Atilla Dorsay’ın Remzi Yayınevi’nden yeni çıkan kitabı ‘Quo Vadis İstanbul?’ yazarın son 20 yılda yazdığı İstanbul yazılarından bir bölümünü sunduktan sonra, kentin bugünkü durumunu irdeliyor. Kitap ayrıca Gezi Parkı olaylarına da özgün bir yaklaşım getiriyor.

Bir bölümü şöyle:

“Woodstock’la ’68 olayları, toplumsal devrimle kişisel isyan, yeşili korumakla yaşam tarzını korumak sentezi, öfkeli bir siyasetçiye karşı kendi gerçeğini, kendi değerlerini, kendi doğrularını savunma içgüdüsü. Araya başkaları başka niyetlerle katılmış olsa da, temelde tüm bunları temsil eden pırıl pırıl bir gençliğin bahar isyanı; yalnız doğadaki değil, içimizdeki yeşili ve tazeliği de korumak için girişilmiş, son yılların dünya çapındaki en büyük gençlik eylemi, en görkemli siyasal protestosu”.

Dorsay kitabındaki Bir Tayyip Erdoğan Portresi Denemesi’nde de şöyle yazmış:

“Ben sanırım Tayyip Erdoğan’ın kutsal saydığı şeylere karşı sevgi ve saygıda kusur etmedim. Peki, ama o, benim kutsal saydığım her şeye karşı böylesine saygısız olmayı nasıl göze alıyor? Başkalarının da kendi kutsalları olabileceğini, onlara da hem çağdaş bir birey, hem gerçek bir Müslüman, hem de “hepimizin başbakanı” olarak saygılı davranması gereğini nasıl, niçin anlamıyor?”.

 

Ve yazar şu soruyu soruyor:

“Bana ve mutlaka temsil etiğim belli bir kitleye şu soruyu sorma hakkı verilmiş olmaz mı? Sayın Recep Tayyip Erdoğan, biz senin kutsal bildiğin şeylere karşı saygıda kusur etmedik. Senin de bizim kutsalımıza saygı göstermen gerekmez mi?”

Editör: TE Bilisim