Hastanedeyim. MR için sıra bekliyorum. Minik bir bebek uyuyor annesinin kucağında… O an öyle geçmişe gittim ki, ta kızımın bebekliğine, onun 1,5 aylıkken ameliyat olduğu zamanlara… derin bir üzüntü kapladı içimi ve o  ruh hali içinde sıram geldi.

Kulaklık verdiler MR. çok gürültülü ya, onu bastıracak bir müzik kulaklarımda bangır bangır. “Annem annem” diyor. Kıpırdamak yasak. Arkadaş kıpırdamadan da ağlayamıyor ki insan! Yıllardır ağlamamışım, sıcak sıcak boşaldı yaşlar. Neyse ki 15 dakikalık işlem… İşlem bitince sordum, meğer hiç ağlayan olmamış. Güldüm halime. Ama söyledim duramadım. “Arkadaşlar burası hastane, insanlar duygusal olabilir, bak o şarkının sözleri beni mahvetti.. Enstrümantal müzik daha iyi olur…” falan… hak verdiler müziği değiştireceklermiş... Devlet hastanesinde uygulama nasıl bilmem, özel sigortamı ödedim de, özel hastane önerimi dikkate alıyor… Bu arada iki yıldır ayağımdaki problemi anlayamayanların sülalesine selamlarımı sundum. Meğer ayak bileğimdeki kıkırdakta deformasyon varmış, neyse ki tedavi edilebilir düzeyde henüz… Doktorumuzun tavsiyesi üzerine; ortopedik tabanlı, 4-5cm dolgu topuklu terlik bakıyorum… Yürümek yasak. Hoplamak zıplamak yasak… Seçimlerden sonra hoplayıp zıplayacaktım oysa…

Gönül isterdi tabi, aldığım terliklerin açılışını devlet büyüklerimiz yapsın. İki terlik arasındaki kurdeleyi keserken şöyle bir milli tekme atabilsem  fena olmayacaktı. Atara atar, gidere gider  güzel bir açılış yapardık hep beraber… Onlar sallar, biz afallardık… Olmadı tabi. Onlar 7 yılda 5 kez çöp arıtma tesisini açar ama, gelip de benim terliğimin açılışını yapmazlar. Hem bu aralar çift başlı yılan gibiler, çift dilli yılan daha mı cuk oturacaktı ne? Onlar konuşur, ben yazarım…

Neyse yazmaya devam edelim… Eee bize  öyle jest yapan  devlet büyüklerimiz olmadı hiç. Miras değil, alın teri bizimki. Yav mirastan bile vergi alıyorlar, o vergilerle gidip diyanet işi başkanına zırhlı araç hediye ediyorlar. Sanki karısının burma bileziklerini bozdurup veriyor? Arkadaş ben ciddi ciddi helal etmiyorum kendi vergi payımı…Bunu düşünerek gidiyorum otoparka… Yürümek yasak. Atladım alın teri arabama dönüyorum. Yol boyunca seçim şarkıları söyleyen araçlar… Allah akıl fikir versin. İnsan cebine bakar, yaşadığına bakar, kim şarkılar yüzünden  oy verir ki?  Safi gürültü.  Sahi ya, niye hiç Türk Sanat Müziği olmaz ki seçimlerde? Fena olmazdı, akşamları şöyle fasıl yapsalar… 

Önce eczaneye uğrayacağız.  Kıkırdak onarıcı ilaç 95TL. Ne SGK, ne de özel sigortamız bu ilacı karşılamıyor. Sağlıkta bir devrim yaptım, paşa paşa ödeyip ilacımı aldım. Daha ne yürüyüşlere katılacağım, öyle kolay değil oturmak. Hele de  yaz gelmişken… beni öyle kolay kolay sakat bırakamazsınız. Yemem içmem, o ilacı mutlaka alır, iyileşmeye bakarım… Belki iyileşir iyileşmez, sizi dava ederim, AİHM’ne kadar yolu var. Yıllarca prim ödemişim, emekli olmuşum, vergi ödemişim, siz bana kıkırdak onarıcı ilacı vermiyorsunuz öyle mi? Görüşeceğiz. Kıkırdaklarım rüyalarınıza girsin, üstünüze mermi gibi yağsın… Her kim ki üstüne alınıyorsa düşünsün; kıkırdaklarım, kıkırdayarak koşacaklar, yiğitin mermileri gibi değil üstelik, direk vicdanınızdan vuracak sizi…  Görürsünüz.

Seray DEREN-Hür Kalem