötülükle iyiliğin yani Ren ile Rey’in karşılaşmaları yeterli tadı ve heyecanı aktarmaktan uzak. Mücadeleleri fazlasıyla yavan ve yapay. Hani efektlerin katkısı da olmasa daha da dibe gidecek ikilinin çatışmacılığı. Yanı sıra mantık boşlukları da dolu.


-
42 yıl boyunca adından söz ettirmeyi başaran ‘Star Wars’ efsanesinin noktayı koyduğu bölümün bir diğer aksaklığı Palpatine’ın hikâyedeki mevcudiyeti. Snoke’un da yaratıcısı olduğunu ve pek çok kez ölüp dirildiğini söyleyen bu kadim kötünün ölümden nasıl döndüğü bir yana, kendisine yüklenen misyon fazlasıyla basite indirgenmiş halde. Nostaljik takılmak uğruna yazık edilmiş Palpatine’ın anısına.


-
Geçmişteki ‘Star Wars’ tadının yerlerde süründüğü filmde eksikliği hissedilen bir diğer olgu ‘Jedi’ inandırıcılığı! İçindeki karanlık tarafın kaygısını yaşayan Rey’in kendine güvensizliğini ve ruhsal karmaşasını bir yere kadar hoş görmek mümkün. Lakin çoğu sahnedeki tutukluğuna ve duygu gerektiren sahnelerde dahi boşluğa bakıyormuşçasına rol kesmesine anlam vermek imkânsız… Misal en basitinden androide yaklaşımında ya da kum bataklığındaki yılanla muhabbetinde etkileyici bir yön bulabilene aşk olsun. Anlayacağınız Rey’in her yaptığı laf olsun diye yapılmış sanki. Ren de onun bir tık fazlası.

-
Kadın kadına öpüşme sahnesini iyiliğin galip gelme sevincinin arasına sıkıştırarak LGBTİ kesimine ‘Sizi de unutmadık’ mesajı verme modasına uyan ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’ filminde altlarında gezegen yok edebilen güçte toplar bulunan imparatorluk kruvazörlerinin çarpışmadaki yetersizliği de dikkat çekici. Karanlık tarafı bu denli güçlü gösterirken savaş alanında güdükleştirmek hiç mantıklı olmamış açıkçası.


SONUÇTA;
Evrenin kaderinin kadınlar elinde olduğunu vurgulayan… Kan bağının her şey demek olmadığını, tercih durumunda içindeki iyiliğe ve hislere kulak vermek gerektiğini söyleyen… Her türlü kötülüğün, birlikle güçlenen iyilik karşısında boyun eğeceği mesajını veren… Kötülükle mücadelede, geçmişin tecrübelerinden ve içimizdeki anılardan güç almanın önemini işaret eden… Ve nihayetinde ‘anne-aile fedakârlığı’nın her türlü silahın ve kötülüğün üstesinden gelebileceğini göstererek aile olgusunu yükselten ‘‘Yıldız Savaşları: Skywalker’ın Yükselişi’’, kimine göre hayal kırıklığı kimine göre mükemmel bir final olabilir.

Öte yandan gerçek tablo da meydanda… Palpatine’e karşı Skywalker’ı yükseltiyor ama bu final sürecinde karakterlerinin hakkını veremeyen ve akılda sorular bırakan ‘Star Wars’, iyilikle kötülüğün galaktik restleşmesinde, iyiliğin gücüyle yol alırken uçuyor ama olması gerektiği gibi yükselemiyor. Seyirciyi de umduğu şekilde yükseltemiyor. Yine de seriyi tamamlamak adına görmek gerek.

Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal