“Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz” Hadis-i Şerifi bugünler için mi söylenmişti? Finike’de dünyaca ünlü korunması gereken sedir ormanları taş ocaklarınca katlediliyor ve biz izliyoruz. “Ormanlarımdan ağaç kesenin kellesini keserim!” diyen Fatih Sultan Mehmet’in de, Yalova’da ağaç kesilmesin diye, raylarla evi yürüterek taşıtan Atatürk’ün de ruhu sızlıyor. Yoksa bana mı öyle geliyor? Yazalım bakalım başka kimlerin ruhu sızlayacak?
 
Finike’de emperyalizm devreye girmiş, Finike ölüyor! Eğer ihanetin fotoğrafını görmek istiyorsan, Finike’nin dağlarına bak. Dağlar lime lime! Çanakkale’de geçit vermediğimiz emperyalizm, Finike’de madenlerimizi, ormanlarımızı çalıyor. Biliyorum “Diren Finike” diyecek çok insan var.  Şehitlerimizin ruhuna dua ederken, vatanın her sathında “Talana, yalana, çalana dur!” diyecek onurlu  yürekler var.  Finike’de mücadele veren Ali Ulvi Büyüknohutçu da onlardan biri. Kendisine taşocağı sahipleri geçen yıl 100 bin liralık tazminat davası açmışlar. Gerekçeleri ise: ‘Ticari faaliyetlerimize engel oluyor’şeklinde… İşte emperyalizm bu! “Ticari faaliyet” diyerek doğayı katlediyorlar!


 
Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Genel Başkan Yardımcısı,  Antalya Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi ve Tüketici Hakları Çalışma Grubu Başkanı Ali Ulvi Büyüknohutçu onurlu bir mücadele verirken soruyor:”Sedir ağaçları nasıl ağlar duydunuz mu hiç? Yüzlerce yıllık sedir ve kızılçam ormanında binlerce ağaç yok edildi. Finike Kızılcık Yaylası’nda sedir ormanları taşa feda ediliyor. Orman Bakanlığı’nın görevi; ormanları  korumak değil mi? Finike’de taş ocakları ormanları yok ediyor, köylü bir dal koparsa suç!” diyor, fotoğrafları paylaşıyor bizlerle…
Finike’de dağlar kesilmiş, erimiş, derelerden su yerine kayalar akmış. Av. İsmail Doğan Tunçbilek: “Finike’de taş ocaklarının himayesine bırakılan dünyaca ünlü ve korunması gereken sedir ormanları Lübnan’da ordu tarafından korunuyor” diyor.



Fotoğraflara baktıkça içi sızlıyor insanın.   İş sadece ağaçla bitmiyor.  Ormanlarda yaşayan binlerce yaban hayvanı yuvalarından oluyor… Ya bi düşün, Allah seni bir sincap, arı, karınca, ağustos böceği vb. olarak yaratmış olsaydı, sen o ormanda yaşıyor olsaydın, evin talan edilirken çığlık çığlığa bağırmaz mıydın? Yemyeşil dağlar kel kel olmuş, çöl çöl olmuş…Yara bere içinde… Ölüyor,  bitiyor. Çevre katliamı yapılıyor.  İki yıl önce “Taş ocaklarından çıkan tozun kanserojen etki taşıdığı için hem insanları, hem hayvanları etkilendiği” iddiası ile olay  meclise taşınmıştı. O bilirkişiler ne yaptı? Her şey kitabına mı uyduruldu da bugün dağlar ormansız kaldı?   Senin akciğerini kesip alsalar, yaralar içinde kalsan nasıl hissedersin?



Fotoğraflara baktıkça nefesim daralıyor… Çevre ve Orman Bakanlığı’nın yayınladığı kamu spotlarını izlerken her şeyi güllük gülistanlık sanıyoruz. Kimi hayalini kurar, kimi gerçeğini yaşar, kimi ortaçağı yaşarken, kimi bu çağı yaşar.. Ne ilginç ki hepsi aynı zaman diliminde oluyor...  Arap şeyhi ortaçağ karanlığındaki şaşalı sarayına, bizim çağdan  mermer istiyormuş…
Sevgili okurumuz Atilla Cömert yazmamı istemişti kendisine; “Yazıp yayınlamıyorum kendim okuyorum... kendi okuduğum yazılarda daha özgür yazıyorum. İçinde hakaret,  küfür her şey var! Kendi kendimi mahkemeye de veremiyorum” dedim… Şimdi bu yazıyı yayınlıyorum. Hakaret etmiyorum. Küfür mü?  Her hakkını saklı tutalım.

 
Ali Bey:”Finike’deki bir taş ocağı, eski Finike AKP ilçe Başkanı ve yeni Büyükşehir Finike Koordinatörü’nün kardeşi!..” diyor. Vay sizi doğa katilleri vay! Her taşın altından AKP çıkıyor. El alem düşmanla savaşır, bu  adamlar doğayla savaşıyor!  Maden Kanunu’na göre; iş bitiminde bölge ağaçlandırılır! Bölge,  taş ocakları tarafından  kel-len-di-ril-miş! Finike’ye bundan sonra “Kellice” diyelim de keller fodullar rahat etsin. Nolurdu bıraksaydınız da yaşasaydı sedir ağaçları?   Öyle masa başında ruhsat vererek,  olmuyor bu işler! Sahi  bi hecele:Ruh-sat… ruhunu satmak gibi  işte!  İşini hakkıyla yapmayan da haram yemiş sayılmaz mı?   Sayılır elbet. Bir bir o ruh satıcıları da sayılır… denetim yok, ruhlar satışta!
Dünyanın dörtte üçü  su! Sen tuzlu su içebilir misin? Hayır. Doğana ters. Ormanlar talan edilince, ekolojik denge bozuluyor  yer altı suları da azalıyor.  Sadece yaban hayvanları değil, biz de bu gidişle evsiz kalacağız. Çığlık atar myız o zaman?  Dünya bizim evimiz, evimizin suyu kesik. Niye? Yer altı sularımız azaldı? Neden? Arap şeyhine mermer yetiştirmemiz gerekiyordu! 25 Nisan 2013 tarihli Sözcü Gazetesi’nde “Dağı Dilim dilim kestiler!  Arap Şeyhine Saray Yapmak İçin  Koca Ormanı Katlettiler” şeklinde haber oldu. İsteyen Google’dan sorsun.  Yav Allahınızı severseniz çekin ellerinizi şu ormanlardan derelerden. Abicim; insan nefessiz, susuz yaşayabilir mi? Ya-şa-ya-maz! Arap Şeyhi mermersiz yaşayabilir mi? Yaşayabilir!


Haydi vatanseverler, doğusuyla, batısıyla, güneyiyle, kuzeyiyle bu ülke hepimizin, Çanakkale Şehitlerimizin ruhlarına dualar okurken; safları sıklaştıralım mı? Siyaseti bir kenara bırakalım, neredeyse  aldığımız nefesi bile satacaklar! Dereler, ormanlar olmazsa biz de olmayız!  Dünya var olurken  doğa ile var oldu. Partiler ve siyaset yoktu. İnsan doğasız yaşayamaz, hayatın  fıtratında var bu. Başka fıtratları bilmem,  bildiğim tek fıtrat bu.
 
Seray DEREN
Hür Kalem