AYRIŞTIRICI, UYUŞTURUCU DİL

Her kesimin kendi sözcüğü, sözcüğe verdiği anlam, hitap ettiği kesim farklı.
 
 
Beyinler sözcük tuzaklarıyla kilitleniyor.
Sözcükler sandığımızdan çok daha önemli etkilere sahiptir..
 
Sözcükleri kullanarak kavramları değiştiririz. Sözcüklerle düşünceleri değiştirir, davranışları yönlendiririz.
 
 
Sözcüklerin kendisi
 
 
 
Bu çok masum görünen sloganda, sonra ekonomi bozulur, gene siz perişan olursunuz tehdidi var ki, işadamlarından sokaktaki insana kadar herkesi duralatıyor. Ayrıca başınıza çok kötü şeyler gelir iması taşıyor. İstikrar sözcüğü tehlikeli bir tehdit ve gizemli felaket imalarıyla siyasal iktidarın en önemli silahı oluyor.
 
Oysa, günümüzün istikrarı, en büyük kayıplarımızın şifresidir. Görünürdeki ortada ne var ki, geçinip gidiyoruz kandırmacası, her türlü yolsuzluğun paravanıdır.
 
 
 
 
 
Demokratikleşmeyi halkın bilinçlenmesi olarak anlayan, bilinçli katılımla, ne yaptığını bilerek hareket eden özgür vatandaşların kurup yaşattığı rejim olarak kabul edenler, üniter devleti savunanlar, ayrımcılığı kabul etmeyenler, laiklik karşıtı gelişmelere karşı çıkanlar ise demokrat sayılmıyor, insan yaşamını ve emeğini savundukları halde solda da görülmüyor, elitist ve darbeci olarak etiketlenmeye çalışılıyor.
 
 
İnsanın korkması gereken, aşması gereken, yıkması gereken bu sahte istikrar duvarlarıdır.
Bu sahte ve yalancı istikrar sözcüğünün maskesi düşürülmelidir.
Bu korkutmaların aslı açıklanmalıdır.
 
İşte, sözcük tuzakları böyle kuruluyor, böyle çalıştırılıyor.
Bu tuzaklara düşenlere ne demeli?
 
Nurullah AYDIN
23 Ocak 2017-ANKARA