Argoyu komediyle eşdeğer gören, belli isimlerin peşine takılıp takdir yeteneğini yitirmeye geçen izleyicinin gişe yaptırdığı yerli film sayısı bellidir. Bu nedenle, kendine yakın bulduğunu, tüm çarpıklıklarına karşın, kabullenen seyirci tercihinin arasından sıyrılıp çıkmak zordur. Dolayısıyla, birbiri ardına çekilen filmlerimizin çoğu iz bırakmadan perdeden iner. Gidilen yer malum, TV ekranı! Aslında akıllarda yer edecek sahnelere sahip yerli yapım bulmak hiç de kolay iş değildir. Bu ‘Kırmızı ışık’ saptamalarının ardından, ‘Yeşil yandı şimdi karşıya geçebilirsiniz’ cümlesiyle başlayalım ‘Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi’ni didiklemeye.

Senaryo-yönetmen-oyuncu denkleminde, kendi çözümünü üreten Onur Ünlü, ‘Polis’ filmiyle seyirciye sunduğu tarzını bu kez ‘Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi’yle sürdürmekte! İsminden başlayarak her karesinde alaycı bir üslupla, toplumsal gerçekleri iğneleyen yapımda hedef, ‘insan ikiyüzlülüğü’!

Büyük Anayasa Profesörü Celal Tan, Özge, Okan, Kamuran ve diğerleri… ‘Aile birliği’ aldatmacasından, ‘yasa adamına güven’ uydurmacasına kadar pek çok hassas noktayı kara komedi harmanında buluşturan Onur Ünlü, diğer yapımlarını geride bıraktıran bir kendini aşmışlıkla, sunuyor söylemek istediklerini. Güven, ahlak ve döneklik üstüne kurulu öyküde, kimin ne yaptığı ya da ne söylediği hiç önemli değil. Absürt konuşmalarla verilmeye çalışılan, ‘dayatmalara başkaldırı’yı hissetmek yeterli! Yoksa ölen ölmüş derdi bizi germiş olur.

‘Deli Yürek’le çıktığı dizi yolculuğunu, filmleştirmeyi düşündüğü ‘Leyla ile Mecnun’ adlı yapımla sürdüren Ünlü’nün alışkın olduğumuz aykırı komedi formatını, ‘dizi tadında’ yansıtan ‘Celal Tan ve Ailesinin Aşırı Acıklı Hikâyesi’, dizilerden aşina oyuncularıyla pekiştiriyor. Yer yer tiyatro oyunu havasına bürünen, sinema filmi olmaktan çıkan yapım, genelinde sit-com tarzı keyifli bir anlatıma sahip. Basit bir konuyu, insanların başkalarını harcama lüksü üstüne kurup ‘hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı’ mesajını veren yönetmen, ‘Adnan Bey’ karakterinin avantajını başarıyla kullanmış. Anlaşılan, Selçuk Yöntem’e, genç kadınla evlenen ve aldatılan koca rolü çok yakıştırılmakta. Başlangıçta ilginç ve ‘farklı komedi’ olarak yansıyan anlamsız unsurların ilerleyen sahnelerde tekrara geçmesi, gülme dozunu düşürse de karakterlerin duruşu sayesinde bu olumsuzluk görmezden gelinebilir. Küfürleri de, kara komedinin bir gereği olarak algılarsanız tüm negatiflikler kaybolur.

Filme isminden başlayarak, mantığı bir kenara atarak yaklaşmakta fayda var. Mantıksızlıkların mantığa dönüştüğü yaşamda da böyle değil mi zaten? Bundan dolayı, toplum adına yapılan çalışmaların devrim ışığında gerçekleşmesini överken birden uzun ‘bip’lere sebep olan Büyük Anayasa Profesörü Celal Tan’ın yaptıklarına aldırmayınız. Ölen mi suçlu öldüren mi; yoksa suçu görmezden gelip komediye çeviren mi, diye sorgulamayı bir kenara atıp izleyeceğiniz ‘Celal Tan ve Ailesi’nin Aşırı Acıklı Hikâyesi’nden çıkışınızda da, sakın ola yollardaki trafik ışıklarıyla konuşmayınız! Sonra haliniz, ışığın dediklerine güvenen Celal Tan’a döner. İyi seyirler ve kara komedi eşliğinde ‘ağlanacak haller’e gülmeler…


Anibal GÜLEROĞLU