İzleyicinin gönlüne dokunabilen dram ağırlıklı işlerde, birkaç fire dışında, başarısını kanıtlayan ve AB grubunda ‘Sen Anlat Karadeniz’i geçerek dördüncü olup Total’de 10’unculukta kalan ‘Vurgun’la iyi bir açılış yapıp bunu perçinleyen FOX’ta yer almasını uzun süredir beklediğimiz bir yapım var… Amerika’nın bir numaralı aile drama dizisi olarak görülen ve insanların severek izlediği bir yapım olan ‘This Is Us’ın uyarlaması ‘Hayat Gibi’!

Ekrana çıkışı sürekli ertelenen hatta yayınlanmayacağı söylentilerine bile maruz kalan bu yapımın yeni yılda devreye sokulacağını umuyorduk. Ancak yılın ilk ayı biterken henüz ekrana çıkamayan dizi, adının değiştiği ve yayının Şubat sonlarına sarkabileceği haberiyle yer aldı gündemde. Bu da haliyle şaşırttı bizi. Zira orijinalinin gürültüsüz-entrikasız bir akışla yol alan; ilişkilerin güzelliğini hüznü ve tebessümü harmanlayarak hissettiren sıcacık bir aile işi olduğunu düşünürsek ‘Aile’nin yani eski adıyla ‘Hayat Gibi’nin de izleyici üstünde olumlu etki yaratıp başarıyı yakalama ihtimali oldukça yüksek görünüyordu.

Peki, hal böyleyken isminin neden ‘Aile’ye dönüştürüldüğüne bir türlü anlam veremediğim ‘Hayat Gibi’nin yayını neden sürekli öteleniyordu. Bu sorunun cevabı üstüne görüş bildirmeden önce gelin kısaca bir göz atalım yapımın içeriğine ve karakterlerine…

‘AİLE’ NELER ANLATACAK İZLEYİCİYE?

Büyük çocuklara sahici bir masal anlatma iddiasında olan ve çocukluğuna özlem duyan herkesin, her yaştan insanın kalbine dokunmayı hedefleyerek aile, şefkat, dostluk, aşk, vefa gibi kelimelerin anlamlarını yeniden hatırlatmaya odaklanan dizinin içeriği hayat gibi gerçekçi ve karmaşık bir öyküyle anlatacak derdini. Şöyle ki:

Dört farklı hayat… Dört farklı dertler… Cem (Celil Nalçakan) çok sevdiği karısı Reyhan’la (Songül Öden) doğum gününü kutlamaya hazırlanırken, aniden tutan doğum sancısı ve üçüzleri kucaklarına almayı umarken hayatın onlara oynadığı oyunlar bir yanda… Asıl hayali oyunculuk olan reklam yüzü Berk’in (Birkan Sokullu) mesleğiyle ilgili karşılaştığı yol ayrımındaki ikilemi diğer yanda yaratacak gelişimini.

Ancak öykünün bize sunacağı karakterler bunlarla sınırlı kalmayacak. Ayrıca doğum gününde biyolojik babasının kimliğini öğrenen Mahur’un (Olgun Toker) hayal kırıklığı da var ‘Aile/Hayat Gibi’nin çeşnisinde! Karısı ve çocuklarıyla huzur içinde yaşayan Mahur’un babasıyla tanıştığında öğreneceği gerçeğin sebep olacaklarının yanı sıra çocukluğundan beri başı kilolarıyla dertte olan Beste’nin (Elçin Afacan), aldığı zayıflama kararındaki çabası da senaryodaki insan harmanın bir parçası olarak çıkacak karşımıza. Tüm bu karakterlerin ortak noktasıysa, insanın her zorluğun üstesinden gelmesini sağlayan ‘sevgi’ olacak sonuçta.

Sözün kısası; MEDYAPIM imzası taşıyan ‘Aile/Hayat Gibi’de kadro da, içerik de güzel durmakta. Bu saptamanın ardından gelelim dizinin geciktirilme mantığının analizine…

‘AİLE/HAYAT GİBİ’ NİYE ÖTELENDİ?

Bir işi ortaya çıkarmak için iki şey gereklidir… Bunlardan ilki bilinçli ve özenli çalışmadır; ikincisi de birincisini anlamlı kılan, riskleri göze alma cesareti! Daha net ifadeyle bir proje düşünüp adam gibi yaratsanız dahi onu işlevsel kılmaya cesaretiniz yoksa verdiğiniz emeğin anlamı kalmaz. Başkaları gelip sizi geçerler. Nitekim ünlü düşünür Sokrates de ‘Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar’ sözüyle bu gerçeği işaret etmiş.
İşte ‘Aile’ gibi ismi verilerek bunca zaman sürüncemede bırakılmasının üstüne sünger çekilmek istenen ‘Hayat Gibi’ dizisinin ötelenmesindeki ilk olgu da bu başarısızlık riskini göze alamama cesaretsizliği! Diğer yeni yapımların başarı oranının düşüklüğü yapımcının gözünü korkuttu anlaşılan. Bundan dolayı da yaz aylarından beri konuşulduğu halde bir türlü yeni sezon dizisi olarak devreye sokulamadı. Yeni yıldaki gecikmenin ve isim değişikliğinin nedeni de büyük ölçüde risk korkusu.

‘Hayat Gibi’ dizisinin ötelenmesindeki bir diğer olasılık orijinaliyle aşık aramama kaygısı olsa gerek. Emmy ödüllü, dünyaca ünlü ‘This Is Us’ dizisinin uyarlaması olmak kolay değil neticede. Nasıl ki, ‘Şahin Tepesi’nin kısa ömürlülüğü… ‘Bir Litre Gözyaşı’nın ardından ‘Tango&Cash’ uyarlaması olarak lanse edilen ve İbrahim Çelikkol, Kerem Bürsin, Öykü Karayel, Özge Gürel, Zafer Algöz, Engin Şenkan gibi ünlü isimleri bünyesinde barındıran ‘Muhteşem İkili’nin istenen reytinglere ulaşamamış olması ünlü işlerin uyarlanmasındaki zorluğu açıkça ortaya koyan örnekler. Zira aslının gölgesinde kalmamak için uyarlamaların da özgün bir yol haritasına ihtiyacı olduğu muhakkak. Bu özgünlüğü yaratırken de hem orijinaline ihanet etmeyeceksin, hem de ortaya konulanı izleyici beğenisiyle örtüştüreceksin. Tam da bu noktada bir kez daha risk alma cesareti giriyor devreye!

Medyada tanıtıldıkları halde ekranda görünemeyen ve ‘Aile’ye dönüşerek yeni imaj yaratma gayretine giren ‘Hayat Gibi’nin yaşadığı ertelemelerde bana göre maliyet-getiri dengesindeki bilinmezliğin kaygısı da bulunmakta. Yani dizinin elde edeceği reklam gelirleriyle ünlü isimlerin ve özenli çekimlerin yaratacağı maliyet karşılanıp kazançlı hale geçilecek mi? Kuşkusuz dizi yayınlanmadan bu soruya kesin olumlu yanıt verebilmek güç. Ancak rakiplerini gölgede bırakabilecek bir performansla pekâlâ da istenen sonuç sağlanabilir. Bunun için de eldeki ürüne güvenip mevcut rakiplerden ürkmemek şart… ‘Kardeş Çocukları’ ve ‘Vurgun’ dizilerinde olduğu gibi!

SONUÇTA; ‘Aile/Hayat Gibi’ dizisi için başarının anahtarı uyarlamanın, özünden şaşmadan bizdeki dizi algısına gerektiği gibi uygulanmasında… Farklı hikâyeleri çorbaya çevirmeden açık seçik başlangıç yapılmasında… Ve tabii riskleri göze alıp özgüvenle bir an önce yayına sokulmasında! Aksi takdirde ne bu sezona ne de yenisine bir hayrı dokunmaz. Çokça anıldığı halde rafa kalkan projelerden biri olarak kalır hafızalarda. Yazık olur.

Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal