‘Güneş altında yeni sözler’ için cüretkâr bir roman: Bahir ile SitareÂşık, erkek, ermiş, Deccal

Bahir ile Sitare, Minval Yayınevi’nin yayımladığı ilk edebiyat eseri. Bir tarafıyla ‘kadınlara eşlik etme yeteneğini yitirmekte olan erkekliğe’ dair modern ve ironik bir trajedi olan roman, aşkın, inancın, cinselliğin, özgürlüğün, hayatın ve ölümün sonuna kadar gidiyor.
Yazarının ifadesiyle ‘yaratılışın sınırlarında saf ve delice bir bale yapan’ roman, tanrısal bir kimlik talep eden kadın cinselliği ile kimliksiz bir kadın eti talep eden erkek cinselliği arasındaki yüksek gerilim hattında ilerliyor. Hayatta kalma güdüsü ve cinsellik ile uygarlık ideali arasındaki “korkunç çelişki”ye ve bu çelişkinin tuhaf sonuna odaklanan roman, alt başlığında olduğu gibi belki de zamanların sonundaki derin bir kopuşu haber veriyor.

Bahir ile Sitare “Kitap, aşkın ve aklın özüdür” sloganıyla yola çıkan Minval Yayınevi’nin yayımladığı ilk edebiyat eseri. Franz Kafka’nın “Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?” sözünü ilke edinen yazar Cem S. Ulutaş, 7 yılda tamamlayabildiği romandaki tezleri aslında 20 yılda olgunlaştırmış. “İnsan gerçekliğine dair yeni bir bakış getirebilen bir roman yazabileceğime inanmasaydım, yazmaktan vazgeçecektim” diyor.

İstanbul’da, kozmopolit bir aileye doğan Bahir, dünyada sürgüne gönderilmiş bir ruh gibidir. İnançla olan bağları, vicdan ve estetik yoksunu gelenekçiler yüzünden yok denecek kadar zayıftır. Onların gürültüsü, eğer varsa bile Tanrı’nın sesini duymaya engeldir. Ona göre felsefe tükenmiş, edebiyat içi boş kurgulara dönüşmüştür. Hayatı boyunca ürkütücü varlıklarını hissettiren iç seslerini anlamak için yeterli güç ve cesareti de yoktur. Sitare’de yüksek cinsel hazlar, aradığı cesareti verecek sıra dışı kadını bulur. Onunla beraber ‘göğe yükselmeyi’ umar. Ama yerin dibine batar, ezilir, aşkı ona ne kadar yüce gönüllü ve ne kadar alçak olabileceğini gösterir.

Zihninizin kemerlerini bağlayın

Kadın cinselliği tanrısal bir kimlik talep eder. Erkek cinselliği ise hoyratlığını özgürce yaşamak için kimliksiz kadın eti ister. Oysa tanrısal bir erkek kimliği pek yoktur; modern kadının kimliği ise sürekli güçlenmekte ve erkeği geriletmektedir. Bahir ile Sitare, bir anlamda, kadına karşı güç kaybeden erkeğin trajedisi ve şimdiden kadınlara eşlik etme yeteneğini yitiren erkekliğe dair ironik bir ağıttır. Gazeteci Bahir, dayanıksız bünyesine rağmen kan dökülen sokak kavgalarına girmekten, iç ve dış her türlü savaşın yaşandığı Irak’a, aslında çocukluk kahramanı Gilgameş’in topraklarına doğru ölümcül bir hakikat yolculuğuna çıkmaktan çekinmez. Ancak bunu en büyük aşkından ve hayattan bir umudu kalmadığında yapabilecektir.

Karanlığın içinde gaipten gelen sesler kadar ürkütücü, taze heyecanlar aşılamaya aday, çıkışı olmayan bir karamsarlığa hiç beklenmedik ümitlerin eşlik ettiği, yazarının deyişiyle, “varoluşun çeperlerinde saf ve delice bir özgürlük içinde bale yapan”, zihinsel dayanıklılığı test etmeye aday bir kitap.

Bahir, iki büyük insanlık birikiminin ortasında, doğunun ve batının birbirine hem bağlandığı hem de koptuğu bir köprüde, acılar içinde kıvranarak gerçeği arayan, yerli ama yine de modern evrensel insanın simgesi olmaya aday bir karakter. Bahir ile Sitare, şoke edici bir aşk, gizli servislerin, özel askeri birliklerin, mücahitlerin karıştığı heyecan verici bir yolculuk, insanlığın kaderine dair çarpıcı ve muazzam bir zihinsel uçuş vaat ediyor. Minval Yayınları bu kitabı okurken zihninizin kemerlerini bağlayın önerisinde bulunuyor.


Bahir ile Sitare / zamanların sonu; derin kopuş
Minval Yayınları
556 sayfa

 

 

Editör: TE Bilisim