Değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu gerçeğinin hâkim olduğu dünyamızın her anlamda ve alanda sürekli bir değişim içinde. Bu değişimlerin yaşamlarımız üstünde etkisi muhakkak. Özellikle de teknolojik yeniliklerle ortaya çıkan değişimlerin yarattığı yeni alanların sağladığı avantajlar, mevcut alışkanlıkların ötelenmesine sebep olmakta ufaktan ufağa. Hani ‘Rüzgârın yönünü değiştiremediğinde, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla’ der ya eski bir tapınak yazıtı, işte o misal.

Nasıl ki, TV ve sinema olayı da değişim rüzgârından etkilenenlerden! Geçmişte ekran başına geçmekle ve kanalların portföyünde yer alan kısıtlı sayıdaki yapımı halim selim izlemekle özdeşleşen TV izleme alışkanlığı şimdilerde yerini bol çeşnili platformlara ve seçiciliğe bırakmış halde. Birkaç bölümde yayından kalkan diziler, gittikçe düşen reyting oranları ve ekran kısıtlayıcılığının yanı sıra süre uzunluğuyla da yaratıcılıklarını iyice kaybeden senaryo vasatlıkları bu değişimin bariz göstergeleri. Kanallar ve yapımcılar, ekran kısırdöngüsünde nadiren kayda değer işler ortaya çıkartır oldular. Bu tablo karşısında izleyicinin de dijital platformların sunduklarına meyletmesi gayet normal tabii.

Nitekim izleyici kitlesinin yakaladığı bu avantaja sinema olayı da dâhil edilmiş durumda. Sayıları artarken boyutları küçülerek eski cafcaflı günlerinden çok şey kaybeden salonlarda film izleme olayı halen ilgi görse bile insanların evlerinin rahatlığında veya istedikleri herhangi bir ortam ve zamanda filmlere ulaşma talepleri bir hayli fazla. Dolayısıyla ne TV kanallarının ne de sinema salonlarının eski pırıltısı kalmadı diyebiliriz.

Bilgisayar kullanımının kişiselleşmesinin ardından iyice yaygınlaşan internet sayesinde kendini gösteren bu değişim, dijital medya ve eğlence servislerini klasik yayıncılığın ve sinemacılığın önüne geçirmekte. Zira her geçen gün daha yaygın hale gelen bu sektörün seçki ve erişim avantajıyla boy ölçüşmek pek kolay değil. Buna karşılık toplumdaki eski usul televizyon ve sinema alışkanlığının şu aşamada tümden ortadan kalkacağını düşünmek de hata olur. Çünkü bunlarla büyüyen nesillerin ve dahi halen internet gibi gelişmelerle çok içli dışlı olmayan erişkinlerin varlığı mevcut. Ancak ileriki dönemlerde beyazcamın ve beyazperdenin modasının iyiden iyiye geçeceğini, bunların günümüzdeki siyah beyaz filmler gibi nostaljik olgular olarak ilgi göreceklerini söylesek abartmış olmayız.

Anlayacağınız yerli-yabancı filmler ve dizileri, canlı yayınları, belgeselleri, özel yapımları bilgisayar, telefon ve Smart TV’den reklamsız izlemeye olanak sağlayan BluTV ile yerli atağını yapan… Küresel açılım atağıyla kullanıcı sayısını sürekli artırarak hâlihazırda dünyanın en büyük internet televizyon ağlarından olan ve En İyi Yönetmen dâhil üç dalda Oscar kazanan kendi yapımı ‘Roma’ filmiyle sinema dünyasındaki alışkanlıkları yıkıp tartışmalar yaratan Netflix’in ülkemize gelmesiyle dijital platform olayı yerleşik TV ve sinema alışkanlığını ezip geçme konusunda tam gaz ilerlemekte.

Hal böyleyken ‘Sen Nereye TV Oraya’ mottosuyla hareket ettiklerini ve gerek içerik gerekse teknolojik donanımıyla 2018’i rekorlarla tamamladığını duyuran Türkiye’nin en çok izlenen dijital televizyon platformu durumundaki ‘TV+’ da icraatlarıyla dikkat çekici durum geliyor.

TV+ İLE FİLMLER SIRA DIŞI!

3,6 milyon kullanıcı sayısına ulaşan… Gişe rekortmeni filmleri, dünyanın takip ettiği dizileri ve 86’sı HD olmak üzere 150’den fazla canlı TV kanalını sunarak 5000’den fazla film, dizi, çizgi film ve belgeseli kullanıcılarıyla buluşturan TV+ platformunun icraatlarına baktığımızda öne çıkan detay, insanları bu mecraya çekip TV ve sinemadaki değişim rüzgârına adapte edebilmek için atılması gereken adımların doğru atıldığı yönünde olmakta.

Şöyle ki; yayın kalitesinin yüksekliği… Televizyon, cep telefonları ya da tabletler üzerinden kullanım imkânı sağlaması bir yana yayını 24 saate kadar geriye alabilme, 10 saniyelik periyodlarla geri ve ileri alma seçenekleriyle de bir televizyondan daha fazlasını sağlıyor insanlara.

Bunların ötesinde pek çok yerli ve uluslararası festivallerin sponsorluğunu üstlenmesi ve Türk sinemasının yapımlarını ücretsiz olarak sunması da platformun attığı adımları güçlendiriyor.

Bu çerçevede geçen yıl Antalya Film Festivali, Malatya Film Festivali, Boğaziçi Film Festivali gibi organizasyonların sponsoru olup yaz aylarının açık hava sinema etkinliklerinde öncü rol oynayan TV+ ile BKM işbirliği kayda değer. Türkiye’de sinema sektörünün gelişmesi ve daha çok izleyiciye ulaşması amacına odaklı bu işbirliği sonucunda Ata Demirer’den Cem Yılmaz’a, Demet Akbağ’dan Yılmaz Erdoğan’a, Özge Özpirinçci, Buğra Gülsoy ve Ezgi Mola’ya pek çok sevilen ismin yer aldığı filmler TV+ sinema platformunda, abonelerine yıl boyunca ücretsiz olarak sunulacak. 

Aktif kullanıcıların mobil üzerinden günde 81 dakika, ev platformunda ise 9 saat televizyon izledikleri TV+ platformunun sinema desteği bu kadarla sınırlı değil.

Açıklamalardan gördüğümüz üzere 2019’da da eğlence ve sanatın adresi olmaya devam etme hedefi kapsamında, İstanbul’un sıra dışı mekânlarında TV+ sponsorluğunda film gösterimleri gerçekleştirilecek. Klasik filmlerin tarihi mekânlarda gösterimi kapsamında, sinemaseverlere sıra dışı bir deneyim yaşatılacak.

Film gösterimlerinin öncesinde izleyicileri sıra dışı mekânların ruhuna uygun sürprizlerin bekleyeceği ve altı hafta sürecek olan ‘TV+ ile sıra dışı film deneyimi’nde birbirinden ilginç yapımlar gösterilecek. 

SONUÇTA; The Favourite, Shape of Water, Cold war, The Greatest Showman, Hitchcock Truffaut, Everybody Knows isimli filmlerin yer alacağı ‘TV+ ile sıra dışı film deneyimi’yle sinema alışkanlığına farklı bir boyut kazandıran ‘TV+’ platformu ve benzeri dijital ortamlar hem TV hem de sinemadaki değişim rüzgârının habercileri durumundalar.

Klasik mecraların bu değişimin sunduğu avantajlarla yarışmak için gerekli atılımları yapıp izleyici seçeneklerini çoğaltmaları umuduyla… 20.yy'ın en önemli şehir plancılarından Robert Moses’ın ‘Değişimden korkma; ama yine de onu amaçsızca kullanma’ sözüyle koyalım noktayı.
 
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal