Hollywood’dan özenilerek sinemamıza sokulan romantik komedi olayı oldum olası kafama takılmıştır. Nedir bizdeki romantik komedi denilen film türü algısı? İsminin çağrıştırdığı kadarıyla en kestirmesinden, kimi sahnelerinde güldürürken veya en azından tebessüm ettirirken, kimilerinde de duygusallığın sıcaklığını sergilemesi gereken bir içerik ve sunum harmanı diyebiliriz.

Ne var ki, duygusallığı mizahi öğelerle dozunda buluşturup mantık dengesini iyi kurması gereken bu yapımların pek çoğu, olmaları gereken çizginin çok ötesinde!

Çünkü romantik komedi dendi mi, özellikle ülkemizde anlaşılan şey; abartılı karakterlerin havalı triplerle ortalıkta boy gösterdiği, vatandaş standartlarının üstündeki yaşam mekânlarında vıcık vıcık özentiliğin sergilendiği, olayların ille de her iki cinsten üçer arkadaşın çevresinde geliştiği, kadınların ukalalık peşinde koşarken erkeklerin de özgür çapkın modunda takıldıkları yapaylık kaosu yaratmak oluyor. Tıpkı diziler gibi burada da bir kalıplaşma ve dolayısıyla kolaycılık söz konusu kısacası.

Bunun neticesinde de, ilk bakışta her telden çalma özelliği ve yaratılma basitliğiyle cazip bir film seçeneği görüntüsü verebilir romantik komediler. Hele de 16-25 yaş arasındaki seyirci kesiminin özellikle rağbet ettiğini düşünürsek, filmciler için bulunmaz nimetliği daha da artabilir.

Ancak üç aşağı beş yukarı kalıp gibi aynı yolda ilerleyen romantik komedilerin inandırıcılıktan ve seyirciyi kavramaktan öte olduğu da bir gerçek. Dolayısıyla, kadrosunu ünlü isimlerle doldurma avantajını kullanıp romantik komedilik yapanların dışındakilerin, seyirci çekme konusunda işi bir hayli zor.

 
AŞK MI FUTBOL MU?

Romantik komedi türümüze yönelik bu eleştirel bakıştan sonra, galasını Nişantaşı City’s Sineması’nda yapan Umut Yüksel imzalı ‘Aşk Oyunu’na gelecek olursak…

Şimdilerde TRT 1’de ekrana çıkmaya hazırlanan ve Türkiye'nin yakın edebiyat tarihine damgasını vuran önemli şairlerden Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, Rasim Özdenören, Nuri Pakdil, Ali Kutlay, Akif İnan, Alaaddin Özdenören'in hayatına yönelik ‘Yedi Güzel Adam’ dizisinin kadrosunda da yer alan Kemal Uçar’lı ‘Aşk Oyunu’ neyse ki, yukarıda saydığımız romantik komedilerin iç bayan kıvamında değil.

İsmiyle ve kısmen de sportif içeriğiyle Gerard Butler’ın başrolünde yer aldığı 2012 yapımı ‘Aşk Oyunu/Playing for Keeps’ filmini anımsatan ‘Aşk Oyunu’, 12 Mayıs 2012 FB-GS şampiyonluk maçının kısa dalga radyodan anlatımıyla başlayıp, babası tarafından kendisine verilen tüyoları dinleyen Mengenli aşçıbaşı Cevat’ın, Galatasaray’ı şampiyonluğa taşımak için katlandığı fedakârlıkla gelişen bir konuya sahip.

Evlilik beklentisi içinde olup da bunu gerçekleştiremeyen bir kadının intikam için kendi hemcinsini dahi kullanmaktan çekinmeyeceğini ‘maç-sevgililik’ ikileminde işleyen House Production ürünü‘Aşk Oyunu’nda ağır basan tema, aşktan ziyade erkeklerin futbol tutkusu ve fanatikliği!

Komedisini de bu konu üstünden geliştiren ve sıkça Cevat Prekazi’yi anmayı ihmal etmeyen yapımda, ‘Kelime Oyunu’ndaki performansıyla izleyicinin gönlünü fetheden Ali İhsan Varol’un yanı sıra ‘Komedi Dükkânı’ndaki varlığıyla kendini iyice gösterip ‘Muhteşem Yüzyıl’ın kına sahnesine konuk olan Suzan Kardeş ve henüz vizyona girmemiş ‘Karınca Kapanı’nda da rol alan Bahtiyar Engin gibi isimler dikkat çekici.

Cevat’ı, gönlündeki Galatasaray aşkı ve dolayısıyla en yakın arkadaşlarıyla bir görüşte vurulduğu kadının oyunbaz istekleri arasında seçim yapmak durumunda bırakan film, ‘Aşk mı, futbol sevdası mı’ sorusu üstünden yol alırken, erkeklerin kadın uğruna nasıl kuzuya döndüklerini en kestirme şekliyle dillendirmekte.

Lakin filmdeki bu herkesçe bilinen yansımaya kanıp, kadınların erkek üstündeki egemenliğinin ilelebet olduğunu düşünmek de hata olur. Evlenip bir süre sonra hevesi geçen erkek milletinin kuzuluktan kurtluğa kolayca terfi ettiklerini unutmamak gerek.

 
ÇÖPÇATAN RUHLAR

Halk sınıfı yaşam standartları ve aile bağlarıyla kendi romantik komedisini yaratan‘Aşk Oyunu’nu türünün örneklerinden farklı kılan bir diğer özellik, dünyevi işlere karışmayı vazife edinen ruhların varlığı…

Bu şekilde ‘romantik-fantastik-komedi’ karışımı bir kimliğe bürünen ‘Aşk Oyunu’nun, başlangıçta yarattığı soru işaretlerini finalindeki çözümlemeyle açıklığa kavuşturması, hem gelişimi sorgulayan seyircinin mantığına saygı, hem de filmin artı hanesine yazılan başarılı bir son yaratma bilinci!

‘Öbür tarafa nasıl gidiyorsan öyle kalıyorsun’ diyen ölülerin dolaşım özgürlüğünü çöpçatanlığa dönüştürerek kendi orijinalitesini oluşturan filmdeki en büyük eksiklik ise kadın karakterlerin çok yavan oluşu…

Canlandırmaları da kendilerine verilen rolle doğru orantılı olarak hayli zayıf kalan kadınlar kanadından, erkeğin maymun edilişi sürecinde seyirciye pek bir duygu aktarılmaması, sanki bu oyunun gerçek intikam arzusuyla değil de, ‘Boş kaldık hadi kendimize iş bulalım’ dercesine öylesine devreye sokulduğu hissini uyandırmakta.
Yani ne intikamcı kadınlarda yeterli öfke ateşi mevcut, ne de madde madde sıralanan intikam planı için devreye konan oyunda kayda değer bir inandırıcılık.

Sonuçta; geneli itibariyle erkek karakterlerin ağırlığının hissedildiği ve çöpçatan ruhlarla futbolun tema ağırlığını taşıdığı ‘Aşk Oyunu’, Amrikanvari romantik komedilere oranla daha ayakları yere basan sunumu, uyumlu sanılan ilişkilerin boşluğunu gösteren yönü ve Galatasaray sevdasıyla, romantik komedi meraklılarının ilgisini çekebilir.

 
Anibal GÜLEROĞLU

www.sinematur.com