Destan… Kökeni Farsçadan gelen ve kahramanlık öykülerini, kahramanları konu alan edebi eserleri ifade eden bir terim. Bu tanımla sıradan gibi görünse de ‘Destan’ yazmak herkesin harcı değil gerçekte. Bunun için donanımlı olmak, her şartta dosdoğru durabilmek ve kahramanlığın hakkını verebilmek gerek.

Nitekim aynı mantık kurgu dünyasında da geçerli. Burada da destan yazmaya niyetlenmek kolay lakin akıllarda iz bırakan destanlara imza atmak zor. Özellikle tarihi gerçeklikleri, kurgunun düşsel yaratıcılığıyla buluşturma noktasında başarıyı yakalamak daha da güçleşmekte. Zira sıradan içerikleri pek de irdelemeden izleyen insan mantığı ve araştırıcılığı bu tür yapımlarda daha çok devreye girmekte.

Bu noktada ATV ekranındaki yolculuğunu başlatan ‘Destan’ dizisine baktığımızda, Bozdağ Film imzalı yapımın destan yazmanın hakkını her şekilde verdiğiyle gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Hal böyleyken ekranlarımıza güçlü bir yerli destan kazandırırken, ‘‘Böylesi ‘Destan’ yazmak kolay değil’’ dedirten diziyi değerlendirmek ve başarılarını işaret etmek de kaçınılmaz oluyor tabii…
 
‘DESTAN’IN GÜCÜ NEREDEN GELİYOR?
Bir şeyi başarmanın en önemli kuralı, kendinde saklı olan gücü keşfedip özünün farkına varabilmektir. Aynı mantık toplumlar için de geçerli kuşkusuz. Geçmişten gelen birikimlerle ve deneyim gücüyle geleceğe yol alındığında engelleri yıkmanın daha kolaylaşacağı muhakkak! Bundan dolayıdır ki tarihe önem vermek gerek.

Okumanın eskiye oranla arka plana atıldığı ve yerini ‘izleme’ alışkanlığına bıraktığı günümüzde tarihi en çok gündeme getirildiği mecra da televizyon dizileri malumunuz. Nasıl ki, bunun örnekleri sıkça yer aldı-alıyor ekranlarda.

Kanuni Sultan Süleyman devrini gündeme getirerek tarih dizilerinin önünü açan ‘Muhteşem Yüzyıl’dan, tarihsel olaylara bakış açısı yaratan ‘Payitaht Abdülhamid’e… ‘Diriliş: Ertuğrul’dan, ‘Kuruluş: Osman’a… Farklı farklı dönem kesitlerini ve şahsiyetleri yansıtan başarılı yapımlar izleyiciyle buluşturuldu.

Nitekim bu sezon da ‘‘Barbaroslar Akdeniz’in Kılıcı’’ dizisi yabancı benzerleriyle boy ölçüşebilecek performanstaki bir yapım olarak tarihi aksiyon portföyüne katkıda bulunmaya başladı. Yanı sıra ATV de, gücünü henüz yayına girmeden hissettiren ve büyük ilgi gören, ‘Destan’ ile tarihi dizi olayına bambaşka bir boyut kazandırdı.
Peki, ilk bölümüyle Total’de ve ABC gruplarında birinci olup AB’de dördüncü sırada yer alan ‘Destan’ın gücü nereden geliyor derseniz…

Bu noktada öncelikli yorumumuz ‘Destan’ın, şimdiye dek hüküm süren rutini kırıp tarih içerikli diğer yapımlardaki ‘kahraman erkek’ mantığıyla paralel içerik yaratmak yerine, ‘kadın’ figürünü ön plana çıkartan bir kahramanlık destanı yazma avantajına yönelik olacak. Zira kurgu dünyasında dövüş ve kurtarıcılık aksiyonuyla başrolde olan işlerin sayısı oldukça az. Dolayısıyla bu detay bizi adeta Amazon alemine sokan ‘Destan’ı ayrı bir yere koymamıza sebep oluyor.

Kuşkusuz bu yenilikçilikte, kadına günümüzden çok daha fazla değer veren Orta Asya Türklerinde savaşçı ve yönetici kadınların yadsınamaz bir konuma sahip olduğu gerçeğinden yola çıkılmasının payı büyük.

Hal böyleyken çağlar öncesinde yaşayan Türklerin tarihinden esinlenilerek karakterlerini yaratan ve ‘Akkız Destanı’nı içerik malzemesi yapan ‘Destan’ın kurduğu dünyanın çekiciliği de bir başka oluyor.

Selim Bayraktar’ın performansıyla devleştiği Gök Kağanı Korkut Han tarafından babasının öldürülmesiyle küçük yaşta yetim kalıp intikam yemini eden ve Türk yurdunu diriltmeye gelecek olan çift başlı kurdun pençesine dönüşen dillere destan savaşçı dağ kızı Akkız’ı çekici kılan muhakkak ki sadece kadın kahraman olarak öne çıkması değil.

Korkut Han’ın ‘ihanet’ gerekçesiyle öksüz bıraktığı ve adamlarının ‘Hainin sütünü emen de hain olur’ mantığı doğrultusunda aklını aldığı Gök Tegini Batuga ile imkânsız bir aşkın ateşine de düşecek olan Akkız’ı böylesine gerçekçi biçimde canlandıran Ebru Şahin’in de büyük payı var ‘Destan’ın başarısında.

Kadın kahraman yaratma yenilikçiliğini ve dönemsel gerçeklerle uyumlu aksiyonu o denli başarıyla harmanlamış ki performansında… Gerek görselliği gerekse savaşçı kimliğiyle mükemmel bir Akkız çıkmış ortaya. Tabii bu arada aldığı okçuluk ve binicilik derslerinin hakkını veren Ebru Şahin’in oyunculuğunu fazlasıyla geliştirdiğine de işaret etmek lazım. Tebrikler.
Bunun ötesinde, Nehir Erdem ile Ayşe Ferda Eryılmaz tarafından başarıyla kaleme alınan ve şu aşamada dönemsel mantık yönüyle de bir aksaklık yaşamayan dizinin yönetmen kanadının da oldukça kayda değer bir iş çıkarttığını vurgulamak gerek. Emir Khalilzadeh senaryoyu ele alırken her sahnenin ve karakterin hakkını vermiş doğrusu. Akış alabildiğine doğal.

 
SONUÇTA; Oyuncuların üç ay boyunca teorik dersler alarak döneme dair bilgi sahibi olduğu, dekor inşasının altı ay sürdüğü, el yapımı çadırların özel olarak Türkmenistan’da üretildiği, Gök Hanlığı Sarayının ve bahçelerin Asya Türk mimarisine uygun biçimde özenle inşa edildiği bir yapıma sahip olan ‘Destan’, önceliği kadına veren ve gücünü bünyesindeki tüm dinamiklerden alan bir iş! Özenle yaratılmış hikâye ve kurgusundan, gerçekçi yansımalara sahip oyunculuğuna… En ince ayrıntısına kadar düşünülmüş dönem atmosferinden, işi ciddiye alan aksiyonuna… Tekmil destan yazan bir yapım olarak karşımızda.

‘Bir cümle yeter sözden anlayana… Destan yazsan fark etmez laftan anlamayana’ demiş ya Hz. Mevlâna. ‘Destan’ dizisinin ekrandaki varlığı da işte o hesap! Anlayan anlar, anlamayan da anlamadığıyla kalır.

Son söz çocuk Batuga’nın ‘Baba, anama kıyma’ haykırışıyla adeta kadına şiddet uygulayan erkeklere seslenen ‘Destan’dan gelsin… ‘Hanların bilediği kılıçlar çerileri keser...’!
 
Anibal GÜLEROĞLU
www.twitter.com/guleranibal