Boz ayı;  yıllar önce gördüğü hayvanı bile tanıyabiliyormuş! Vay be, bozayılar bile eşini dostunu tanıyor, bizim baştakiler hep “Aldatıldık” diyor, hadi gel de kıyaslama! Valla hayvanlar âlemini okurken, bizim buralarla kıyas yapıyor beynim.

Fare; yanıtını bilmediği seçeneği pas geçebiliyormuş,  seçim zamanı sandık başına mı yollasak? 
Tek doğumda 6-12 arasında yavru doğuran domuzun, nüfus planlamasından haberi yok. Tutsak olduğunda kendi yavrusunu bile yiyebilen bir hayvan... “Devletin malı deniz, yemeyen domuz!” lafı da buradan geliyor… Domuzlar öğrenme hızında şempanzelere yetişebiliyor, biraz ilgi ile evcilleştirilebiliyormuş.  Hadi ortaçağ karanlığını, Işid’i evcilleştir de görelim…

Sansar  kümeslere gece dadanır, biriyle doyacağı halde, hepsini boğarmış aç gözlü yaratık. Doyduğun yerde bıraksana, hep bana hep bana neyin kafasını yaşıyorsun?
“Tilki gibi dostum olacağına aslan gibi düşmanım olsun” boşa değil bu laf. Kurnazlığı herkesçe bilinir, tilki gibiler, insanı suya götürür, susuz getirir... Tilkiler karayollarını takip ederek, otomobillerin ezdiği hayvan leşleri ile beslenmeye de başlamışlar. Duble yolların duble simsarları gibi, tilkiler de  yolla birlikte evrimleşmiş görünüyor…
Aslanlar savunmada ve av sırasında gruplar oluşturur ve avını hiyerarşik bir düzende paylaşır.  Yeri gelir sürüler 30 üyeyi bulur. Aslan sürüsü; bir veya birden fazla erkeğin oluşturduğu bir koalisyon ile yönetilir. Aslanlar gibi olamadık, onlar bile koalisyon kurabiliyor…  Hey gidi koalisyon hey… Geçen yıl Haziran ayında nasıl göz göre göre kaçtın? Bahçeli püskevit yerken oldu olanlar… Neyse yine çıktık şirazeden, devam edelim okumaya…  Bu koalisyoncu aslanların;  en büyük düşmanı onun yaşam alanını yok eden insanmış… Bir de timsah.

Timsah gözyaşları geldi aklıma… Bilinçaltı devrede, direk Arınç’ın ağlayan halleri.. tövbe ya, okumaya devam… Timsah avını yerken; tükürük bezine giden sinirler, gözyaşı bezine gidermiş; yani gözünden akan gözyaşı değil, salya!  Salyasını gözünden akıta akıta avını yermiş bu tipsiz hayvan.  Renk körü olup, dilini dışarı çıkaramazmış. Einstein gibi yapamaz yani… Gündüzleri dinlenir, çoğunlukla gece avlanırmış timsahlar. Al işte direk serbest çağrışım! Okurken aklıma gece acilen çıkarılan yasalar geliyor! Bizim mecliste de avlanma geceleri oluyor! Gececi vekiller ve timsah bilinç fırtınasına bak… Timsah çenesini sağa sola hareket ettiremediği için, avını çiğnemeden yutarmış. Hamuduyla götürüyormuş  yani.  Aslında hamut değil, bu kelimenin doğrusunu da yazalım: “Havut” devenin semeri yani… Deveyi de dikeni de hepimiz biliyoruz ve bipleyip geçiyoruz.

Karınca ve arıların; kompleks beyinleri var,  iki tür de zekalarını özellikle bir grup içinde çalıştıklarında sergiliyor. “Örgütsüz güç güç değildir” sözü sizin de aklınıza geldi mi?

Atın zeka seviyesi,  pek çok hayvandan daha düşükmüş fakat; sıralamada inekten daha yüksek zeka seviyesine sahipmiş… Atlarda yorulma hormonu olmadığından, çatlayarak ölürlermiş... Bazı atlar insan çatlatır, çatlak insan; yarım olur. Yarım akıllara da ne denir varın siz düşünün… Cihangir bence süper zekâydı.
Hindi; hayvanların en aptalıymış, 1997’de Oregon Devlet Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma ile buna karar verilmiş.  Umarım bu bir algı operasyonu değildir. Malum Türkiye’nin İngilizce kullanımı  “Turkey” ve bunun kelime anlamı ise; “Hindi”… Çok kızıyorum; özel isimleri niye özel olarak kullanmıyor da, İngilizcesini kullanıyorlar? Eğer bunu özellikle yapıyorsa bu Oregon üniversitesi, kavuklu gergedan boynuzlasın onu.

Boynuzlar konusuna hiç girmeyeceğim. Öyle çok boynuzlandık ki… Hep aldatıldık… Biz uluyanlarla devam edelim… Sırtlan; leş yer ulur… Çakal da ulur, sırtlandan farkı, etrafına pis koku yayması. Uluyan en güzel hayvan ise Kurt. Mitolojilere konu olmuş, batı mitolojilerinde kötü, doğuda iyinin simgesi. Kurt sürüsü, bildiğin çekirdek aile.. Büyük kardeşler, küçüklerine bakar, anne babaya yardımcı olur… Anne baba hep otoriter, kimse otoriteyi sarsamaz! Sürünün içinde statüsünü yükseltmek için, sürünün başı ile dövüşen ve baş kaldıranlar olur… O dövüş, sürüyü daha güçlü kılmak için yapılır.  Yaşlanan ve güçten düşen sürü başı yerini daha dinamik lidere bırakmak zorunda kalır. Senin anlayacağın; pılıyı pırtıyı kaptırır, hayata küserse de kendi bilir...  Gitsin bahçeli bir ev bulsun yaşasın bize ne.

Angut; rüzgârı arkasına alarak indiği için düzgün inemez, yuvarlanıp, yalpalarmış. İşte “La ne bakıyon angut gibi” sözü buradan geliyor… Gerçi angutun tek eşli olduğunu, ölen eşinin arkasından yas tuttuğunu okuyunca; bazı insanlara örnek olsa diye düşünüyor insan.

Aslında bu yaratıkların çoğu; insanla dost olabilir. Ah keşke celladına âşık olan mahkum gibi olmasalar.

Seray Deren – Hür Kalem