‘Gitmek mi zor, dönmek mi zor? Malatya Film Festivali’ni bana sor’ diyerek başlayalım söze. Hani uzun yıllar sürdüğü için kanıksanır hale gelen eskiye karşın, yeninin yarattığı heyecan vardır ya… Malatya Film Festivali’nin uyandırdığı duygu da işte öyle bir şey!

Henüz günün taze ışıklarıyla çıkılan yolculukta varılan nokta, Malatya Erhaç Havaalanı… Düzenli bir organizasyonla otobüslere yerleşmenin ardından Remark Hill ve Anemon Otellerine paylaşım… Bu yıl ikincisi düzenlenen ‘Uluslararası Malatya Film Festivali’nin bizim açımızdan başlangıcı bu! Tabii Festival Komitesi için durum çok farklı. Aylar öncesinden girişilen yoğun bir hazırlık dönemi, yerli ve yabancı filmlerin belirlenmesi, yarışmaya hak kazananların seçimi ve daha pek çok formalite… Bunca ayrıntı gerektiren çalışmayı, yılların tecrübelilerine meydan okurcasına başarılı bir biçimde gerçekleştiren MUFF, bu performansıyla, halkını sinemayla kaynaştırma azminde olduğunu ikinci kez ispatlamış bulunmakta. Darısı nicelerine diyerek festivali kısa başlıklarla inceleyelim.
Benzer temalar, Malatya farkıyla huzurlarınızda…

Almanya’ya göçün 50’nci yılına eriştiğimizden, ‘Göç’ konusunu tema edinen MUFF, bu noktada diğer festivallerle benzeşmekte. Tıpkı, ‘kadın’ ve ‘engelli’ başlıklarında olduğu gibi bu durum, ilk etapta monotonluk gibi algılanmakta. Ancak, farklı izleyicilere hitap ettiği düşünüldüğünde, bu aynılık hoş görülür hale gelmekte. Üstelik Malatya halkı, gözlemlediğim kadarıyla, filmlere karşı çok daha bilinçli bir yaklaşım sergilemekte. Sorusunu çekinmeden soran, fikrini açıklama ve savunma cesaretine sahip seyirci, MUFF için bir garanti niteliğinde! Geçen yıla oranla salonların daha dolu olması da ilerlemenin göstergesi.

Temalardaki ve ‘Ulusal’ kategorinin yarışmacı filmlerindeki aynılığın yarattığı tekdüzeliği kıran bir başka unsur, yabancı filmler! ‘Tehlikeli İlişki’, ‘Altıncı Kattaki Kadınlar’, ‘Yağmuru Bile’, ‘Bir Ayrılık’, ‘Lizbon Hikâyesi’, ‘Cami’ gibi yapımlarla yaşanan tam bir sinema şöleni. Bu da film seçimi yapanların becerisinden kaynaklanmakta.

Devlerle, devleşen MUFF

Geçen yıl inşa halinde bıraktığımız, bu yıl karşımıza modern bir yapı olarak çıkan ‘Malatya Kongre ve Kültür Merkezi’nin ‘Kemal Sunal Salonu’nda sinemanın üç devini, Hülya Koçyiğit, Cüneyt Arkın ve Ediz Hun’u, ağırlayan MUFF’ta en hoşuma etkinliklerden biri, ‘Koca Çınar’ Lütfi Akad’ın vefatıyla denk düşen, Koçyiğit-Hun ikilisiyle söyleşi! Türk sinemasıyla, Türkiye sineması kavramlarına yönelik fikir çatışmasının nahoşluğuna ve ‘Koca Çınar’ın kaybına rağmen hayli keyifli geçen bu sohbette yeterli izleyicinin olmaması da üzüntü duyduğum noktalardan. Ülke gerçeklerine yönelik saptamaların yapıldığı bu program yeterince duyurulmamış mıydı da salon o denli boştu anlayamadım. Oysa tatil günü olduğundan, üniversite gençliğinin çoğu pekâlâ gelebilir ve geçmişe dair güzel bilgiler edinebilirdi.

‘En’lerle açığa çıkanlar…

Daima vurgulamaya çalıştığım gibi, ‘2. Uluslararası Malatya Film Festivali’nin oluşumunda ve ikinci kez gerçekleşmesinde ‘En büyük etken’, Sayın Malatya Valisi Doç. Dr. Ulvi Saran! ‘Malatya Kayısı Araştırma-Geliştirme ve Tanıtma Vakfı’nın desteğiyle, Manas Evlerinin ana sponsorluğunda düzenlenen festivalde ‘En güzel müjde’, Malatya’nın doğal konumunun uygun olması nedeniyle platolar ve film stüdyolarının kurulma projesi. ‘Ulusal’ daldaki ‘En çarpıcı eksik’, ‘Nar’ ve ‘Zenne’ filmlerinin olmayışı… ‘Uluslararası’ kategorideki ‘En hayal kırıklığı yaşayan’ film, ‘Cami’… Kapanış Gecesi’ndeki ‘En mesajlı ödül’, SİYAD’ın ‘öteki’ kavramını yaratmadığı ve yansız bir dil kullandığı için seçtiği ‘Mar’ filmine verilen!

Artısıyla eksisiyle, Türk sineması-Türkiye sineması söylemiyle ardımızda bıraktığımız ‘2. Uluslar arası Malatya Film Festivali’nden gözümüze çarpanlar bunlar. Tunceli-Pertek Gezisi, Battalgazi-Aslantepe ziyareti de Malatya’dan bize eşsiz armağanlar… 2’nin sonsuz katlarına ulaşman ve topyekûn sahiplenilmen dileğiyle, MUFF!

Anibal GÜLEROĞLU