CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisi ile gösterdiği fotoğrafı eleştirdi.

Kılıçdaroğlu, "Pazar günü eline aldı bir fotoğraf. O fotoğrafla da oynanmış, sahtekarlık yapılmış. Sen Başbakan'sın. Sana sahtekarlık yakışır mı? Onların tayfasından o isimleri karalamışlar, kimse görmesin diye flu yapmışlar." dedi.

MHP’nin Esenyurt’ta bir seçim bürosu açılışındaki saldırıyı da kınayan Kılıçdaroğlu, kendilerini karalamak için gösterilen belgelerin altında Başbakan'ın imzasının bulunduğunu belirtti.



KILIÇDAROĞLU'NUN KONUŞMASINDAN KESİTLER ŞÖYLE:


O bir fotoğraf gösterirken bile sahtekarlık yaptı. Ben kapı gibi belge gösteriyorum, kendi imzasıyla. Kendi yazınla gösteriyorum. Şimdi utanır mı? Utanması için ar damarı lazım, o da yok.

Bu yetmedi. Bunu biliyorduk zaten. Kendi imzasıyla, kendi sahtekarlıklarını parlamentoya bildiren bir Başbakan'dır. Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren yurttaşlarıma göstereyim. Fotoğraf nasıl olurmuş?

"ASIL BEN GÖSTEREYİM FOTOĞRAF NASIL OLURMUŞ"

24 Kasım 2013. 17 Aralık’tan üç hafta önce. Bu fotoğraf, üzerine oynama yok. Üstlerinde kimlerin olduğu yazılı. Fotoğrafların hiçbir yerinde oynama yok. Kim var burada? Rıza Zarrab var, Ali Ağaoğlu var, Suat Kılıç var, gensorudan kurtulan. Altındağ’da iş yürüten. Recep Tayyip Erdoğan var başçalan. Ve Emine Hanım var.

Bu tablo devlet protokolü. Sayın Başbakan şunu söyleyebilir. “Yahu o tarihte operasyon yapılmadı, ben hani bunların ne olup olmadığını bilmiyordum” diyebilir. Ama o da doğru değil. diyemez. Neden? 18 Nisan 2013. Bu olaydan çok önce. MİT Başbakan’ın önüne üç sayfalık rapor koyuyor. Raporun sonuç bölümünü okuyorum. “Rıza Zarrab’ın Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Muammer Güler ile mevcut ilişkisinin ortaya çıkması halinde, söz konusu hususların hükümet aleyhine kullanabileceği değerlendirilmiştir”


Bak diyor dikkat et diyor. Bu ne yaptı? Gitti şu pozu verdi. Yani benim haberim yoktu diyemez. Ben onun için buna başçalan diyorum zaten. Boşuna söylemiyorum. Ölçüyorum tartıyorum biçiyorum ondan sonra söylüyorum. Senin haberin olmadan bu tablo oluşamaz. 


Kim o? Kimin yanında oturuyor? Başçalan’ın yanında oturuyor. Başçalanı kim uyardı MİT’ uyardı. Yapmayın dedi bu adamlar. Ben onun için sana yapmayın diyorum. Sıradan bir olay değil bunlar. Hala kalkmış, yok 2004’te 2005’te bu oldu. Yahu açıkça söylüyorum. Yolsuzluk varsa sonuna kadar gitmeyen namerttir diyorum.

Bazen ben bile iç dünyamda isyan ediyorum. Bunlar dinden imandan bahsedecekse biz neyden bahsedeceğiz. Hükümetten düşsünler Türkiye'de göremezsiniz bunları. Bunlar kefene kesin cep yapacaklar. Bunların özel bir yeşil merakı var. Yeşil dediysem doğa değil dolar merakı. Maalesef böyle bir hastalıkları var.


Oy verdiniz. Rüşvet bitsin, yolsuzluk bitsin diye. Sizin paralarınızı çaldılar. Harama ortak oldular. Onun için diyorum. Helal bunların kapısının önünden geçmiyor. Bu tabloyu herkesin düşünmesi lazım. Herkesin elini vicdanına koyması lazım. Ne oluyor bu ülkede demesi lazım. Her yurttaşımın söylemesi lazım.



TÜRGEV diye bir vakıf var. Erdoğan Ailesi'nin kurduğu. Başında da Bilal var, Bilal oğlan var. Benim oğlumla uğraşmayın diyor. Sevgili Recep Bey, biz senin oğlunla boşuna uğraşmıyoruz. Sen makamını kullanarak oğluna çıkar sağlıyorsun. Nüfuz ticareti yapıyorsun. Sen diyorsun ki, şu ihaleyi sana vereceğim, rüşveti de oğlumun vakfına ödeyin diyorsun.


Unuttun mu Recep Bey sen ne söylüyordun? “Bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim” diyordun. Hırsızlık babadan oğula geçer, evlattan babaya değil. “Efendim hayır işi yapıyoruz. “Ne demek hayır işi yahu? Arsayı buna ver diyorsun, senin o arsa oraya bedava verilir mi? Bunun adı nüfuz ticaretidir. Sen oğlunu yolsuzluğa bulaştırdın. Sen ne kadar büyük bir günah işlediğinin farkında mısın? Bir baba evladını nasıl bir konuma düşürebilir? Benim vicdanım sızlıyor yahu, senin vicdanın nasıl sızlamıyor?

''MEDYA MENSUPLARI KORKUDAN SORMUYORLAR''

Erdoğan’a bir soru sorayım. Medya mensupları da korkudan sormuyorlar. Malum bizim toplantılarını kesiyorlar, onların aday tanıtımlarını bile sonuna kadar veriyorlar. Medya medya değildir. Biz bunu kabul etmiyoruz. Yolsuzluk olayı ciddi olaydır. Halk adına soru sorma yetkisi medyadır. Medya yolsuzluk olaylarının üstünü örtemez, örterse ona medya denmez.

"TÜRGEV'İN BÖYLE BİR HESABI VAR MI?"

Protokol diye bir şey var. TÜRGEV’in de vakıf bankasında bir hesabı var. TR 20020001500158048013239675 nolu hesap. TÜRGEV’in böyle bir hesabı var mı? İki bu hesaba 26 Nisan’da 99 milyon, 999 bin 990 dolar para yattı mı? Bu para neyin parasıdır? Bu para bir rüşvet parası mıdır? Açıklasın öğrenelim merak edelim.

Bugün diyor ya, şu kadar çamaşır makinası sattık. Recep bey bütün dünyayı çamaşır makinalarıyla donatsak senin kirliliğini temizleyemez. Bizim sihirli formüle gelelim, fotoğrafa gelelim.

"İKİNCİ ADAM KİM?"

İkinci adam kim? Ali Ağaoğlu. Bakırköy’de arsası vardı. İmar durumunu değiştirecek, bir türlü değiştiremiyor. Nereye gidiyor, başçalana gidiyor. O da Erdoğan Bayraktar’a talimat veriyor, o da gereğini yapıyor. Bunun üzerine Ali Ağaoğlu İBB’den birisiyle konuşuyor.

“Orada bak, şunu söyleyeyim. Ben onu bakanlığa yaptırtmadım. Açık da net de konuşuyorum Başbakan'a yaptırdım. Ben de gittim büyük patrona söyledim. O da talimat verdi halledin burayı dedi” ve hallettiler. Sonra bundan biraz rahatsızlık duymuş AKP’nin İstanbul il başkanı Babuşçu şöyle söylüyor. 11 Ocak 2013 “Yani büyükşehirde reddedilen bir dosya. Sonra bakanlığa gidiyor, özel proje. İstanbulda ilan edilen tek özel proje alanı. Başka yok diyorlar”

''BÜTÜN YURTTAŞLARIMA SESLENİYORUM''

Bütün yurttaşlarıma sesleniyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum. Türkiye’yi gelin kirlilikten arındıralım. Bakın dolar aldı başını gidiyor, bütün iş dünyası kaygı içinde. Onlara da söylüyorum. Siyasi partilerle kirli pazarlıklara giren iş dünyası kendine zarar verir. İş dünyası mensuplarını kendi aranızdan ayrılın. Bırakın onlar Erdoğan’ın etrafında kümelensinler. Biz onlara güveniyoruz, onlara saygılıyız. Onlar üretiyor, çalışıyorlar. Onların fabrikaları sadece onların değildir, milletin fabrikasıdır. Onlar üretecekler istihdam yaratacaklar. Ama nasıl? Hukukun üstünlüğü içinde.
Editör: TE Bilisim