Yaşadığı değişim, herkesin gözleri önünde fakat bir o kadar da geri planda gerçekleşti. Her bir basamağı olumluydu onun değişiminin. Daha güçlü, daha yakışıklı, daha olgun ve attığı her adımdan sonuna kadar emin olarak devam ediyor şimdilerde yoluna. Üstelik aklında büyük bir planla... Bir sene sonra yeniden, aynı koltukta, aynı stüdyoda sohbet ettik Mehmet'le, ünlü Mehmet Turgut'u öldürme planları üzerine...
 
Röportaj: Uğur Çokiçli
 
 
 
Ünlü Mehmet Turgut’u öldürmeye yönelik bir planım var!
 
Uğur Çokiçli: Nasıl bir ruh hali içerisindesin şu sıralar?
Mehmet Turgut: Şu sıralar hayatımla ilgili farklı kararlar veriyorum ve bunların yarattığı duygu halindeyim. Mesela bir galeriyle anlaştım ve artık popüler işleri kenara bırakıp fotoğraf sanatıyla ilgili işler yapacağım. Genellikle Türkiye’de değil, yurtdışında olacak işler bunlar. Birçok Bienal’e katılıp, yine yurtdışında birçok sergi yapmak için bir takım planlarım var. Ve o ünlü Mehmet Turgut’u öldürmeye yönelik bir plan bu.
 
U: Neden?
M: Çünkü bir fotoğrafçıya göre fazla popülerim. Herhalde hiçbir fotoğrafçı, evine girerken paparazzi’ler tarafından taciz edilmemiştir.
 
U: Bunun örneği yok, biliyorsun…
M: Ben fotoğrafçılık dışında bir şey de yapmadım yani. Tanınmış biri olmak için ekstra bir çabam asla olmadı. Normal hayatıma devam ediyorum ve bunlar oluyor. Çok ilginç.
 
Kimseden bir farkım olduğunu ya da özel olduğumu düşünmüyorum.
 
U: Bir farkın olmalı o zaman diğerlerinden.
M: Hiç öyle düşünmüyorum. Kimseden bir farkım olduğunu ya da özel olduğumu düşünmüyorum.
 
U: Bence var.
M: Bence yok.
 
‘Kendini suçladığın her şeyi terk et’ dedim ve değişimim başladı!
 
U: Bir senedir yaşadığın değişimi nasıl özetliyorsun?
M: Adam bir akşam çok içmiş, sabah uyanıyor, aynaya bakıyor, çirkin bir sakal ve uzamış saçlar görüyor. Vücuduyla ve ruhuyla ilişkisini tamamen kesmiş. Sadece dünyevi meselelere takılı kalmış. Ve kendisine soruyor, diyor ki; “Nereye gidiyorsun, ne yapıyorsun? Böyle devam edersen ya öleceksin ya da kendinden nefret edeceksin. Kendine gel, kendini sev, insanları daha çok sev. Sana yapıldığını düşündüğün ve kendini suçladığın her şeyi terk et!” ve o anda başlıyor değişim.
 
Mehmet Turgut’tan Mehmet’e dönüştüm!
 
U: Bu bir senede neler çıktı hayatından ve neler girdi?
M: Hayatıma giren veya çıkan insanlarda aşırı bir değişiklik olmadı. Fakat sen iyileştikçe, etrafındaki kötü elektrik ve kötü düşünce kendini daha çok belli ediyor. Böylece onlar da, hayatından kendiliğinden gidiyorlar. Onun dışında değişen tek şey; bu bir sene içerisinde Mehmet Turgut’tan Mehmet’e dönüştüm.
 
U: Bu değişimi tamamladığını düşünüyor musun?
M: Değişimin başında olduğumu düşünüyorum. Henüz emekliyorum ve bu değişim tamamlanmasın diye elimden gelen her şeyi yapacağım. Hayatımı böyle yaşayacağım, yaşıyorum da şu anda.
 
 
Hiç keşkem olmadı!
 
U: Geçtiğimiz bir seneye baktığın zaman, geri dönüp hafızalardan silmek istediğin bir şey var mı?
M: Hayatım boyunca yaptığım hiçbir şey için pişman olmadım. Hiç keşkem olmadı benim.  Ne yaşadığım ilişkilerde, ne de arkadaşlıklarımda. İyi ki hepsini yaşamışım ki, şu an olduğum yerde, olduğum adamım.
 
U: Senin insanlarda bıraktığın etkiyi sorduğumda aldığım genel cevap “gizemli” oldu. Neden böyle sence?
M: Gizemli olmaya çalışmadığım için bence. Kim ne der diye düşünmediğim için, bohem veya marjinal görünmeye çalışmadığım için, öyle davranmadığım için, Twitter’da öyle yazmadığım için, Instagram’da öyle fotoğraflar paylaşmadığım için…
 
İnsanlar ne der diye yaşamaktansa ölürüm daha iyi!
 
U: Bir role bürünmediğin için…
M: Evet, öyle bir rol hiç olmadı. Neyse, o. Her şey net. İnsanlar ne der diye yaşamaktansa, ölürüm daha iyi!
 
U: Beklentilerin ne şu sıralar hayattan?
M: Benim hayattan beklentilerim; şu kadar param olsun, şöyle bir arabam olsun, Soho’da bir stüdyom olsun, dünyanın en tanınmış fotoğrafçısı olayım gibi şeyler olmadı.
 
U: Fakat bunların hiçbiri olmayacak düşünceler değil.
M: Olacak veya olmayacak, bunu kimse bilemez. Olsa bile, hayatım şimdikinden çok farklı olmayacak.
Tek beklentim; hayatımdaki güzel şeylerin katbekat artması.
 
Fiziksel olarak yalnız kalmak istemiyorum.
 
U: Fiziksel olarak yalnız kalamadığını fark ettim. Mesela; şu odadan çıksam, rahatsız olursun gibi hissediyorum.
M: Fiziksel olarak fazla yalnız kalmayı tercih etmiyorum çünkü; ben, kendisini çok fazla eleştiren ve kendi kendine kaldığı zaman kendisine çok fazla kızan bir adamım. Hep biriyle süspansiyon yapmam gerekiyor. Böylece kendimle fazla konuşma şansım olmuyor ve daha iyi oluyor benim için. O yüzden bu kadar çok çalışıyorum zaten.
 
Çok çalışarak bazı duyguları görmezden geliyorum.
 
U: Yoğun temponu kullanarak, bazı duyguları yok etmeye çalışıyorsun gibi.
M: Görmezden geliyorum desek daha doğru olur.
 
U: Aşık olamıyormuşsun gibi hissediyorum. Aşık olmaya başladığın anda bu duyguyu öldürmeye çalışıyorsun sanki.
M: Öyle değil aslında. Hayatımda sadece üç kere aşık oldum ve onları da aslanlar gibi yaşadım. Evet, çok kolay aşık olamıyorum fakat aşık olduğum zaman bağırıyorum resmen. Birine aşık olsam elini tutarım, söylerim bunu herkese. Hiç öyle korkularım yok.
 
Zaman zaman acı çekmekten korkuyorum.
 
U: Yok, ama acı çekmekten korkuyorsun bence.
M: Tabii, zaman zaman öyle şeyler de oluyor. Fakat acı çekmekten korkup da bir şeyler yaşamadığım olmadı.
 
U: En büyük hayal kırıklığını hatırlıyor musun?
M: Çok var ama bence en son olan en büyüktür. Diğerlerinin hepsini unutuyorsun.
 
Vazgeçemeyeceğim hiçbir şey yok!
 
U: Asla vazgeçemeyeceğin bir şey var mı?
M: Yok!
 
U: Bir motton var mı hayatında?
M: Yok.
 
U: Mesleğinde karşılaştığın en büyük zorluk neydi?
M: Para. Para kazanmak, ekipman almak, stüdyo kurmak, ekip oluşturabilmek… Fotoğrafçılık, çok pahalı bir meslek.
 
U: Çektiğin fotoğraflar için aldığın en güzel yorum neydi?
M: Hiçbirinin önemi yoktu.
 
Bir fotoğrafı çektikten iki gün sonra, şimdi çeksem daha farklı çekerdim diyorum.
 
U: Senin için, senin beğenmen yeterli yani.
M: Benim de çok beğendiğim söylenemez. Bir fotoğrafı çektikten iki gün sonra, şimdi çeksem daha farklı çekerdim diyorum.
 
U: Fikrin mi değişiyor?
M: Gelişiyor.
 
Yaşlandığımda, insanların ‘bu adamla biraz sohbet edebilsem keşke’ dediği biri olmak istiyorum.
 
U: Yaşlılığına dair hayallerin var mı? 40 sene sonrasının resmi var mı kafanda?
M: Hiç düşünmüyorum bunları. Bundan üç sene sonrasını bile kestiremiyorum. Nerede, ne yapıyor olacağıma dair hiçbir fikrim yok. Sadece, yaşlandığım zaman Aydın Boysan gibi, herkesin “Bu adamla bir kez meyhaneye gidip, biraz rakı içip, biraz sohbet edebilsem keşke” dediği bir adam olmak istiyorum.
 
 
 Kaynak: Özgür ARAS