“Artık ne yapacağımı bilemiyorum, nasıl olur böyle bir şey, imkanı yok düzelmez”...
Bunlar birçok insanın çok sık kullandığı ve çevresindekilerden de duyduğu sözlerdir. Umutsuzluk ifade eden ve hemen arkasından üzüntüyü getiren bu ifadeler aslında bu insan karakterini de bize tanıtır.
Üzüntüye eğilimi olan insanlar mutsuzluk ve sıkıntı için her an bir sebep bulmak gibi garip bir kabiliyete sahiptirler. Herhangi bir konuda mutlaka sorun oluşturacak bir olumsuzluk bulurlar. Haksızlığa uğradığını düşünmek, içine kapanıp yanlızlığı tercih etmek, küskünlük, bencillik, öncelik beklentisi içinde olmak, olayları ters yorumlamak bu kişilerin kötü ahlakındaki belirleyici özelliklerdendir.
Geçmişteki hatalar, söylenen bir söz, geciken otobüs, iş yerindeki bir aksaklık, yemeğin gecikmesi, istediği şeyi o anda elde edemekek, herhangi bir konudaki unutkanlık kısacası her konu bu kişiler için üzüntü vesilesi olabilmektedir. Hatta bu kişiler bütün mantıksızlığına ve hiçbir fayda vermeyecek olmasına rağmen geçmişteki olayları hatırlayıp bunlardan dolayı üzüntü bile duyabilirler.
Bu ruh halinin bir sonucu olarak yüzlerinde, sıkıntının derin çizgiler oluşturduğu, solgun yüzlü, fersiz bakışlı insanlar ortaya çıkar. Bu insanlar sıkıntılarını üzüntüye, üzüntülerini de kavgacı, tartışmacı, mutsuz bir kişiliğe dönüştürürler.
Bu kişilerin ortak sorunu iman zafiyeti içinde olmalarıdır. İman ettiklerini söyleseler de aslında gerçek anlamda iman etmemişlerdir ve Allah’ı gereği gibi tanımamaktadırlar.
Öncelikle üzüntü vesilesi gibi kabul edilen olayların tümü özel olarak var edilir. Dünya imtihan yeridir yani güzel ya da kötü davranışlarda bulunup bulunmayacağımızın denenmesi için gönderildiğimiz bir yerdir. Hastalık, terör, ekonomik kriz, okul sınavlarında başarısız olmak, yemeğin yanması, arabaya ya da eve gelen bir zarar, uçağın rötar yapması, birinden kötü söz işitmek bunların hepsi teker teker ya da kimi zaman da aynı anda insana imtihan olarak verilebilir. Bu gerçeği bilen bir insan umutsuzluğa, üzüntüye ya da sıkıntıya kapılmayacaktır.
Birçok insanın hatta iman eden bazı insanların da haberdar olmadığı gerçek ise Allah’ın üzüntüyü haram kıldığıdır:
Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz. (Al-i İmran Suresi, 139)
Üzüntü makbul bir davranış değildir, Peygamberimiz (sav)’in hayatından örnekler vererek üzüntüyü kendilerince normal göstermeye çalışanlar büyük bir yanılgı içindedirler.
Unutmayın ki her ne olursa olsun insanın üzüntüden uzak durması, üzüntü kaynağı olabilecek gibi görünen konulardaki hayırları görüp güzelliğe çevirmesi çok kolaydır. Bu konuda verilecek kesin bir karar olumsuzluklarda da bir güzellik ve hayır olduğunu görmeye vesiledir.
Kaderin varlığını bilen, Allah’ın iman edenler için her olayı hayırla yarattığını kavrayan bir insanın sıkıntıya düşmesi söz konusu bile değildir. İnsanın mutlu olmasının, her an ümitvar olmasının tek yolu iman etmek ve Allah’ın hoşnut olacağı bir yaşam sürmektir, aksinde mutlu bir yaşam mümkün değildir.

Ebru ALTAN