“Ben mi beceriksizim, yoksa güzel haber mi yok?” diye düşünerek başladım güne… Bütün haberler hakkında yorum yapamaz ki insan.  Hangisini tutsam elimde kalıyor. Ben en iyisi size bir  meleğin  başından geçenleri anlatayım.  O çok güzel bir kızdı. Halen öyle. Adı bende kalsın. Biz ona  “Melek” diyelim.

Doğduğunda annesi çalışıyordu. Babası hep işsiz. Bir ablası var. Hayat öyle zordu ki, ablasını babaannesi büyüttü, Meleği anneannesi. İkisi farklı şehirlerde büyüyen iki kardeş. Annesi ise çalışıp emekli olana kadar iki şehir arasında mekik dokudu, ailesini bir arada tutmak için bütün gücüyle çalışan bir anneydi… Baba bu kadar işsiz ve aylak olunca, iki kardeşin tüm yükü annenin sırtındaydı… Olmadı, aile bir arada olamadı… Yıllar, yollar onları hep ayırdı.

Maalesef bir kuşak böyle yetişti.  Anne babadan ayrı, hayatta kalmaya çalışarak büyüdü… Devletin sosyal imkanları yeterli olsaydı, aileler böyle parçalanmaz hep bir arada olurdu… Biz devam edelim Meleğimizi anlatmaya… Melek anneannesini anne bildi… Büyüdü, genç kız oldu. Her genç kız gibi aşık oldu…

Aşık olduğu genç Sünni’ydi. Melek ise Alevi. Aile evlenmelerine onay verdi.   Melek ve Şahin’in dünya güzeli bir kızları olmuştu.  Kızlarının adını “Elif” koydular. Dünya tatlısı akıllı mı akıllı bir kız…

Üç yıl kadar önceydi, hep bir aradaydık. Şahin  biraz kıskanç, Meleğin  askılı elbise giymesini istemiyormuş… Hep birlikte bu konuyu masaya yatırdık, Şahin ile  konuşuyoruz:“Meleğin Alevi olması benim için hiç problem değildi, bizim için insan insan olsun, ben onun kocasıyım, tabii ki kıskanacağım, askılı elbise giymesini istemiyorum, üzerine bolero falan giysin!” diyor.  Hepimiz Meleğe yüklendik o gün. “Ne var bunda, kocanla aranı sakın kötü yapma, kıskanıyormuş bak başka bi sorun yok!...” falan tarzında bir şeyler söyledik. Aslında kıskanç insanın kendine güveni yoktur bunu biliyoruz da Meleğe söylemiyoruz… Evli çiftlerin huzuru bozulmasın istiyoruz…

O konuşmanın üzerinden bir yıl geçmişti, Melek ile Şahin boşandılar. Şok olduk. Ben Şahin’i sevmiştim… Melek ile konuşmaya gittim. “Ne oldu, niye böyle oldu?” gibi şeyler soruyorum.

Melek anlatıyor:”Şahin  ilk zamanlarda çok iyiydi, sonra kıskançlık bahane oldu, bana yavaş yavaş kapanmamı söylemeye başladı, Kendisi hızla değişiyordu. Sakallarını uzatmaya başladı. Biliyorsunuz bi ara tombalacılık bile yaptı, kumar oynadı, bu olaylar beni bu kadar etkilemedi, ama bana kapanmamı söylemesi inanılır gibi değildi. Bir ara Ankara’da Etimesgut tarafında bir yere götürdü beni. Orada çarşaflı kadınlar var. Önden o girdi, kapıyı tıklatma şeklimiz bile farklıydı. O kapıyı bir kere tıklattı erkekler kapıyı açtı onu aldı, sonra ben kenardan kapının önüne gelip, üç kere tıklattım kadınlar açtı kapıyı… üç katlı bir evdi burası. Haremlik selamlık bir ev. Kadınlar benimle çok tatlı dilli çok güler yüzlü konuşuyorlardı, “Kapan dinimiz için kocan için kapan” diyorlar beni kafalamaya çalışıyorlardı. Yemek yerken çay içerken sanki benim beynimi yıkamak için toplanmış onca kadın… Ben çok korktum ama belli etmedim. Şahin buralara nasıl karışmıştı anlayamadım? Onun Sitelerde çalışırken Kadri abi dediği biri vardı onunla tanıştı ve ondan sonra değişmeye başladı. Önce sakalları bıraktı, uzattı da uzattı, sonra şalvar giymeye başladı… O tanıdığım adam değildi artık.  Gittiğimiz o ev adını bilmediğim bir grubun hücre evi gibiydi. Sonra Şahin  kapanmazsam beni terk edeceğini söyledi. Kendimle çok mücadele ettim, kapanabilirdim belki ama Şahin çok ileri gidiyordu, kapanmakla kalmayacağı öyle belliydi ki o hücre evinde o ne yapıyor bilemedim. Kızım Elif’i düşündüm. Ben kapanabilirim, beynim kapanmaz düşüncelerim kapanmaz fakat o ev benim kızımı elimden alırdı, Şahin farkında olmadan belki de para için yaptı bilmiyorum çünkü o parayı çok severdi… Farkında olmadan yıktı yuvamızı… Kızımı alıp buralara geldim, kaçtım Ankara’dan ve korkuyorum…” demişti.

Şahin yazları kızını yanına alıyor iki yıldır bu böyle. Yaz tatili bitince Elif’i Meleğe gönderiyor. Şahin bu arada hemencecik evlenivermiş… Melek ise tıpkı annesi gibi hayatla mücadeleye devam ediyor. Kızını yetiştirmeye ona gelecek kurmaya çabalıyor. Kızını aydın bir kız için yetiştirmek istedikçe, Şahin devreye giriyor… Eli üstlerinde. Evlenmiş çocuk da yapmış ve halen harem derdinde… Tehditlere devam ediyor. Son olarak bu yaz Elif’i yanına aldı… Elif döndükten sonra ağlayarak uyanıyormuş…

Melek, kızı Elif”e sormuş:: “Ne oldu kabus mu görüyorsun?

Elifçik, o masum Elifçik ne anlatıyor biliyor musunuz? “Anneee rüyamda savaşan adamlar görüyorum, babam bana dedi ki Suriye’ye gidebilirim, şehit olabilirim, benden haber almayabilirsin kızım dedi…”

Günlerce kabuslarla uyanan Elif’in anlattıkları beynimizde parçaları birleştiriyor. Dediğim gibi üç yıl önce aynı masada oturduğumuz Şahin, birden bire değişmiş ve  iki yıl önce adını bile bilmediğimiz bir örgüte karışmıştı… Bir yuva yıkıldı, bir başka çocuk daha babasız büyüyecek…  Kız Alevi, oğlan Sünni, Elif karma. Üstünden zaman geçti, şimdi anlıyoruz ki o örgüt IŞİD. Üstelik de bu kadar yakınımızda! Ne yazık değil mi?
 
Seray DEREN