İSLAMCILIK, CEMAATLER VE TARİKATLAR

Cumhuriyet Türkiye`sinde İslam, hem devlet yöneticilerinin İslam`la, hem muhafazakâr kesimin devletle kurduğu ilişkilere göre değişim geçirmektedir. Hem devleti yöneten kadrolar, hem de İslamcıların endişeleri açısından konu yorumlanmaktadır.
 
Birinci tarafta, dini bir sorun olarak gören Osmanlı-Türk modernleşmesi ve cumhuriyet ideolojisi var. Bunlara karşılık İslamcılık sorununu bir şekilde götürmek, halletmek, değiştirmek, dönüştürmek arzusunda olan bir Müslüman camia, İslami endişe sahipleri, İslamcılar, tarikatlar, cemaatler var. Aslında iki taraf için de, farklı nedenlerle de olsa İslamcılık bir sorun!
 
Cumhuriyet dönemindeki İslami hayat hep tartışma konusu edilmiştir.
Bir defa eğitim kademelerinden geçmiş Müslümanlar, İslami endişe sahipleri ve İslamcılar, aslında kafalarının çalışma tarzı itibariyle modernleşme süreçlerine, dolayısıyla cumhuriyetin din politikalarına şu veya bu düzeyde yakın olan veya onunla irtibat kurabilecek bir karaktere sahipler. Onların cumhuriyet ideolojisinden ayrıldıkları taraf yaklaşımdan ziyade din`in pratik taraflarıyla alakalıdır.
 
Din`in yaşanması söz konusu olduğu zaman cumhuriyet ideolojisiyle aralarında var olan mesafe din sorununa yaklaşım söz konusu olduğu zaman, tamamen olmasa da kapanıyor. Bu sorunu başörtüsünde de tekrar yaşadık. Burada işin felsefi ve pratik tarafları arasındaki boşluk sorunun anlaşılmasını zorlaştırıyor. Fakat işin halk tarafına baktığımız zaman, bu büyük Müslüman çoğunluğun sorununun zaten felsefi olmadığını görüyoruz. Sorunları kendilerine yetecek bir din eğitimi almak ve dini yaşayabilmekle sınırlı. Gerçekte ise; eğitim almış İslami endişe sahipleri, İslamcılar da halkın dindarlığından rahatsız.
 
Devlet ile İslamcılar`ın dışında, belki de her ikisine de eşit mesafede olan halk var..
 
Siyasi merkez acaba dini, Türkiye için vazgeçilmez bir kurucu unsur olarak mı görüyor yoksa bunu sadece toplumsal bir araç düzeyinde mi görüyor. Çok rahat evet ya da hayır diyebileceğimiz bir durum yok. Doğru ve gerçekçi yorumlar yapılması gerekiyor.
 
 
 
 
Cemaatlerle ile ilgili bazı kesimlerde eleştirel tavır var. Dinlerarası diyalog faaliyetlerine açık eleştiri var. Oysa; bazı cemaatler bir başarı öyküsü olarak görülüyor ve gösteriliyor...
 
 
Din`i din olarak, siyaset`i siyaset olarak, yönetim`i yönetim olarak algılamadığımız sürece tartışmada devam edecek gibi.
 
Nurullah AYDIN
8 Mayıs 2017-ANKARA