Kremlin'in Büyücüsü... Kremlin'in Büyücüsü...
Bazılarımız için rutinler her şeyden önce gelir. Sabahları aynı şekilde uyanmaz, işe aynı araçla gitmez veya uğramamız gereken yere o an varamazsak bir endişe kaplar içimizi. Hayatımızın ipleri elimizden kaçacakmış gibi gelir. Aslında belki de güvenli alanlar yaratırız kendimize…

Bazı rutinlerimiz ise motive olmamızı sağlar. Mesela güne kahve ya da bitki çayı içerek başlamak, yolda müzik dinleyerek yürümek, işe giderken hep aynı yerde bir durup gökyüzüne bakmak, her gün meditasyon yapmak, günlük tutmak ise hayatımıza eğlence katan, bizleri rahatlatan rutinlerdir.

Bari Soyup Verseydin’in kahramanı Avukat Ruhi için ise rutinler, daha farklı anlamlar taşıyordu. Daha didaktik bir yerden bakmıştı onlara, sonra da durumun içinden çıkamamıştı bir türlü…

Avukat Ruhi, her sabah olduğu gibi bu sabah da saat dokuzu on dört geçe ofisten içeriye girdi. Aslında dokuzu on iki geçe gelmişti ancak yılların verdiği alışkanlıkla iki dakika daha kapının önünde bekleyip zili öyle çaldı. Ruhi, ofise girerken anahtar kullanmazdı. Niyeyse bu tip saçma prensipler edinmenin, mesleğinin bir parçası olduğunu zannediyordu. “Ofisinin kapısını asla kendin açma, meslek hayatının ilk günü ofise kaçta girdiysen bundan sonra da hep o saatte gir, poşet çay içme, çayın mutlaka demleme olsun” gibi ipe sapa gelmez bir sürü kuralı vardı onun. Bugüne kadar pek bir faydasını göremese de yirmi bir günün laneti onu da yakalamış, üst üste bu kadar gün aynı şeyleri yapınca bünye artık başka tür davranışı kabul edemez olmuştu.


Şekersiz demli çayını içtikten hemen sonra Ruhi, günün ilk sigarasını yaktı. Turuncuya çalan rengiyle, alırken mobilyacının söylediğinin aksine ceylan derisinden çok maymun götünden yapılmışa benzeyen koltuğundan kalkıp, havanın soğukluğuna hiç aldırmadan masasına en uzak olan camı araladı. Saatine baktı, dokuzu yirmi altı geçiyordu. İçinden ona kadar saydı ve tam, “On,” dediğinde telefonu çaldı.

Arayanın Selami olduğunu adı gibi bildiği için, telefonunda yazan isme bakma zahmetinde bile bulunmadan direkt açtı.
“Ofisteyim Selamiciğim.”
“Hah, tamam abicim. Birazdan yanındayım.”
Telefonu kapattı. Bu defa içinden yirmiye kadar saydı, tam yirmide odasının kapısı açıldı, Selami içeriye girmekten ziyade düştü.
“Niye böyle yapıyorsun Selami?”
“Ne yapıyorum Ruhi?”
“Yani niye her sabah tam kapının önüne gelince beni aramana rağmen sanki yoldaymış gibi davranıyorsun?”
“Öyle mi yapıyorum ya? Vallaha hiç farkında değilim.” 
Editör: TE Bilisim