Geçmişin acılarını geçmişte bırakıp geleceğe güzelliklerle yol almak esastır insan hayatında. Ama geçmişin acılarıyla yüzleşmeden geleceğe umutla uzanmak da ne kadar mümkün olabilir ki? Bunun için belki de en doğrusu, tarihi süreçte yaşananların ve her şekilde iddiaların üstüne sünger çekmeden önce onları tüm yönleriyle ortaya dökmek… Daha net ifadeyle, göçmenlik ve aidiyet duygusunu çarpıştıran tarihin içindeki ‘o an’ları yakalayabilmek!
2014 bu açıdan dikkate değer bir yıl oldu kuşkusuz. ‘Mandela’nın başarılı biyografik anlatımında Afrika’daki beyazların ırkçılığına ve sömürücülüğüne şahitlik ettik. Fatih Akın ‘The Cut’la 1915’in ortamına götürdü bizi. Şimdi de ilk filmi ‘Lüks Otel’ ile Altın Portakal’da En İyi Görüntü Yönetmeni ödülünü kazanan Kenan Korkmaz’ın filmi ‘Gittiler: Sair ve Meçhul’, 1914-1920 yılları arasında yaşandığı iddia edilen Süryani acılarına tanıklık ettiriyor.
Hepsinin de ortak noktası; ‘İnsanın memleketim diyeceği bir yer’ olgusu! İlk ikisinin seyirciye vizyonla ulaşma şansı yakalamış olmasına karşın ne yazık ki ‘Gittiler: Sair ve Meçhul’, ülkemiz sinema alışkanlıkları doğrultusunda, festivallerle yetinmek durumunda…
Biz de bu tür belgeselliğin filmciliğimize katkısına olan inancımız ve insanlara saygı adına sinema salonu şansı yakalayamayan ‘Gittiler: Sair ve Meçhul’ filmini kısaca tanıtalım istedik. Aslında bu tarz öyküler, diziciler için de ilham kaynaklığı edebilir. Klişe konuların iş yapmadığı gerçeği orta yerde duruyorken dikkate değer. Bizden hatırlatması… Şimdi ‘Gittiler: Sair ve Meçhul’e gelecek olursak…
 
GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI?
Senaryosundan görüntü yönetmenliğine, yapımcılığından kurgusuna-yönetmenliğine on parmağında on marifet misali tüm görevleri üstlenen Kenan Korkmaz, ikinci filminde biri köyünde kalmış diğeri İsveç’e göç etmiş iki kardeşin öyküsünü anlatıyor.
Süryani köylerinden birinin muhtarı olan İşo, göç ve savaş kargaşası yaşanırken aldığı kararla bölgede kalmayı tercih ediyor. Oğullarından Joseph yurt dışına göç edip Stockholm’de hiç mutlu olamadan yaşarken, köyde mecburen kalan Yuhan ve eşi Sonya bir yandan çocuklarını büyütmeye, bir yandan da yaşlılarla ilgilenmeye devam ediyor.
 
‘Gittiler: Sair ve Meçhul’ün çıkış noktası, Kenan Korkmaz’ın TRT’ye bir belgesel hazırlamak için Midyat’ın Aynvert (Gülgöze) köyüne gitmesi… Orada, filmde de rol alan Yuhanna Akay ile tanışması olayı geliştirmiş. Tarih boyunca çeşitli gerekçelerle göç olgusunun yoğun olarak hissedildiği bu bölgede insana dair konu oldukça bol olunca belgeselle kurgusalı harmanlayan ‘Gittiler: Sair ve Meçhul’ün içeriği de kendiliğinden gelişiyor. Bundan dolayı meselesini din, dil, ırk gibi unsurların ötesinden anlatmayı hedefleyen yapımı, odaklandığı insan hikâyesiyle değerlendirmek gerek.
Bu insanı, insana anlatmaya çalışan ve Kürtlerin Hamidiye Alayları’yla Süryanilere verdiği zararları da işleyen yapımın ‘Sair’ kısmında gidenlerin acılara dayalı belgeselini izlerken Savaş Özdemir ve Ruhi Sarı’nın yer aldığı ‘Meçhul’de kurgusallık ağır basıyor.
***
Evlerinin tavanına nakşettikleri, Aramice ‘kanat çırpma’ anlamına gelen ‘sılsel’ denen ve sokağa çıkamadıkları dönemlerde kendilerini avutmaya yarayan, özlemi duyulan gökyüzü tasvirini seyreden insanları ne derece umursarsınız? Bilemem. Ama gerçek şu ki, gitmekle kalmanın zorluk sorgulamasını yapma durumunda bırakılanların özgülüğe kanat çırpma haylini ‘Gittiler: Sair ve Meçhul’ün etkili müziği ve başarılı görsel tekniği sayesinde hissetmemek mümkün değil.
‘Gittiler: Sair ve Meçhul’ özetle nedir diye bakacak olursak… Mecbur kalmasa gitmeyeceği yerlere gitmek zorunda kalanların ortak acı öyküsü… Gidenler, giderken arkalarında mezarlıkları dahi bırakılmayan bir geçmişin yükünü üstleniyor. Kalanlar da geçmişin acılarını her gün yüreğinde hissederek ve gidenlerin ardından ağıt yakmanın ateşiyle olgunlaşıyor. Ne gidilen yer gideni ana vatanı gibi kucaklıyor, ne kalınan kadim topraklar acılardan arınmış bir huzur sunabiliyor. Gidişleriyle ya da kalışlarıyla, sair ve meçhule dönüşenler için tam bir Araf’ta kalma durumu kısacası…
Son söz: Gitmekle kalmak arasında tercih yapmaya dahi fırsat bulamayanlar içinse savaşın yarattığı göç acılarının öyküsü, geçmişten geleceğe köprü olan mezarlarda. Tabii mezarlıklar geriye kaldıysa! İnsan bu tür yapımları izlerken ister istemez düşünüyor, yüzyıllar boyu yaşayanların mezarlıklarına ne oldu diye. Bir milleti millet yapan nasıl ki mezarlıklarsa, tarihi silme yolu da yine mezarlıklardan geçiyor olabilir mi? Neyse…
Biz ‘Gittiler: Sair ve Meçhul’ün kurgusal gelişime müsait zengin temalı belgeselliğinden ilham alacak dizilerin ekranlara farklı bir soluk getirebileceği gerçeğini bir kez daha hatırlatıp koyalım noktamızı.
 
Anibal GÜLEROĞLU
www.sinematur.com