Belli kesim mutlu ve huzurlu, ya diğer kesim?
Türkiye coğrafyası kültür zenginliğine sahip, farklı inanç ve etnik grupların bulunduğunu bir coğrafyadır. Türkiye' de bazı tabular hızla yıkılmakta ve toplum yeni bir değişim sürecine doğru hızla sürüklenmektedir.

Sistem; ahlaksızlar, hırsızlar ve soyguncular tarafından işletilen bir mekanizma halindedir.
Sistemi eleştirenler, kendileri de bu çarpık sistem anaforunda kimlik ve kişilik değişimine girdiler. Dün; din, İslam, özgürlük diye sayıklayanlar bugün güç yetki ile Karun saltanatı sürmeye başladılar. Onlar ki; dünü unuttular, dünya zenginliği, şöhreti onları sarhoş etti.

Kendisine bir kimlik atfedenlere; kaçak elektrik kullanmanın da hırsızlık olduğunu, kamu arazilerinin yağmalanmasının günah olduğunu, karşılıksız çek vermenin de, çürük çarık mal satmanın da, vergi kaçırmanın da, trafik kurallarına uymamanın da, yalan haber yazmanın da, rüşvet alıp vermenin de, haksız mal edinmenin de, fahiş kar hırsıyla hormonlu meyve-sebze üreterek halk sağlığını tehlikeye atmanın da insanlık suçu olduğu anlatılamamaktadır.

İş ticarete, siyasete ve para kazanmaya gelince bütün değerler adeta sümen altına konuyor. İşin ucunda menfaat oldu mu; ne Müslümanlık, ne Türklük, ne Kürtlük, ne Ermenilik, ne Rumluk, ne Yahudilik, ne dönmelik, ne milliyetçilik ne batılılık, ne Avrupalılık ne Atatürkçülük ne de çağdaşlık ortalıkta kalmaktadır.

Herkesin bildiği ama pek az kimsenin telaffuz ettiği acı tablo ortadadır. Hemen herkes; ahlaklı, namuslu, erdemli olduğunu ifade etmekte yarışmaktadır. Ama Türkiye hırsızlık ve ahlaksızlık liginde dünya dördüncüsü dediğimiz zaman bunu hiç kimse üzerine alınmıyor.

Her nedense; tartışılan konular ve kavramlar yüzyıl öncesinde de aynıydı.

Oysa; gündelik hayatta tartışılması gereken o kadar çok haksızlık, yanlış, çağdışı, ilkel ve her birimize hayatı zehir eden uygulama ve davranış var ki.

Sanki bahsedilen başka bir Türkiye!

-Türkiye'de üretilen elektriğin %25 ten fazlası, hiç bir bedel ödenmeden çalınıyor.
- her şehirdeki binaların ne kadarı kaçak? Kamu arazisi çalınarak, ormanlar yakılarak ve mafyaya haraç ödenerek belediyeye rüşvet verilerek yapılmış.
-Trafik kuralları ihlalinden dolayı her yıl on binlerce insan hayatını kaybediyor, sakat kalıyor.
-Gıda ile uğraşan küçük işyerleri pislikten, böcekten geçilmiyor.
- Hekimlerimiz cüzdanla Hipokrat yeminleri arasında kalmış durumda. Hastanelerindeki doktorlar düşük maaşlar nedeniyle; ilaç şirketlerinin müstahdemi durumuna gelmiş durumda.
-Belediyeler rüşvet karşılığı kaçak ve çürük binalara göz yumuyor. Çarpık kentleşme ha keza.
-Çocuklarımızı çağdaş normlarda eğitilmiyor. Çünkü öğretmenler de eğitilemiyor ve onlara insanca yaşayacak ücret verilmiyor.
-Her yıl kötü eğitilmiş 1 milyondan fazla genç hayata atılıyor.
-Türkiye'de vergi mükellefi sayısı 4,5 milyon (Kurum, gelir, ücretli dâhil) yani nüfusun neredeyse %90'ı hiç vergi ödemeden bedava yaşıyor. Karşılıksız kamu hizmetlerinden yararlanıyor.
- Türkiye'de tarım kesimi vergi ödemiyor. Bu değirmenin suyu nereden gelecek diyen yok herkes yüksek taban fiyat ve sübvansiyon peşinde.
- Müslümanlığına, demokratlığına, çağdaşlığına, Laikliğine, Atatürkçülüğüne, milliyetçiliğine ve toz kondurmayan pek çok kamu görevlisi memur, fakir milletin parasıyla ve devlet imkânlarıyla saltanat sürüyor.

Kimisi; hem Türkiye’ye kin ve kan kusuyor hem de ya milletvekili, ya tutuklu, ya da emekli maaşı alıyor. Müktesep hak diye, kimse, bu nasıl olur, diye sorgulamıyor.

Kimisi; ileri demokrasi geldi, konuşulmayanlar konuşuluyor diyerek ne kadar insan, toplum haini varsa onları kahraman yapıyor.

Kimisi; ne kadar geçmişte kalması gereken kanayan yara varsa onları deşip tekrardan kin nefret ve öfke ortamı yaratıyor.

Kimisi; açılım saçılım adıyla toplumun ortak değerlerini parçalıyor.

Kimisi; yeni anayasa papağanı olmuş.

Kimisi; aman sende bana ne, duyarsızlığı içinde.

Kimisi; cennete gitmek için ne kadar hurafe varsa onun peşinde.

Kimisi; derin dünya devleti icazeti peşinde

Kimisi; koltuk için, Londra, Washington, Brüksel, Vatikan, Telaviv’e kulak kabartmış.

Ve tüm bu gerçekler ortada iken siyasi partiler hayal dünyasında değil mi?

Ne diyelim; böylesine aydınların siyasetçilerin, akademisyenlerin, gazetecilerin, hukukçuların olduğu ülkede, ne beklenir ki!

Günün Sözü: Hak, adalet, yardım, paylaşım algısı gelişmemiş insandan her türlü kötülük beklenir.

Prof. Dr. Nurullah AYDIN

30 Ocak 2012 ANKARA

 

Editör: TE Bilisim