Mahallemizin sütçüsü yaşlı bir teyzeydi. Adı: Aslı.

Aslı teyzenin kocasını hiç hatırlamıyorum.  Sanki o hep yaşlıydı. Elinde süt güğümleri kapı kapı gezer, süt satardı… Bir tanecik ineği vardı, gecekondunun bahçesinde sağar sütünü çıkar satmaya… Çoluk çocuğunu  süt satarak geçindirir. Bir gariban sarıkıza bakar bütün aile. Sarıkız süt versin ki, aile geçinebilsin.

İki kızı, iki de oğlu vardı. Oğullarından biri Ramazan ağabey… veremden ölmüştü gencecik yaşında o yakışıklı ağabeyimiz… Onun yaptığı kardan adamların ağzında hep sigara olurdu… Kendi de çok içerdi…
Necdet  abi diğer oğlu,  Duriye  abla büyük kız, Şaduman  abla küçük..
Aslı teyze çok yaşlandığında   gelini  Saynur abla bakıyordu artık ona…
Küçük bir bakkal dükkanı bütün ailenin geçim kaynağıydı…
Ve sırrını açıklamadan ölmek istemiyordu Aslı teyze…

1985 Yılıydı… topladı çoluk çocuğunu başucuna ve anlattı:

“Ben küçük bir kız çocuğuyken; annem ve babam beni bir aileye bırakıp gitmiş… “Yollarda perişan olur, belki döneriz belki dönmeyiz, kızımız size emanet” demiş beni bir aileye bırakmışlar. Siz onları hiç tanımadınız. Onlar benden gerçeği yıllar yılı gizlemişlerdi… Bana gerçek kimliğimi ancak ölüm döşeğinde söyledi rahmetli anacığım. O zaman barışmıştım ama iş işten geçmişti.  Babam ben çok  küçükken ölmüş zaten. Askerde şehit düşmüş. Anam Melek adı gibi melekti. Babam ölmüş, anam Melek  bana bakmak zorunda kalmıştı, küçük bi kızdım beni evlendirdiğinde o yüzden çok küsmüştüm. Ben evlenmek istemiyordum ki… Evlendim ve 3 ay sonra anamdan haber geldi hastaymış… Kalktık gittik Kırşehir’e… Ankara’dan gittik… Anam hastaydı yatak yorgan yatıyordu. Bana dedi ki: “Senin gerçek adın Aslı değil” dedim zaar anam hasta ne dediğini bilmiyor…  Ana o nasıl laf dedim. “Gızım dur beni dinle” dediydi rahmetli…

Bakın çocuklar, evlatlarım bu benim sırrım. Ölüm var, ben de hastayım size iyi bir ana olmaya çalıştım benim de günlerim sayılı söyleyeyim size bu sırrımı… 

Anam bana dedi ki; “Senin annen baban aslında birer Ermeni idi. Onlar bizim komşumuzdu. O zamanlar hepimiz iç içe yaşardık.

Kırşehir Kaman’lıydık biz. Aslımız Erzurum’dan gelip yerleşmiş buraya… benim annem babam kimdi isimleri neydi ben hiç tanımamıştım? Ben hep anamı ana bilmiştim, babamı şehit… anam dedi ki: ”Senin annenin adı: Diro  Babanın adı: Narek’ti… Onlar uzun bir yola çıktılar, seni bize emanet ettiler ama bir daha dönmediler… Biz de seni o zamanlar 1 yaşlarındaydın, aldık kendi kızımız bildik, hep  bekledik Diro ile Narek gelecek diye… dedik adına Aslı diyek… Aslımız oldun sen bizim…adın ASBRAMdı, biz söyleyemiyorduk, ASLI dedik sana.
 
Ben o günden sonra her gün ağladım. Hep ağladım. Adım Aslı olmuş, ben kimmişim bilemedim. Rahmetli anacım o günden sonra akşamına doğru hakkın rahmetine kavuştu. Ben de o gün bugün derin bir kuyuda gibiydim, hep çocuklarımdan ayrılmamak için yaşadım… Hastayım hakkınızı helal edin… “ dedi…
 Sanki büyük bir yük varmış sırtında, yükünü indirmiş rahatlamış gibiydi… birkaç gün sonra Hakkın rahmetine kavuştu Aslı teyzemiz…
Sütçü teyzemiz sen ne iyi kadındın. Ne iyi anneydin… Kim bilir hayat senden neleri aldı, neleri verdi? Çocukların  durup durup “vay bee bizim anamız Ermeni miymiş?” diyordu o günlerde… Mahalleli şaşkındı… Sen  insan gibi  insandın… Huzurla uyu….  
Seray DEREN- Hür Kalem