Yaşamın yoğun temposundan bunalanlar için ‘tatil zamanı’ umudu büyük önem taşır. Ancak bunu gerçekleştirmek de öyle pek kolay değil neticede. Başta maddiyat olmak üzere yaz tatili keyfine engel teşkil edebilecek bir dolu şey çıkabiliyor karşımıza. O vakit de, kurguların dünyasından açılan ‘Tatil Zamanı’ seçeneği kalıyor geriye.
Ekranların tatil zamanındaki dizi seçenekleri, romantik komediler çoğunlukla. Ama onların klişe aşk halleriyle gevşeyip eğlenmek pek mümkün olamıyor. Hani şöyle doyasıya gülmek isteseniz, ortada mizaha yönelik bir durum bulmak zor. Aşkın romantizmini yakalamaya çalışsanız, o hepten zor. Öte yandan birbirinin içinden çıkmış gibi duran komedi şovlarından da tat almaya uğraşmak nafile. Zira kopyala yapıştır tablosu sergileyen bu yapımlar aynı fabrikanın ürünü. Kanalların film tercihlerinden kendinize eğlencelik çıkartmaya çalışsanız, bir iki yerli film dışında genellikle aksiyona dayalı yapımlar yer bulmakta ekranda.
Oysa gündemin iç karartıcılığından, yaz sıcağında eve tıkılıp kalmanın verdiği sıkıntıdan kurtulmak için insan bazen önünü ardını didiklemeden makaraları koyuvermek, kaygısızca yol alan bir komedinin içine dalmak istiyor. Dolayısıyla ister istemez vizyondaki yapımlar içinden seçenek aranıyor… Ki mevcutlar arasında ‘Tatil Zamanı/Vacation’ bu talebi karşılayacak türden!
 
TATİL GELENEĞİ GIRGIR ŞAMATA SÜRÜYOR
Aile boyu tatil yapmanın keyfini komedileştiren Hollywood, 80’li yıllarda ‘National Lampoon's’ ile Vacation serisinin komedisini başlatmış ve Griswold Ailesi nezdinde arabayla tatile çıkan ailelerin başına gelebileceklere şahitlik ettirmişti. Amerika’nın ünlü eğlence yeri Walley World’e gitmek için binlerce kilometreyi arabayla kat eden Clark Griswold, eşi Ellen ve sürekli didişen çocukları Rusty ve Audrey ile komik-unutulmaz bir seyahat yaşamıştık.
O yıllardan bugünlere çok şey değişti ama insanların tatil ve komedi kombinasyonu hep devam etti. Nitekim Gişede büyük başarı yakalayan ve defalarca televizyonda yer bulan bu neşeli aile komedilerin unutulmazları arasında yerini alırken geçmişin eğlencesini yeni nesille devam ettirmek isteği de, Jonathan Goldstein ve John Francis Daley tarafından kaleme alınan ‘Tatil Zamanı’nı doğurdu. Griswold Ailesi’nin tatilciliği, babadan oğla aktarılıp Rusty’nin ailesine kendi deneyimlerini yaşatma hevesine dönüşerek, günümüze uygun esprilerle ve canlandırmalarla yeniden hayat buldu.
Yerel bir havayolunda pilot olan Rusty’nin komik uçuş sahneleriyle açılışını yapan ‘Tatil Zamanı’; insanlara saygılı davranma nezaketinin ‘eziklik’ olarak algılandığı… Küçük kardeşe karşı tolerans göstermenin istismara yol açtığı… Aile bireyleriyle sıcak iletişim kurma arzusunun monotonluk yarattığı bir atmosferi hızlıca yansıtmanın ardından tüm sorunların çaresi ve kaynaşmanın yegane formülü olarak araba yolculuğuyla tatil yapmanın gerekliliği üstüne oynamaya başladı. Yani babasının oğlu olarak karşımıza çıkan Rusty’nin, ailesini bütünleştirmeye ve karısını memnun etmeye çabaladığı macerada geçmişin izleri sürüldü kısacası. Ancak babadan kalma bu formülü günümüz insanına yeniden hoş göstermek için elbette ki günümüze has detaylara da yer verilmesi gerekliydi. Bunu sağlamanın yolu da, durumlardan yararlanan gırgır şamatayı absürt esprilerle allayıp pullamak, komedinin açısını geçmişin kalıplarından günümüzün algısına yönlendirmekti. Doğrusunu söylemek gerekirse devam filmi niteliğindeki ‘Tatil Zamanı’ bunu sağlamakta hayli başarılı olmuş.
Ayıcıklı korkunç kamyonundan yamyam öküzüne… Aileden ziyade suikastçılar ya da ajanlar için üretilmiş gibi duran Arnavutluk üretimi arabadan, eyaletlerin buluştuğu noktadaki yetki kavgasına… Bir dolu saptamalarla yol alan ‘Tatil Zamanı’nda her planın kendince bir esprisi mevcut.
Üniversite yıllarındaki performansı yaş ilerleyince denemeye kalkmanın yanlış olduğunu, evliliklerin tek taraflı değil karşılıklı özveri ve anlayışla ayakta kalabileceğini, yeri geldiğinde saygıyı sağlamak için küçük kardeşlere haddinin bildirilmesi gerektiğini, ailesini seven bir erkek için kariyerden ziyade birlikte olunan zamanın değerini öne çıkartarak mizahını kuran ‘Tatil Zamanı’nın bir özelliği de, bu harmanın içine ince mesajlar serpiştirmesi!
Mesela, navigasyondaki Koreli esprisi… Bazı dillerin şiddet yüklü olduğunu vurgulamak için başarıyla kullanılırken aynı zamanda Amerikan sineması aracılığıyla Kore’ye fırlatılan bir taş durumunda. Ailesinin gözünde işe yarayan bir baba olmanın peşine takılan Rusty’nin oğluna cinsellik hakkında yardım isteği de bu komedinin içinde apayrı bir yere sahip. Çünkü çocuklarına yol göstericiliğe soyunan babaların da aslında bilgi sahibi olmadığını ve kaş yapayım derken göz çıkartır hale geldiklerinin gerçekçi yüzünü açığa vurmakta.
Tüm bunların üstüne ballı börek ise havalı duruşlarıyla ‘beden şov’ yapan ve bu noktada bizim dizilerdeki erkek görselliğine bin basan Stone Enişte’nin teşhirciliği! Burada olayın fizikine değil durumun absürtlüğüne dikkat edilmesini öneririm. Çünkü asıl mizah oradan çıkıyor ortaya.
Sonuçta; Ailecek güzel bir ‘Tatil Zamanı’ yaşamak istiyorsanız kuyruklardan kaçıp uyanıklık ederseniz başınız moka bulaşır nasihatini veren… Gidilen yerlerdeki yerel halka güvenmemek gerektiğini fareli espriyle saptayan… Evlilikleri canlı tutmak için rutinleri kırmak gerektiğini kabalığa kaçmayan bir dille yansıtan… Yollardaki konaklama tesislerinin içler acısı halini gözler önüne seren… Cinsiyet ayrımcılığının yanlışlığının altını çizen… Her tatilin yolculuk etabından nahoşluklar yaşanabileceğini ama önemli olanın finalinde mutluluğu yakalamak olduğunu fısıldayan… Ve tüm bunları yaparken yaşamsal açıdan Amerika’nın da bizden farkı yok dedirten ‘Tatil Zamanı’nın makul süreli komedisini tavsiye ederim.
Aile olmanın önemini, ‘Seal'ı beraberce söyleyebiliriz diye düşünmüştüm sadece; hani normal ailelerin yaptığı gibi’ diyen baba Rusty’nin duyarlılığında mizahlaştırarak aktaran ‘Tatil Zamanı’ ile çılgın bir maceraya ve kafanızı boşalttıracak kahkahalar atmaya ‘Evet’ diyorsanız yapmanız gereken tek şey sinemasal kaygılardan arınarak bu filmi izlemek. Nihayetinde festival için üretilen değil gişeye oynayan bir eğlencelik ‘Tatil Zamanı’
Dolayısıyla gerçek hayatta kafayı takacak bir dolu şey varken bir de bu tarz kurguların tekniğine, söylem diline kanca atıp ekstradan beyinsel zorlamalara ihtiyaç yok diyorum. Zira bu sıcaklarda ve kan revan dolu gündemin hararetinde sabun köpüğü misali esprilerle bir nebze deşarj olmazsak devreler yanabilir. Aman dikkat!
 
Anibal GÜLEROĞLU
www.sinematur.com