‘Leyla ile Mecnun’, ‘Ben De Özledim’ derken, gündelik gerçekleri mizah iğnelemeleriyle senaryolaştırmayı seven Onur Ünlü şimdi de ‘İtirazım Var’ çılgınlığıyla çıkıyor karşımıza. Çılgınlık dedim çünkü gönlünce üretkenlik sergileyip ‘Şubat’, ‘Sen Aydınlatırsın Geceyi’ gibi alışılmışın dışında işlere imza atmayı seven Onur Ünlü, söylemleri ve eylemleriyle taşları gediklerine oturtan İmam karakterinde öyle sıra dışı bir tablo çiziyor ki, ‘İtirazım Var’ gerçekten de cesaret isteyen bir çılgınlığa dönüşüyor.

Ayrıca absürt işleri popülerleştirmeyi seven ve sinemamızın polisiye türüne kendi tadında katkıda bulunmayı kafasına koyan Onur Ünlü’nün İmam’ı, ‘Leyla ile Mecnun’un fenomeni haline gelip ‘Ben var ya ben ne anasının gözüyüm biliyon mu?’ diyen İsmail Abi olunca bu keyifli çılgınlık da misliyle artıyor.

Bu çılgınlık sürecinde en göze çarpan hata ise caminin içindeki odanın perdesinin aralık kalması. Bu durum bir süre fark edilmeyince, odadaki monitörün kayan görüntüsü de kazara sahnede yer alıvererek arkadan müthiş bir çirkinlik yaratıyor. Neyse ki aynı sahnenin devamında perde çekilmiş oluyor da köşeden dalga dalga göze çarpan monitör görünmez oluyor.

 
BÖYLE AKİL İMAM DOSTLAR BAŞINA

Koca salonun hıncahınç dolduğu basın gösteriminde izlediğim ‘İtirazım Var’, açılış sahnesinden itibaren karşımıza getirilen imam figürünün farkını ortaya koymakta… Gelişmelerle paralel olarak kişiliğindeki özgünlüğü açığa çıkartan Selman Hoca, ‘her camiye lazım’ cinsinden!

Kulak tırmalayan bir ses yoğunluğundaki ‘Muhabbet bağında bir gül açıldı…’ nağmeleri, hiç değişmeyen bir derdimizin ‘ses’ olduğunu gösterirken konser hazırlığı yapan Hoca’nın çıkarttığı o gürültüyü bölen, telefona gelen satranç hamlesi mesajı oluyor.

Okkalı küfürlerin akabinde kıldırılan namazın görüntüleri ‘İtirazım var bu zalim kadere…’nin canhıraşlığıyla bütünleşirken bu ilginç cami atmosferi, iki el ateş sesinin sonrasında birinin yere yığılmasıyla iyice absürtleşiyor.

Yaşarken de çok pis kokan Salih Bey’in cinayetini çözmek için kolları sıvayan İmam Selman’ın çok yönlü kişiliğini izleyip ‘Böyle imam dostlar başına’ derken, verdiği mesajların komedi kamuflajıyla alışılmış imam profilini yerle bir ettiğini görmemek imkânsız.

Oyuncular da bu ciddi komedinin akışında üstlerine düşeni yapmakta. Ertan Saban’la birlikte bir yol filminde yer alacaklarını Ali Atay’lı proje müjdesiyle veren Serkan Keskin yükü sırtlanmış. Ancak ‘Bayılırım belaya’ diyen Selman Bulut polisiyesinde diğer karakterler olmasa da olur türünden görünseler bile onlar da, orta yeri işgal eden İmam’ın çevresinde gelişen bulmacanın birer parçası durumunda.

Henüz kendisinin dahi haberinin olmadığı yeni bir projede yer alacağı söylentileriyle gündeme gelen ve bu dedikodulara şaşıran Hazal Kaya ve Yalan Dünyanın az şaşkın Bora’sı Öner Erkan, Selman Hoca’nın baş ağrıları…

‘Leyla ile Mecnun’dan gönüllerde taht kuran Osman Sonant’ın polis kanadında olduğu yapımda Umut Kurt, Özgür Çevik, Serdar Orçin, Büşra Pekin gibi isimler de farklı tiplerle polisiye öyküyü tamamlamakta. Her ne kadar rolleri ve neticeleri tatminsiz kalmış olsa da…

 
GERÇEKLERİ VURGULAYAN MESAJ BOLLUĞU

‘İtirazım Var’ın en büyük özelliği, gerçekleri vurgulayan mesaj bolluğu! Aslında afişinden kadrosuna, taşlamaların geleceğini tahmin etmek pek de zor olmamıştı. Ama doğrusu bu denli cesur vurgulamaların yapılabileceğine ihtimal vermemiştim.

‘İmam nikâhı rezalet ruhsatı değildir’ derken imam nikâhına veryansın eden İmam Efendi’nin, İsmail Abi şirinliğiyle sergilediği tavırları herkesi kucaklayan cinsten…

‘Cenazeyi yıkar, namazını kıldırır, sonra gömerim. Gerisi polisin işi’ dediği cinai vakanın içine kendiliğinden dâhil olan, eski boksör-sanatçı-satranç düşkünü Selman Hoca’nın antropolojiyle insanları anlama hevesini, Diyanet’e farklı bir mantıkla yaklaşımını ve kızını güzel sanatlara yollayıp çıplak heykel yaptıracak derecedeki modern görüşlülüğünü ‘Tövbe etmekle kul hakkı ödenmez’ mantığında buluşturan ‘İtirazım Var’, Efraim karakteriyle de devletin uygulamalarını eleştirmekte…

‘‘Ermeni olduğu için devlet Efraim’i Ani Hanım’dan geri almış’’ sözünün yanı sıra Sırrı Süreyya Önder’in canlandırdığı emekli asker üstünden de YAŞ kararıyla görevden el çektirilen askerlerin durumlarına değinen yapımda, ince ince ellemece yapılırken farklı dinden insanların hoşgörü ve sevgi çatısı altında rahatlıkla buluşabildiğine de dikkat çekilmekte.

Kısacası; Rakıdan, selfie pozuna… Rüşvetçi-dayakçı emniyetçilerden, açılımını fena halde merak ettiğim ‘A’ ismiyle kayıtlı gizemli güçlü kişiye… Taş atan çocuklardan, kimsesiz çocukları istismar etme rezaletine… Bankacıların çevirdiği dolaplardan, Kiliselerin talan edilen kutsallarına her tür yaşamsal gerçeklere dokundurulmuş.

Dolayısıyla insanın sadece suçluyken değil, suçlandığı için de kaçabileceğini işaret ederken, aslında her kaçışın güzellikleri de elden kaçırmak olduğunu vurgulayan ‘İtirazım Var’dagerçekleri bangır bangır yüze vuran bir mesaj bolluğu var.

‘Azı karar çoğu zarar’ demeyin… Zira hepsi de şakayla karışık, akılla barışık! Yine de İmam Selman’ın natürel ve akil din adamlığıyla bütünleşen hafiyeliğini keyifle izleyenler de olabilir, dayatmalara getirilen bu coşkulu eleştirel yaklaşımdan rahatsızlık duyanlar da… Neticede İsmail Abi İtirazım Var demiş bir kere!

 
Anibal GÜLEROĞLU

www.sinematur.com