Son günlerde eskiden beri süregelen bir üçlünün türküsü yeniden mırıldanılır oldu. Tüketici, diziler ve bilinç… Farklı kavramlar gibi görünseler de bu üçü, tam anlamıyla iç içe geçmiş durumda… Özellikle de, kişisel gelişimin yasalarla desteklenmediği yerlerde. Zira yoksulluğun zorunluluğuyla sosyal hayattan uzaklaşıp televizyona mahkûm olma durumunun getirisi, vatandaşın algı dünyasının büyük ölçüde dizilere endekslenmesi! Bunun için yaşam derdine düşmekten toplumsal konulara kafa yoracak hali kalmayan vatandaşı yani tüketiciyi yönlendirmek adına, diziler her anlamda önemli bir araç.
Peki, bu konuda yeterli uygulama adımı atılmış mı? Dizi senaryoları, böyle bir misyonu üstlenmiş içeriklerle çıkıyor mu ekrana?
***
Yıl 2011… Tüketici hakları konusunda vatandaşı bilinçlendirmeyi hedefleyen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın bulduğu formül, rotayı dizilere çevirmek. Bunu gerçekleştirmek için izlenecek yol, reytingi yüksek dizilerde tüketici hakları konusunu işlemek.
Yıl 2012… Vatandaşların, kredi kartı ve tüketici kredisi kullanımı konusunda bilinçlendirilmesi için hazırlanan Finansal Okur-Yazarlık Strateji Belgesi adı verilen yol haritasının formülü, sevilen dizilerde, bilinçsiz kredi kartı kullanımının doğurduğu sonuçları işlemek.
YIL 2013… Tüketiciyi koruyan kanunlar geliştirilip dizilerdeki ürün yerleştirme ve reklam konuları ele alınıyor.
Yıl 2014… Onuncu Kalkınma Programı çerçevesinde ele alınan tüketicilerin korunması, bir kez daha dizilerin dünyasını gündeme getirmekte. Her yıl tüketicinin korunmasına yönelik temaya sahip olan 25 programın yayınlanması düşünülürken, hükümet, TRT-RTÜK-Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda yapımcılarla görüşerek tüketicilere ilişkin konuların dizi senaryolarına eklenmesini planlamakta.
Yani yıllara yayılı olarak farklı zamanlarda, farklı mercilerde gündeme gelen ama nedense bir türlü tesis edilemeyen tüketici bilincinin ortak noktası, ‘diziler’!
***
Gel gör ki, bu projenin şu ana kadar etkili bir uygulanmışlığına pek rastlamış değiliz. Tamam dizilerin zırt pırt akışı bölen reklam abartısı dizginlenerek bir anlamda tüketici korunur oldu ama ‘mesaj’ kısmı halen belirgin değil.
Genel merkezi Eskişehir’de bulunan Tüketiciyi Destekleme Derneği'nin (TÜKDES), tüm televizyon ve radyo kanallarının ayda 15 dakika program yapmaları halinde tüketici mağduriyetleri büyük ölçüde azalacağına ve 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un takipçisi olacakları yönündeki haberleri saymazsak…
Geçtiğimiz yıl bir piliç markasının kamuoyunun merak ettiği konulara açıklık getirmek için, büyük yatırımla kurduğu internet TV’nin varlığını bir köşeye koyarsak…
Kamu spotlarının zorunluluğunu ve izleyici tarafından mola zamanı şeklinde algılanmalarını hesaba katarsak…
Genelde televizyon yapımlarının, özeldeyse dizilerin tüketici bilincini geliştirmek için mesajcılığa soyunup çaba sarf etmediği kesin.
Hani kimi dizilerde güncele yönelik ufak çaplı taşlamalarla mesajcılık yapılıyor veya maneviyat güçlendirici yansımalara yer veriliyor ama ticari anlamda bir hak arayışı bilinci uyandıracak tablo henüz mevcut değil.
Öte yandan dizilerle tüketiciyi bilinçlendirmeye soyunurken, dizilerin orijinalitesini bozmayacak, içerikle abes kaçmayacak bir dil kullanma hassasiyetine de ihtiyaç var. Bu ise senaryoya ekstra özen demek. Dahası binde bir sergilenecek bir tüketici mesajcılığının yasalarla desteklenmeyen, pratik çözümler elde edilemeyen bir satıcı-alıcı ilişkisinin hüküm sürdüğü yerlerde ne derece yeterli olacağı da şüpheli. Tabii bir de kredi kartı gibi konulardaki ‘el mahkûm’ durumu var. Nakit bulamakta yetersiz kalan kişi, sırf dizilerden mesaj veriliyor diye kart kullanmaktan nasıl uzak dursun? Veya ucuz mal alma kaygısıyla tüketici bilincinin ötelenmesi durumunda dizilerde Mahir’in, Ömer’in veya Elif’in mesajlarını kim ne kadar önemser?
Kaldı ki, misal ‘Karadayı’nın geliştirdiği öyküde Hâkime Hanım’ın yasaların koruyuculuğunu odağa koyan adalet bilincinin sadece dizide değil gerçek hayatta da yürürlükte olmadığı malum.
İlaveten silahı hayatın bir parçası yapmakta sakınca görmeyen, ajitasyonu ilke edinen dizilerin tüketiciyi, tüketme konusunda bilinçlendirdiği gerçeği var orta yerde.
Sonuçta; Tüketicilerin çoğunluğunun ‘Tüketici Danışma Hattı’nı bilmediği ülkemizde, tüm bunlardan dolayı dizilerle verilecek mesajların, onlara bağımlı hale gelenler üstünde etkili olabilmesi için öncelikle kullanılacak üslubun abartıya kaçmaması, izleyicinin algısına ulaşma dilinde olması gerek. Ama bunlardan daha önemlisi, diziden mesajı alıp o bilinçle tüketiciliğe kalkanların uygulama safhasında zorluklarla karşılaşmasını ortadan kaldıracak pratikliğe sahip yasal düzenlemelerin tesis edilmesi! Aksi takdirde bırakın dizinin senaryosuna iliştirilen bir mesajı, dizinin tamamı tüketiciyi bilinçlendirmek için yazılsa nafile.
 
Anibal GÜLEROĞLU
www.sinematur.com