Yaklaşık iki yıl önce yaz aylarında devreye soktuğu ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’ tutkusuyla izleyiciyi kasıp kavuran ve yarışmanın gördüğü ilgiden 200 bölümü aşan yayın hayatı boyunca bolca faydalanan Kanal D, bu yaz yine ekran başındakilerin yarışma tüketiminden nasiplenmeye soyundu. Sezonun ilk yarısındaki verimsizlikle gerilen, ancak sonrasında kapsamlı içerikten ziyade yüzeyselliğe ilgi gösteren izleyici tercihini tatmine yönelik yapımlarla yavaş yavaş keyfi yerine gelen kanal, yaz ataletini de ‘Çarkıfelek’ten esen coşkulu rüzgârlarla geçiştirmekte.

İlker Ayrık’ın Fatmagül destekli sunuculuğunda her akşam ekrana gelen ‘Çarkıfelek’, 21 yarışmacı arasından şanslı üç kişiyi seçip onlara, kredi kartı borçlarından kurtulmaktan deposu dolu vergisi ödenmiş son model araba kazanmaya varan fırsatlar sunarken, reytingleri de bir güzel götürmekte.

Kızlarla erkeklerin birbirlerine karşı mücadele ederken bir yandan da devrilmemek için birbirlerine muhtaç oldukları ‘Alabora’ ile deniz atmosferinin serinliğini yaşatma akılcılığını da ihmal etmeyen Kanal D’nin, ‘Çarkıfelek’teki başarısı şu an için takdire değer. Peki de bu başarının ardındaki sır ne?

Buna geçmeden önce ‘Çarkıfelek’, ‘Kim Milyoner Olmak İster’, ‘Survivor’ gibi programların amaç ve özelliğine kısaca bir göz atalım…
 
İNSAN FORMASYONUNA ODAKLI FORMATLAR

Kültürel etkileşimin en zahmetsiz ve kazançlı yolunu oluşturan televizyon dünyasının özellikle son yıllardaki amacı, birbirinden alakasız coğrafyaları belli konularda, büyük ilgi potansiyeliyle buluşturmak! TRT’nin tekelci yayıncılığının aşılmasıyla daha net biçimde kendini gösteren bu sihirbazlığın formülüyse çok basit…
Küresel kültür inşa etmekte ustalaşmayı, uluslararası anlamda insan formasyonu adına gerekli görenlerin formülü, ‘program formatları’ yaratmak oldu. Öyle ki, medya endüstrisi küreselleştikçe gelişen bu formülün pek çok farklı örneği, milyonların tutkusuna dönüşüverdi.

Bu doğrultuda kanal ve yayın saatlerinin artışıyla doğan yoğun program ihtiyacını düşük maliyetli yapımlarla karşılamak isteyenlerin ABD kökenli, çekiciliği ispatlanmış yarışma ve eğlence programlarına yönelmesi kaçınılmazdı. Böylece 1990’lar itibariyle bollaşan uluslararası formatlar, yerlileştirilip salgın halinde ekranlarımızda boy gösterirken, cazibe artırıcı ilavelerle, ekran başındakiler böylesi yapımlara bağımlı hale getirildi.

Çünkü kendini ispatlamış formatları sayesinde başarıyı büyük ölçüde garantileyen programlar, eğlenceleri ve ödülleriyle dikkat çekerken sunumlarındaki renklilikle de fark yaratıyordu. Böylece hemen hepsi, TRT döneminin köklü bilgiye dayanan ve ciddi sunucularla verilen yarışmalarıyla yıldızı bağdaşmayan Türk izleyicisinin vazgeçemeyeceği gözdesi oluverdi.
 
‘ÇARKIFELEK’TE MEHMET ALİ ERBİL DÖNEMİ

Popülist soru türlerinin yer aldığı konseptleri, göz alıcı stüdyolarda ve olabildiğince sansasyonel sunucularla ekrana taşımayı, ilgiyle izlenmek için kestirme yol görenlerin en gözde formatı ‘Çarkıfelek’ yani orijinal adıyla ‘Wheel of Fortune’ olmuştur!

1975’te Merv Griffin tarafından yaratılıp sonrasında dünya televizyonlarına salgın halinde yayılan ‘Çarkıfelek’ yarışmasının, bilgiyi ölçmekten ziyade eğlendirme odaklı yapısının başarı oranı, en basitinden genel kültüre dayalı olmasıyla artarken, yapımcılarının formatı daha çok genç kesimi hedefleyerek geliştirmesi programın yoğun ilgi görmesini hızlandırmıştır.

Ülkemizde ilk kez TRT 1 ekranında Güner Ümit’le başlayıp özel kanal döneminde Show TV’de yayınlanan, ardından çeşitli kanallarda farklı sunucularla boy gösterip nihayet yine Kanal D’ye geçen ‘Çarkıfelek’ bilindiği üzere Mehmet Ali Erbil sayesinde en parlak dönemini yaşamıştır. Ancak bu evrede yarışmayı hem içerik hem de süre bakımından dünyada eşi görülmemiş biçimde deformasyona uğratmış olmamız da gözden kaçırılmayacak bir husus! Orijinalinde 30 dakikayla sınırlandırılmış olan süreyi 3 saate kadar çıkartan Kanal D, prime time kuşağını tamamen bu yapıma vererek ‘Çarkıfelek’in ne derece büyük bir getiriye sahip olduğunu ispatlamıştır.
Mehmet Ali Erbil’in sunuculuk döneminde onun popüler kimliğini ve şakacı konuşmalarını, yarışmanın uzatılan ve değiştirilen formatıyla buluşturup, araya danslı şarkılı varyasyonlar da katınca ‘Çarkıfelek’in Türk televizyonlarının bir numaralı yarışma eğlencesine dönüşmesi, diğer zamanlara kıyasla kaçınılmaz olmuştur… Hele de Mehmet Ali Erbil ile yardımcısı Özlem Yıldız arasında gelişen aşk hallerinin yarattığı merak ve heyecan fırtınası eklenince!

Mehmet Ali Erbil’in sunumunda gerçekleşen bu format yerelleşmesi sayesinde orijinalinin çekebileceği izleyici kitlesini misli misli katlayan ‘Çarkıfelek’, orijinalinden hayli uzaklaşmış şekliyle yerel kültürün nabzını yoklamayı ve buna göre şerbet vermeyi çok iyi başaran Mehmet Ali Erbil’in ardından bir kez daha huzurlarımızda ya... Eğlence yine tavanda.

Format içeriğini bize göre şekillendirmeyle yakalanan ticari başarı, kanal ve sunucu adına övünülecek bir durum olsa dahi toplumun kültürel yozlaşması ve orijinal formatın öngörülenden fazla deformasyonu düşünüldüğünde, ekrandan yansıyanınsaygıyla yaklaşılacak bir tablo olmadığı da kesin.

Ne var ki yerel motiflerle donatılamayan program formatlarının kısa sürede başarısızlığa uğrayıp ekran arenasını terk ettiği de bir gerçek. Bunun doğurduğu netice ise; küresel aktörlerin yarattığı kültür ve tüketim şablonunu yerel popülariteyle harmanlayan, izleyicinin bilgi seviyesini ve eğlence algısını olabildiğince basite çeken, tüketimi körükleyen yüzeysel programların ekranları doldurması! Pazarınız bereketli olsun, diyelim…
 
YENİ ‘ÇARKIFELEK’İN BAŞARI FORMÜLÜ

Bunca laf edip gelmişini geçmişi ayaküstü irdelediğimiz ‘Çarkıfelek’in bugünkü başarı performansına gelecek olursak…

İki kademeli formül, geçmişten günümüze aynı!

-Öncelikle izleyici tercihi yönünde gelişen bir popüler formasyon yapacaksınız… Ki, önceden deneyimli olunan bu konuda Kanal D, tıpkı ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’deki gibi canlı, katılımcı, renkli ve halktan bir stüdyo ortamı yaratarak bu gerekliliği gayet güzel yerine getirmiş.

-Sonrasında da, halkın diline hitaptan anlayan, sempatikliğiyle onların gönlünü fethetmeyi kolayca başaran bir sunucu ve onun tamamlayacak göz okşayıcı bir yardımcı bulacaksınız… Ki, dizi ve filmlerindeki tavırlarıyla kendini sevdirmenin ardından, sevimli sunuculuk konusundaki iddiasını da ortaya koyan İlker Ayrık ve Fatmagül’ü bu gereklilikler için biçilmiş kaftan!

İlaveten İlker Ayrık’ın diğer ‘Çarkıfelek’çilere kıyasla daha çok samimi ve sahici durduğu, yarışmacı ve konuklarla bel altı muhabbetlere girişmediği, kimseyle dalgasını geçip terbiye sınırlarını aşmadığını da düşünürsek Kanal D’nin yine ve yeniden devreye soktuğu ‘Çarkıfelek’in başarı formülünü de tam anlamıyla çözmüş oluruz.

Şimdilerde Star TV’de ‘Eyvah Düşüyorum’la izleyici karşısına gelen ve şovmenliğini her alanda konuşturmayı çok iyi bilen Mehmet Ali Erbil’den sonra farklı bir soluk olarak ‘Çarkıfelek’i çeviren İlker Ayrık bu işi nereye kadar götürür, derseniz…

Yeni sezonda ‘Ben Bilmem Eşim Bilir’ diyene kadar mı? Yoksa daha da öteye mi? Feleğin sillesiyle değil, izleyicinin ilgisiyle ve hediye bütçesiyle dönen ‘Çark’ta, başarının sırrı da asıl burada açığa çıkacak galiba. Ne de olsa durmadan ona buna birşeyler dağıtmak kolay iş değil.

 
Anibal GÜLEROĞLU
www.sinematur.com