Türkiye; jeopolitik ve jeostratejik açıdan dünyanın en önemli bölgelerinden biridir. Türkiye’nin; Kafkasya, Balkanlar ve Ortadoğu üçgeninde üç tarafı denizle çevrili, enerji havzalarına yakın olması, enerji geçiş güzergâhında olması önemini artırmaktadır. Türkiye üzerinde stratejik planlamalar tarih boyunca sürmüştür. Yine üç büyük din, Museviliğin, Hıristiyanlığın, İslamiyetin küresel olmasında merkez Anadolu toprakları olmuştur.
Diğer ülkelerin Türkiye’ye yönelik
stratejileri her zaman olmuştur olacaktır.
Türkiye de iktidarlar; kendi stratejisini uygulamak yerine öncesi Avrupa sonrası ABD stratejilerine göre politikalarını belirleme durumuna düşmüştür. Peki, ama neden?
Strateji sözcüğü Türkçe değil.
Strateji; bir süreci anlattığı için kavranması çok yönlüdür. Türkçeye
dolaylı tutum diye tercüme edilse de tam anlamını karşılamaz.
Öngörmek anlamında Stratejiyi bir süreç olarak anlamakta mümkündür.
Herkes; kendine göre doğru kabul ettiği bir alanda içinde yaşadığı
mücadelenin stratejisini belirler ve uygulamaya çalışır. Böylece,
stratejinin bir amacı ve bu amaca gidilen bir yolu olduğunu söylemek mümkündür.
Her toplumun her devletin
mücadele alanı vardır.
Bir yerde
mücadele varsa, bir yerlerden de
tehdit geliyor demektir.
Türkiye için tehdit nedir, nereden gelmektedir? Yıllarca bu soru farklı kesimlerce farklı algılanmış ve ona göre mücadele verilmiştir.
Tehdit AB-ABD emperyalizminden gelmektedir.
Düşmanın stratejisi /amacı bellidir. BOP’ tur. Büyük Ortadoğu Projesidir.
Tehdit’in AB-ABD’den geldiği fikrinde birlik olamazsak
amaçta birlik yok demektir.
Birleşmenin veya ittifakın temel unsuru; amaçta birliktir. Yani özlemde (programda) birliktir.
Amaç; Türkiye’nin birliği, toprak bütünlüğü ve devletini korumak ise bunda birlik olmamız lazım gelir.
Amaç; temiz toplum dürüst yönetici ise bunda birleşmeliyiz. Benden ise hırsız soyguncu değil sendense soyguncudur mantığı ile birleşilmez.
Peki, neden bu süreçte neden bir türlü birleşemiyoruz?
Hemen her toplumda;
duyarlılık katsayısı en yüksek kesim değişkendir.
Milliyetçiler, Sosyalistler, Komünistler, Sosyal demokratlar, Muhafazakârlar, dindarlar ülkelere göre duyarlılık algısına sahiptir.
Eğer bir ideolojik ya da dini kimlikle öyle tanımlayanlar
emperyalizm sözcüğünü söyleyemezlerse mücadelede birlik olmaz. Çünkü mücadele emperyalizmin kendisine karşıdır.
Grupların; emperyalizmi hedef alamadan kendi aralarında yapacağı birliğin kıymeti yoktur.
Emperyalizm sözcüğünü telaffuz edemeyen bir kimse
vatansever olamaz. Olsa olsa ırkçı ya da Amerikan İslamcısı, Arapçı, Çinci, Rusçu olur. O da sonunda emperyalizme hizmet eder.
Yaşadığımız dönemde bunun uygulamasını yaşıyoruz.
Emperyalizm sözcüğünü telaffuz edemeyen bir kişi ya da grup kolayca vahşi kapitalizmin ve liberalizmin kolları arasındadır.
İlkesiz liberalizm işbirlikçiliğin temel ideolojisidir.
Emperyalizm sözcüğünü ifade edemeyen
Müslüman da kısa zamanda ılımlı İslam’ın kucağında kendini bulur. Sonuçta emperyalizm ile bütünleşir.
Dönekliğin felsefesini de buradan çıkarmak mümkündür.
Bazı kesimlerce sıkça emperyalizm sözcüğü ifade edilir. Çoğu ifadenin içeriği boştur. Emperyalizm olgusunun
içselleştirilmiş olması önemlidir.
Eğer olan biten tertipleri
komplo teorisi diye küçümser, ciddiye almaz boş ver dersek bazı çevrelerin yarattığı bir oyun olarak görürsek, yine oyuna gelinir demektir.
Yok, eğer, tertipleri, amaçlı, hedefli devletlerin, örgütlerin doğrudan yönettiği bir tertip olarak alırsak, doğru yoldayız demektir.
Günün Sözü: Çaresizlik bunalımına girme, makul düşünürsen çare de ortaya çıkar.
Nurullah AYDIN
7 Ocak 2013-ANKARA
Editör: TE Bilisim